Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '17

 
Kategori
Tarih
 

Araplaşma'yı İslam'ı kabul etmek değil, Sünni mezhebini benimsemek sağlar

Araplaşma'yı İslam'ı kabul etmek değil, Sünni mezhebini benimsemek sağlar
 

Yazılarıma aldığım muhalif yorumlar, genelde ukalaca olur, bu yüzden biraz canım sıkılır; ama bana pozitif katkıları da olur, aklıma konu getirirler, yazarım ben de.
 
Dün, Cengiz Han hakkında eleştirel bir yazı yazdım. Yazıda, Cengiz Han'ın büyük zulmünün İslam dünyasında büyük bir zihinsel tahribat yarattığını, bu tahribatın da İslam dünyasında bir gerilemenin ve dogmalara yönelmenin bir çeşit başlangıcı olduğunu söyledim.
 
Aldığım yorumlarda kimi Cengiz'i alladı pulladı, kimi İslam dünyasının durumu zaten belli, gerilemeyi Cengiz'e bağlamak câhilce dedi.
 
Evet, câhilim; çok bildiğimi iddia etmiyorum. Ama, yorumcuların yazımı gözüyle değil de başka bir yerleriyle okudukları belli oluyor. Yazıda, İslam dünyasında 10-12'nci yüzyıllar arası  bir gelişme olduğunu, bu gelişmenin İslamla pek alakası olmadığını, pek çok kültürün kaynaşmasyıla elde edildiğini, Cengiz Han zulmüyle büyük bir zihinsel tahribata uğrayan milletlerin farklılıktan sıyrılıpı yavaş yavaş İslam dogmasına sığınmaya başladıklarını söylemiştim halbuki.
 
*
Cengiz'in büyük istilası İslam dünyasını tarumar etmeden önce, İslam dünyasındaki çoğu millet İslam'ı kabul etse de, Araplaşmamıştı. Onların başında da Türkler gelirdi. Mesela Türkler, İslam'ı Araplardan değil, Farslardan öğrenmiştir. Bunun en büyük kanıtı Namaz ve Oruç isimleridir. İki ibadet de İslam'ın en temel ibadetidir. Ve iki isim de Farsça kökenlidir. Bakın Farslar bile, İslam dinini kendilerince yorumlamıştır. 150 yıl önce yaşamış Azeri aydını Ahundzade Farslar'ı 'Dünyanın en güzel masal anlatan milleti' diyerek tanımlar. Hemen ardından Türkleri tanımlar: 'Dünyanın en güzel inanan milleti' diye.
 
1200'lü yıllara kadar Türkler'de Arap İslam'ı neredeyse hiç yayılmadı. Farslardan öğrenip benimsedikleri İslam da, eski dinleriyle, şamanizme dair pek çok inanışla bir yorumlamışlardı. Şamanizm, Budizm, Mani, Zerdüşt gibi pek çok dinle İslam'ı yorumlayarak benimsemişlerdi. Bu yüzdendir ki, Türkler arasında Alevilik çok yaygındı. Zengin kültürlerden bir İslam yorumu ve Hint felsefesiyle büyük bir tasavvuf felsefesi inşa etmişti Türkler. Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre hep bu kültürden çıkmıştır. 
 
1210 yılından sonra İslam dünyası üzerine esen Cengiz kasırgasının ilk kurbanları Türkler olmuştur, bir silindir gibi üzerlerinden geçmiştir. Türklerin felekleri öyle bir sarsılmıştır ki, korku psikolojisi herkesin ırzına geçmiştir. Ne yapacaklarını bilemezler. Çocuğunu, eşini alan can havliyle batıya doğru kaçar. Anadolu'ya sürüyle yüzbinler akar. Yıkılmış şehirler, cesetlerin açık hava mezarı olur. Bu zulüm, Türklerin zihninde büyük bir travma yaratır, bu da İslam dogmalarına sığınmalarının kapısını aralar. İnsan psikolojisi için düşünelim: Çaresiz kalmış, zora düşmüş bir insan; ya antidepresan kullanır, ya intihara kalkışır, ya da Allah'a sığınır. Dinlerin doğma ve yaşama sebebi insan psikolojisindeki zayıflıktır.
 
Cengiz kasırgası; Türkleri ezdikten sonra sıra Farslara gelir, Farslardan sonra Kürdlere, Kürdler'den sonra Abbasilerin Başkenti Bağdat'a sonra Anadolu'ya. 
 
Cengiz zulmünden sonra felekleri sarsılan Türkler, İslam'ı daha bir sıkı kucaklamaya başlamıştır; çünkü tahrip olan bir psikoloji, sığınmayı ve inancı öne çıkarır.
 
Cengiz Han hiç bilmeden, farkında olmadan İslam dogmasına hizmet etmiştir.
 
*
 
Cengiz Han'ın estirdiği kasırgadan sonra Türkler Araplaşmaya yönelmeye başlamıştır. Yavaş yavaş ve ağır ağır ve de arta arta Araplaşma tamamlanır. Osmanlı döneminde en zirve halini alır. Araplaştırma Türk hükümdarlar eliyle devlet politikası olur. Anadolu'daki Türkler sindirilir. Benlik bilinci yok edilir. Hak-adalet arama bilinçlerinin içine edilmiştir. Kadercilik, şükürcülük, olsun be'cilik benimsetilmiştir. Baskıyla, bastırmayla, ölümle, korkutmayla...
 
Mesela düşünelim: 600 yıl önce ortak mülkiyet anlayışıyla Şeyh Bedrettin Osmanlı'ya isyan ettiğinde, binlerce köylüden destek almıştı. Şeyh Bedrettin günümüzde yaşasaydı, kaç köylüden destek görürdü. Herhalde hiç. O halde, 600 yıl öncesinden geri miyiz, ileri mi? İşte bu da Osmanlı'nın başarısı...
 
*
 
Bir örnek vereyim:
 
Hüda, Kürtçe bir isimdir. Tanrı demektir. Bugün, Türkler bile, Hüda ismini Allah için kullanır. 
Tanrı, Türkçe bir isimdir. Kürtçe Hüda'yla aynı anlamlardadır. Bugün, Allah'a Tanrı desek, pek çok Türk tarafından küfrediyormuş gibi karşılanırız.
 
-Mustafa Yıldırım - 30.06.2017
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..