Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

15 Eylül '13

 
Kategori
Siyaset
 

Arı kızdığını sokar... (Başbakanı ve C.Başkanınızı yazıyorsam sebebi var)

ARI KIZDIRANI SOKAR…

Adana Erkek Lisesinde okurken okul gazetesine yazdığım bir makaleye Edebiyat öğretmenimiz Kuru Fatma o kadar çok kızmıştı ki; yanına gülerek gittiğimde hiç beklemediğim bir tepki gösterdi...

Yanından ayrıldıktan sonra yediğim fırçaya şahit olan “Cinayet” lakaplı bir öğretmenimiz yüzümdeki ifadeyi görüp “alaburus traşlı” kafamı okşayarak “arı kızdıranı sokar” demişti…

O zaman anlamamıştım ama sonra bunun anlamını öğrendim. Bu güzel deyişin anlamı aynen şudur;

“Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz. Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir…”

Biliyorum ki Fatma öğretmenim yazdığım makaleyi bana yakıştırmamıştı, sadece onun için kızmıştı, kendine değil kendime vereceğim zarardan korkmuştu o kadar...

***

Bazıları tamamı gerçek ve belgeli olanları yazdığım zaman çok kızıyor kinini nefretini kusuyor yazılarımın altında; insan kendi Başbakanına Cumhurbaşkanına bunları yazar mı, diyerek…

Yazmayayım diyorum, vazgeçtim nerde düşerse orada kalsın, diyorum olmuyor. Bir konuşmasını dinliyorum ya da tamamı yandaş gazetelerde yayınlanan röportajlarını okuyorum tepem atıyor, kızıyorum. İnanın resmen tahrik ediyor beni, zaten zerre kadar hoşlanmamam da kendisinden; yaz diyorum pilavdan dönenin kaşığı kırılsın…

Bu yazı da o pilavın bir parçasıdır haberiniz olsun…

***

Biliyorsunuz Suriye ile komşuluğumuz Beşar Esad’la Başbakanın ailece görüşmesiyle birlikte muhteşem bir dostluğa dönüştü. Hatta öyle bir hale geldi ki Başbakanın eşi ve kız çocukları hafta sonlarında “ana” uçağına binip Şam’a beş çayına katılıp dönüyorlardı…

Ne olduysa oldu öküz öldü ortaklık bitti tadında her şey tepetaklak oldu; kırk yıllık Esad, Esed oldu dostum kardeşim “diktatör” oluverdi…

***

Gün geldi ülkemizde yetiştirilen ve beslenen eğitilen Özgür Suriye ordusu diye illegal bir örgüt Esad’ı devirsin rejime ara versin diye donatılmış modern silahlarla birlikte Suriye’ye yollandı…

Düşmanın düşmanına bile yapmadığını bizimkiler din kardeşi kapı komşusu ülkeye yaptılar anlayacağınız.

 Yaklaşık iki buçuk yıldır da Esad çoğu Türkiye’den gönderilen Suudi Arabistan ve Katar tarafından da mali açıdan desteklenen, yüzlerce terör örgütü ile mücadele edip ülkesini halkını hainlerin düşmanların elinden kurtarmaya çalışıyor…

Bu sıralarda başta Başbakan ile Davutoğlu olmak üzere tüm AKP’lilerin, Suriye yönetimi devrilsin yıkılsın diye başvurmadıkları kaynak yer ülke devlet kalmadı. O zamana yani “kimyasal silah” tantanası çıkana kadar hiç kimsenin umurunda bile olmadı…

ABD ve diğer güçlerin yıllar önce belirlediği kırmızıçizgilerin başında “kimyasal silah” kullanımı vardı ve Suriye’de onlarca terör örgütünün binlerce illegal oluşumun hatta PKK nın Müslüman kardeşler Örgütünün fink attığı sırada aniden “kimyasal silah” kullanıldığı ortaya atıldı…

Kimyasalları kim attı nasıl attı niye attı belirli bile değilken “bizimkiler” ellerinde yalan yanlış ne kadar bilgi varsa aldı tüm ülkelerin özellikle de ABD nin kapısını çalmaya başladılar.

ABD müdahale etsin, rejim ve Esad devrilsin diye ağlaşıp durdular.

Uzatmayayım sonuç; hüsran oldu ABD diplomasi ile çözüm üretilmesi savaştan kaçınılması gerektiğine karar verdi.

Şu anda başta Türkiye olmak üzere diğer iki Müslüman ülkenin desteklediği “muhalifler” in kimyasal kullandığına ilişkin belgeler Rusya tarafından BM ne komisyonuna teslim edilmiş vaziyette…

***

Hatırlayınız ABD Suriye’yi vurma kararı aldığında “bizimkiler” nasıl sevinmişlerdi. Hatta havadan vurmak yetmez Esad ve rejim de devrilmelidir, diye bas bas bağıdırlar Başbakan hala aynı teranelerde…

Sonra ABD ve BM Suriye’ye yapılacak silahlı mücadelenin yani savaşın ileride çok daha büyük felaketlere sebebiyet vereceğini görüp yumuşadılar. Diğer birkaç büyük gücün üfürüğü ile de ortada gönüllüler ordusu diye bir oluşumdan bahsedilir oldu. Bizimkiler aniden ortaya çıkıp yüksek seslerle “Suriye’ye karşı oluşturulacak bir gönüllüler cephesinde yer alabileceklerini, her türlü oluşuma hazır olduklarını” açıkladılar…

Ağlayan adamı o günlerde yaptığı açıklamalardan hatırlayan var mı; dokunsanız ağlayacaktı, o kadar çok memnun ve mutlu olmuştu ki; ABD Suriye’ye vuracak Esed gidecek diye…

***

Ve en son Kimyasal Silahların toplanması konusunda Suriye ABD ve Rusya anlaşıverdi, şok dalgası bizimkileri aldı içine bu kez de Başbakanın ağzından buna da itiraz edip “savaşsız çözüm oyalamadır” sesleri yükselmeye başladı…

Defalarca yazdım sadece Başbakan sadece Davutoğlu değil tüm AKP ve yandaşları şakşakçıları “savaş” istiyorlar savaş çığırtkanlığı yapıyorlar; öldürmekten bu kadar zevk almaları nasıl bir anlayıştır bunlar “Müslüman” olamazlar, diye…

Baktılar Suriye’deki yaşanan sorunlar barışçıl yollardan çözümlenecek dün Başbakan dahil emlakçı bakan, ağlayan adam ve zembille inen dış işleri bakanı: “Biz savaş istemiyoruz, Türkiye hiçbir zaman savaş çağrısı yapmadı…” dediler, kulaklarıma inanamadım.

Başbakanın dünkü konuşmasına ellerinde tuttukları “Rabia” pankartlarına bakarsanız; savaş çığırtkanlığı yapanlar CHP’liler ve solcu medya imiş…

***

Şimdi deyişte olduğu gibi ”Arı kızdıranı sokar…” deyip ister kızgınlığıma verin ister patavatsızlığıma; iddia ediyorum, eğer ABD ve Rusya’nın bu barışçıl girişimleri aksi bir yöne kaysın; yani bizimkilerin çıkarttığı iç savaş devam etsin ya da işler daha da kötüye gitsin,

“Başta Başbakan ve Davutoğlu olmak üzere hepsi hem ABD hem Rusya Fransa ve İngiltere Suriye’yi vursun savaş çıksın diye en önde koşacaklardır,” hiç kimsenin şüphesi olmasın…

Son on bir yıla şöyle bir bakıyorum da dünyanın hiçbir yerindeki “insanlık” oluşumunda ne adımız var ne de oralarda olmaya niyetimiz. Nerede bir savaş nerede bir pislik var kargaşa kavga var orada bizimkilerin de burnu ve pis elleri var. Irak da Libya da Tunus da Endonezya da Afganistan da Mısır da şimdi de Suriye de…

Hem de iki temel suçlamayla; yönetenler diktatör, kullanılan silah; kimyasal…

***

Bana Menderes dönemini aklamaya çalışıyorlar suçsuz yere asıldığına iknaya çalışıyorlar, onun idam edilmesi üzerine geliştirdikleri duygu sömürüsüyle salya sümük yaklaşıyorlar.

Oysa biz o günleri de idam edilmesi öncesini de çok iyi biliyoruz, ne anlatacaksınız neyi savunacaksınız ki?

Hadi asılmasını anlatıyorsunuz anladık da asılmadan önceki olan biteni neden bahsetmiyorsunuz?

Menderes ve ekibi düşünüldüğü ya da bunların ballandırdığı gibi sütten çıkmış ak kaşık mıydılar?

***

28 Şubat konusunu ise sakız ettiler ağızlarına, toplasanız bir türbanın için dolduracak kadar da değil.

Neden; çünkü bu ülkede yapılan darbelerin de seçilen iktidarlarında gökten zembille inen bakanların vekillerin de arkasında olduğu gibi AKP’yi seçtiren de destekleyenin de ABD’nin olduğunu bilmeyen yok…

12 Eylül darbesinin de arkasında ABD vardı, Özal’ın seçtirilmesinde ANAP ın kurulmasında da, inkar edebilirler mi AKP’nin de kurulmasında en büyük maddi manevi destek ABD den alınmıştır…

***

Görünen o ki bundan sonra ABD Başbakanın arkasında durmayacak bir yolunu arayıp bulacak ve getirdikleri gibi götürecekler, onlarda bunun farkındalar tüm hırçınlıkları saldırganlıkları ve korkuları bu…

Hadi bir bahse girelim; Beşar Esad mı önce gidecek Recep Tayyip Erdoğan mı?

***

Ne demişti Cinayet Mehmet hocam; “Arı kızdığını sokar…” Kendime değil ülkeye çocuklarımızın torunlarımızın geleceğine verilecek zarardan korkuyorum sadece haksız mıyım?

 

İyi PAZARLAR…

 

Erdoğan ÖZGENÇ

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..