Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '15

 
Kategori
Felsefe
 

Aristoteles'e göre Bilim ve Bilgelik

Aristoteles'e göre Bilim ve Bilgelik
 

Bilim ve Bilgelik


Aristoteles’in bilim ve bilgelik anlayışını incelemek onun varlık anlayışına giriş yapabilmemiz için zorunlu görünmektedir. Aristoteles’in genel bilim anlayışı ve bilimleri sınıflamada gözetmiş olduğu kıstaslar onun metafiziğini bilimler sınıflamasında doğru yerine oturtmak için gereklidir. Bu sebeple öncelikle Aristoteles’in ‘kanıtlama’ ile ‘tanım’ kavramlarından ne anladığına bakmamız gerekecektir.

Aristoteles’in Orta Çağ’daki en büyük yorumcusu ve takipçisi olan Thomas Aquinas, Aristoteles’in bilim anlayışına nüfuz edebilmemiz için bize bir ipucu vermektedir. Şöyle der Aquinas Aristoteles üzerine yapmış olduğu yorumların birinde: “Her bilim kanıtlama (apodeixis) aracılığıyla kurulduğundan ve tanım (horos veya horismos) kanıtlamadaki orta terim olduğundan, bilimleri farklı tanım tarzlarına göre ayırt etmek gerekir.”
 
Bu tanımı anlaşılır kılmak için öncelikle Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı eserinde bilgi (episteme) konusunda yapmış olduğu ayırımlara bakmamız gerekmektedir. Aristoteles Nikomakhos’a Etik adlı eserinde episteme’nin iki türünden bahseder. Her iki tür, oluş ile bozuluşa tabi olmayan zorunlu ve ebedi ilk ilkelerle bağlantılı olsalar da, aralarında temelli bir fark vardır. Episteme’nin bir türü, bu zorunlu ve ebedî ilk ilkelerden hareketle çıkarımlar ile kanıtlamalar (apodeixis) yapmakla birlikte, kendisi bunları kavramaktan acizdir. Bahsi geçen türe apodeiktikepisteme (kanıtlayıcı bilgi) denir. Bu episteme, fiziğin de yer aldığı bilimlere aittir. Diğer tür ise, sofia’yla (bilgelik) bağlantısında kavranması gereken epistemedir. Böylece sophia yani bilgelik, apodeiktik episteme’den farklı olarak (çünkü apodeiktik episteme varlığı bir bütün olarak, yani varlığı varlık olarak kavramaya çalışmaz onu parçalara ayırır örneğin matematik ile fizik bilimlerinin yaptığı gibi) bir bütün olarak varlığa yönelir ve onun ilk ilkeleri ile ilk nedenlerini kavramaya çalışır. Bu tür, metafizik ile teolojiye aittir.
 
Aristoteles’e göre her türden bilginin doğrudan amacı bilmektir; fakat bilimlerin en son amaçları sırasıyla bilgi, yönetme ve yararlı ve güzel nesnelerin meydana getirilmesidir. Aristoteles’e göre bu amaçlar doğrultusunda bilimler teorik, pratik ve uygulamalı (poietike) olmak üzere üçe ayrılırlar. Teorik bilimler matematik, fizik, teoloji ve metafiziktir.Teorik bilimlerden olan matematik ve fizik apodeiktik episteme yani kanıtlayıcı bilgiyle ilgilidir. Kanıtlamaysa Aristoteles için bir çeşit kıyastır. Kanıtlamayla Aristoteles’in ne anladığını ortaya koyabilmek için kıyasın nasıl tarif edildiğine bakmak gerekir. Kıyas (syllogismus) öğretisi Aristoteles tarafından Birinci Analitikler’de geliştirilmiştir. Syllogismus sözcüğü kendisinden önce hocası Platon’da bulunmasına rağmen, Aristoteles’in ona verdiği anlam farklıdır. Aristoteles ‘kıyas’ sözcüğüyle çıkarım sürecini dile getirmek isterken, hocası Platon bununla daha çok bir ‘mantık bölümleme sürecini’ (diairesis) kastetmektedir. Aristoteles, hocasının geliştirdiği bu ‘mantık bölümleme sürecine’, ‘zayıf kıyas’ adını verir. Ne var ki bu Aristoteles’e göre genelde çıkarım sürecinin başlangıç taslağı bile değildir. Aristoteles’in, hocasının kullandığı yöntemle tatmin olmadığı açıktır. Çünkü Aristoteles’in asıl ilgisi bilimsel bilginin şartlarını sergilemektir. Böylece Aristoteles, Birinci Analitikler’inde ‘kıyas’ sürecini tanımlamaya girişir. Aristoteles ‘kıyas’la ilgili genel bir tanım verir: “Kıyas, belirli şeyler ifade edildiğinde, bunlardan başka olan bir şeyin, onların böyle dile getirilmesinden zorunlulukla çıktığı konuşmadır.”
 
Aristoteles’te kıyas, iki öncül ve bir sonuçtan ibaret olup, sınıfları adlandıran toplam üç terim içerir. Öncüller ile sonuç çıkarma biçiminde (yani, ‘bütün geniş yapraklı ağaçlar, yapraklarını döker; bütün asmalar geniş yapraklıdır; böylece bütün asmalar yapraklarını döker) yahut daha sıklıkla – içerme biçimindedir: ‘Bütün geniş yapraklı ağaçlar yapraklarını döküyorsa, bütün asmalar da geniş yapraklıysa, o zaman bütün asmalar yapraklarını döker.’
 
Yukarıda tanımı belirgin kılınmış olan kıyas da, Aristoteles açısından tatmin edici değildir. Çünkü bilimsel bilginin elde edilmesini sağlayacak olan yapı bu tanımın içinde yer almamaktadır ve tanım yine oldukça geneldir. Bilimsel kıyas ise kanıtlamadır (apodeixis) ve önemli noktalarda genel olan kıyastan ayrılmaktadır. Kanıtlamanın özelliklerini ve onu genel kıyastan ayırt eden özellikler şöyle ifade edilebilir: “Kanıtlama bilimsel kıyastır, demek ki bütünüyle bilgi olup da kanı olmayan kıyas. Genelde kıyasın öncülleri yanlış olabilirken, kanıtlamanınkiler (1) doğru olmalıdır. Öncüller (2) asli olmalıdır, başka deyişle dolaysız ve kanıtlanamaz olmalıdır. Çünkü kanıtlanabilirlerse, kanıtlanmış olmalıdırlar. Böylece de ilk ilkeler olmamalıdırlar. Öncüller onlardan çıkarımladığımız sonuçlardan (3) daha anlaşılır olmalı ve önce gelmelidirler: Zihnimizde onları daha önce fark etmemiz anlamında değil. Buna karşılık onların farkında olduğumuz da doğruluklarını daha açık tarzda algılamamız anlamında. Öncüller (4) sonucun nedenleri olmalıdır, yani onlar sonuçta ifade edilen vakıaların nedenleri olan vakıalar olmalı, aynı zamanda da haklarındaki bilgimiz sonuç hakkındaki bilgimizin nedeni olmalıdır.”
 
Kanıtlamanın asli, demek ki dolaysız ve kanıtlanamaz öncülleri Aristoteles tarafından İkinci Analitikler’de kendi içinde önce ikiye ayrılır. Bunlar (1) aksiyomlar ile (2) tezlerdir. Daha sonra da tezler ikiye ayrılır, bunlar da (i) hipotezler ile (ii) tanımlardır: “Dolaysız tümdengelimci (deductive) bir ilke kanıtlanamıyorsa, fakat bu ilkeyi kavramak herhangi bir 100
şeyi öğrenecek olan biri için zorunlu değilse, ona tez (posit veya theses) diyorum. Herhangi bir şeyi öğrenecek olan biri için bu ilkeyi kavramak zorunluysa (bu türden bazı şeyler var olduğundan), ona özellikle bu tür şeylere böyle bir adı vermeye alıştığımızdan– aksiyom diyorum. Çelişkinin parçalarının birini yahut ötekisini varsayan ‘tez’e –yani bir şeyin var olmasını yahut var olmamasını demek istiyorum– hipotez (supposition veya hypotheses) diyorum. Bu varsayım oluşturulmazsa, ona tanım adını veriyorum. Çünkü tanım (aritmetikçi, birimi nicelik bakımından bölünemez varsaydığından) tezdir; fakat (birimin ne olduğu ile birimin var olması aynı şey olmadığından) hipotez değildir.”
 
Aristoteles, bir şeyi bilebilmemizin, aksiyomlar olarak kabul ettiği çelişmezlik ve üçüncü hâlin imkânsızlığı gibi, ilkeleri bilmemize bağlı bulunduğunu söyler. Bu ilkeler kanıtlama sürecinde öncüllerde açıkça ifade edilmez. Ancak, matematikten alınan ‘eşit şeylerden eşit şeyler çıkarıldığında kalanlar da eşittir’ önermesinde görüldüğü gibi, öncüllerle uygunluk içindedir
 
Aksiyomlar bütün bilimlerde ortaktırlar. Buna karşılık, hipotez ile tanım için aynı şey söylenemez. Tanımlar, terimlerin anlamını verirken, hipotezler, terimlere karşılık gelen bazı şeylerin var olduğunu iddia ederler. Bu sebeple değişik bilimler için farklı hipotezler ile tanımlar kullanılır: Örneğin geometride noktalar ile çizgilerin var oldukları ve anlamları oldukları varsayılır. Oysa başka her şeyin onlardan meydana getirilen şekiller gibi varlığı kanıtlanmalıdır.
 
Aristoteles’in hocası Platon gibi, örneklerini matematikten ve optik, astronomi gibi matematik bilimlerden seçmiş olması anlamlıdır. Çünkü o bilimin yapısını, başka bir deyişle yöntemini öncelikle aksiyomatik ve tümdengelimci(deductive) bir sistem olarak tasarlamıştır. Ne var ki Aristoteles’in doğa üzerine incelemelerini, başka bir ifadeyle, doğa bilimi kavrayışını, bütünüyle İkinci Analitikler’de geliştirmiş olduğu sözü edilen aksiyomatik ve tümdengelimci genel bilim yöntemi temelinde kurmuş olduğu söylenemez. Doğa üzerine olan incelemelerinde bilimsel kıyas olarak vasıflandırdığı kanıtlama yöntemi fazla yer işgal etmez. Onun, fiilen kullandığı yöntem, doğa biliminin ayrı dallarına ve ele aldığı farklı problemlere göre değişir.
 
Ancak, doğa bilimlerinin ötekilerden farkı, yani genel olarak bilimlerin birbirlerinden farkı, Aristoteles’e göre tanımlara ve hipotezlere dayanır. Hipotezler yukarıda ifade edildiği üzere, bir bilimin kullandığı terimlere karşılık gelen birtakım var olanların bulunduğunu iddia ederler. Aslında kastedilen terimlerin tanımlanmalarında, yani anlamlarının belirlenmesinde ‘madde’ ile kurdukları bağın açığa çıkarılmasıdır, yani nesnelerinin ve konularının tespit edilmesidir. Thomas Aquinas bilimlerin ayırımına ilişkin Aristoteles’in koyduğu bu kıstasları Aristoteles’in Fizik eseri üzerine yaptığı yorumda açıkça ortaya serer: “Her bilim akıldan (intellect) kaynaklandığından, herhangi bir şeyin, bir biçimde maddeden soyutlanarak fiilen kavranılabilir kılınabileceği anlaşılmalıdır. Bundan dolayı maddeyle farklı biçimlerde bağlantılı olmaları bakımından şeyler değişik bilimlere aittirler.”
 
Böylece varlığı maddeye bağımlı ve maddesiz tanımlanamayan bazı şeylerin var olduğu anlaşılmalıdır. Dahası duyulabilir madde dışında var olamamasına rağmen, tanımında duyulabilir maddenin yer almadığı başka şeyler de vardır. Bunların her biri, diğerinden, eğriliğin kalkık burundan farklı olması kadar farklıdırlar. Kalkık burun duyulabilir maddede var olduğundan ve kalkık burun eğri burun olduğundan, onun tanımında da duyulabilir maddenin yer alması zorunludur. İnsan ile taş gibi bütün doğal şeyler için de bu geçerlidir. Fakat eğrilik duyulabilir maddenin dışında var olamamasına rağmen, duyulabilir madde eğriliğin tanımında yer almaz. Bu, sayı, büyüklük ile şekil gibi bütün matematik kavramlar için de böyledir. Ayrıca tanımları da varlıkları da maddeye bağımlı olmayan başka şeyler de vardır. Bunlar Tanrı ile diğer ayrılmış tözler gibi, hiçbir zaman maddede var olmayan yahut töz, kuvve, fiil ile kendinde varlık gibi tümel olarak maddede var olmayan şeylerdir.”
 
Yukarıda alıntıladığımız paragraf göz önüne alındığında son tür, yani tanımları da varlıkları da duyulabilir maddeye bağımlı olmayan şeylerle uğraşan bilim metafiziktir. Varlıkları duyulabilir maddeye bağımlı, ama tanımları bağımlı olmayan şeylerle uğraşan bilim, matematiktir. Son olarak varlıkları da tanımları da duyulabilir maddeye bağımlı şeylerle uğraşan bilim ise fiziktir. Aristoteles, Platon’un idealar öğretisinin aşkın yönünü eleştiriye tabi tutarak, ondaki mistik unsurları dışlayan bilimsel bir sistem geliştirmeye çalışmıştır. Aristoteles’in bilimleri sınıflayışı onun düşüncesi açısından karakteristiktir. Tanım ve kanıtlamaya ilişkin görüşleri ve Platon’a bu konuda yapmış olduğu eleştiriler mantıktaki ve bilgi felsefesindeki başarıları arasında sayılmıştır. Onun bu konulardaki görüşleri varlık anlayışını anlamak açısından birincil öneme sahiptir. Bilgeliği ele alan metafizik asıl olarak varlık sorunlarıyla boğuşacaktır. Dolayısıyla onun tek tek bilimlerin yöntemlerinden ayırımını ortaya koymak son derece önemli olmaktadır.
 
Rüzgar Yılmaz
 
Toplam blog
: 31
: 2969
Kayıt tarihi
: 17.05.12
 
 

Eleştiri, Metafizik, Filozoflar, Bilim, Teknik, Satranç, Antikçağ, Dinler ilgi alanlarıdır. ..