Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Arkadaş, Dost, Sevgili

Arkadaş, Dost, Sevgili
 

Arkadaş. Dost. Sevgili. Sizinki hangisi?*
Bu kitap gözüme ilişti bugün.
Her gün aynı yerde, kitaplığımda dururken hiç te gözüme batmazken.
Neden almıştım bu kitabı? Kim için?
Ya da kimdi arkadaş mı dost mu sevgili mi olduğunu bilmediğim.
Kitabı bu tip bir merakla almıştım çünkü,
Bir solukta da okuyup bitirmiştim.
Ve bittiğinde cevabım çok netti.
Hani başlıktan ötürü almıştım ya,
O sorunun cevabını ben biliyordum artık.
Sonra ne oldu da bu cevap cümlesine özne olan kişi kayboldu ki.
Çok zaman geçti üzerinden,
Başka özneler de geldi sonra,
Onlar da gitti birer birer.
Hem de öyle ahım şahım vedalaşma gereği de duymadan.
Sessizce. Susarak.
Gün içinde ayrılan zamana bakılırsa,
Her dakikasını ayırıyorlardı aslında.
Ama yetmiyordu.
Arkadaş değil, dost değil.
Sevgili de değil.
Uzaklık vardı hep.
Gitmek gerekiyordu.
Gittiler.
Ben hiç giden olmadım.
Sustum sadece.
Kitabı ilk okuduğum zamanki gibi. 
 
Bir alıntı kitaptan;
Microsoft Fox Pro 2.6 For Windows ile Programlama..
Kitabın adı aynen bu işte. Bir kitapçı tezgahında görseniz, eğer bilgisayarla uzmanlık düzeyinde özel ilgili değilseniz, açıp bakmazsınız bile.
Daha sonra da şöyle devam ediyor
"Sevdiğim" diye başlayan bu yazı, ister inanın ister inanmayın Microsoft Fox Pro 2.6 For Windows ile Programlama kitabının önsözü. Yazarı J. Yorgo Wiestmich. Yazıyı sevdiği kız için yazmış. Birlikte olamayacakları halde bile, insanların sevebileceklerini anlatıyor.. 
 
Ve işte yazı, mutlaka okuyun arkadaşlar arada bir tekrar okumayı da unutmayın.. Öyle gerekiyor diye değil içinizden geldiği gibi yaşayın,
 
Sevdiğim,
Bazen insanlar düşünürler. Hayatın anlamı nedir diye.. Bunu zaman zaman ben de düşünüyorum. Hayatın anlamı nedir diye.. En azından seni tanıyıncaya kadar düşünüyordum..
Gerçeklerin acı olduğunu ve bu yüzden biberin gerçek olduğunu anlatan bir espriyi hatırladım. Halbuki biliyor musun, bütün biberler tatlıdır. Zira hayat sanıldığı kadar acımasız ve acı değil. Sadece hayattaki tadı alabilmeli, kendi istediğin gibi yaşayabilmelisin.
Çevrenin ne diyeceğini umursamadan.. Zira sen yaşayamadıklarınla ölüp gittiğinde çevrenin sana bir yardımı olmayacak. Kendini özgür bırak, ne hissediyorsan onu yap. Çoğu insan, mesela benim gibi ne yapman gerekiyorsa onu yapma, bırak duygularını perdelemeyi, bırak nehirler gibi coşsun onlar.
Bir sevdiğinin elini tutarken yaşadıklarının yanlış olduğunu düşünüp hayıflanma, bırak o sevgi tüm benliğini sarsın. Eğer onun gerçekten aradığın olduğuna inanıyorsan, ona sımsıkı sarıl, onu yaşa, onu bırakma.
Günün birinde belki anlarsın ne kadar sevdiğini, ne kadar sevebileceğini, ne kadar sevildiğini, ne kadar sevilebileceğini ama iş işten geçmiş, sevgilin, seni seven gitmiş, yitmiş olabilir.
İşte o zaman üzülme vaktidir. Yerli yersiz ağlama vaktidir. İşte o zaman çevrene dönüp, şimdi ne yapacağım diye sorma vaktidir.
Alacağın cevabı sana söyleyeyim güzelim. Bilmiyorum diyecekler, senin dediğin gibi. Ben biliyorum oysa, sen de biliyordun. Hep bildin zaten, ama öyle olmadın. Ama artık sen de biliyorsun, biliyorsun ki, en azından bir kez gerçekten sevildin.Ve yine biliyorsun ki bu sevgi bitmeyecek. En azından ben bitene kadar.
Yaşa... Doğru bildiğin insanı bul ve onunla yaşa, ama bu dostunu sakın unutma... Bil ki unutulmayı hiç sevmem. Ve bil ki kurallarım vardır, herkes buna uymak zorundadır.
Dostlarım benden önce ölemezler. Dostlarım benden çok üzülemezler. Dostlarım benden çok sevemezler. Ve dostlarımı benden çok kimse sevemez.
Artık Wiestmich'in dostusun.
Yaşa bu hayatı sevdiğim, limon gibi sömürerek, tüm ekşiliğine rağmen tadını alarak yaşa! 
 
...
*Hıncal Uluç
Alfa Yayınevi, 2006
 
 
...
hoPeace
24.01.2009  14:26 / Sakarya
 
Yorumlarınız için teşekkürler.
 
Toplam blog
: 73
: 495
Kayıt tarihi
: 28.03.08
 
 

Artık herhangi bir sayfaya baktığımda daha net bir görüntü oluşuyor. Her yazıda 'sen'i görüyo..