Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '07

 
Kategori
Dostluk
 

Arkadaşım bir ölü!

Arkadaşım bir ölü!
 

''Unuttum'' diyebilmişti bir tek. ''Unuttum. . . '' Neyi mi? Hangi gündü, onu unutmuş. Bir akşam üstüymüş, biraz da ağlamış ama hangi gün ağladığını unutmuş. Hatırlamak rahatlatacak içini merak etmeyin. Öyle üzülmüş ki o güne, öyle içlenmiş ki, öyle dışlamış ki kendini dünyadan. . . Uzunca bir süre kimsenin gözlerine bakamamış, kendininkine bile. . .

Düşünmemiş ölmeyi de, ölüden farkı yokmuş hani. Yıllar geçiyor bir bir, o da geçirmiş yıllarını ama nasıl kimbilir. . .

Şimdi tek derdi, hangi gündü. . . Kaybettiği günü bilse, öldüğü günü de bilecekti. . . Bilse ne yapacak demeyin. Evet, elbette toprağa saplanmış bir mezar taşına yazmayacak. Ama inanışlar vardır bilirsiniz. Bir bitim bir başlangıç demektir kimilerine göre. Bir ölümün ardından başlayan süreç bir başlangıcı tarif ediyorduysa eğer, öldüğü günü bilmeliydi. Ölümünün ardından yaşamadığı kaç gün vardı ve aslında ölümle kendini özdeşleştirdiğinden beri yaşamadığını sandığı neler yaşamıştı. . . Bir bir, gün gün varacaktı bugüne ki, bitirdiklerine bakarak, bir ölümü daha yazacaktı tarihe. . . Doğuşu ve ölümü yazarak. . . Yeni bir tarih ekleyecekti tarihe. Öyle önemsiz bir uğraş değil bu onun için. Sakın anlamsız bulmayın, bir delinin saçması değil. Onun en önemli derdi bu ve nefes alışının tek nedeni.

Siz bilirsiniz birçok şeyi, bildiklerinizin değeri olmaz gözünüzde hiç mi hiç. Ya da bilmesiniz ve bilmediğinizi fark etmezsiniz. Önemli değildir bilmek ya da bilmemek. Ama arkadaşım diye söylemiyorum, o çok önem verir ayrıntılara. Belki bunun için farklı sizden, anlayamıyorsanız onun içindir.

Hikayesini özetle anlatırım isterseniz. Ama söz verin, klasik bir hikaye deyip kestirip atmayın. Çünkü her hikaye birbirine benzese de ayrıntılar farklılaştırır, derinleştirir, anlamlandırır.

O birisini sevmişti. Aslında ilk önce sevmemişti; sevilmişti. Sevilmek çok güzeldi ve seveni ödüllendirmek gerekirdi. Sevildiği için sevdi. Hem de çok. . . Aslında ona saçma geldiyse de başta, bir sürü imkansızı imkanlı hale getirmeye çalıştı. Yani siz olsanız görme özürlü birini sever misiniz bilmem. . . Hem pek de yakışıklı değildi. Hem onu bırakın, eşinden henüz boşanmıştı, çocukluydu. Hiç akıl karı değildi, haklısınız. Ama iyi yönleri de vardı sevdiğinin. Hayata dört elle tutunmuştu, sağlıklı insanları aratmayacak kadar yetenekli, onlardan daha azimli ve başarılıydı. Çalışmak için engel tanımıyordu. En güzel özelliği ise, çok iyi piyano çalmasıydı.

Aşk engel tanımazmış ya, tanımadı da. Bu görme özürlü ve evlilikte mutsuzluğu kanıtlanmış bu adam, arkadaşımla birlikte olduğu için eski eşi tarafından kaçırıldı. Kızını bir daha göremedi. Sonra bir sürü dedikodu dolaştı etraflarında bu iki sevenin. Çok görüyordu herkes mutluluğu. Yılmadılar yine de. Arkadaşım bir gün evinden ayrıldı, artık sevdiğiyle yaşayacaktı. İki ay birlikte geçirdiler her anlarını. Sonra o adam, sevdiği adam öldü, zamansızca. . .

İşte benim arkadaşım o günden sonra daha bir mutsuz, daha bir soluk benizli, daha az konuşur halde. Ona yaşayan ölü demek çok yanlış olmaz inanın. Ama toparlıyor kendini, üzülmeyin.

Şimdi o akşam üstü yaşadıklarını hatırlamak istiyor, tarihi hatırlamak istiyor ve neler yaşadı tekrar tekrar düşünmek, öğütmek istiyor. Sevdiği kişinin ölümünden sonra başlayan yeni hayatın yaşanmışlarını bir soyut tabuta doldurarak, tarihlendirecek ve gömecek. Ve bu onu çok mutlu edecek.

Yeni bir hikayesi olur mu bilmiyorum. Dirilmek istiyor, çok ağır geldi bu hayat ona. İşte bugünleri öldürmenin yolu bu onun için. Bir baş, bir de son gerekli.

Arkadaşım çok inatçı, yardım istemiyor kimseden. Sorsaydı söylerdim onu kaybettiğim günü, ona onun gibi yandığım günü. Söylediğimde duymadı beni. Siz de söylemeyin isterseniz. Ben onunla dertleşemiyorum uzun zamandır. . . Onun için gevezeliğim, anlayan biri çıkar diye size anlatışım da ondan. . .

 
Toplam blog
: 68
: 931
Kayıt tarihi
: 30.12.06
 
 

Yazmadan duramaz. Öğrenmeden duramaz. Sevmediği yerde durmaz.   ..