Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '12

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Arkadaşlıkları abartann kızım

xCanım kızım,

Bundan bir süre önce seni yaz okulunda genel kültürünü artırmak için yollamıştık. Sen başka kurs alternatifleri varken  illa da komşumuzun kızının olan kursa gitmek istemiştin. Biz de seni sevdiğimiz ve  sana ve kararlarına saygı duyduğumuz için buna evet demiştik. Sen de o arkadaşının olduğu kursa yazıldın.

Canım kızım,

Kurstan bir iki gün sonra  bizi arayarak kurstan ayrılmak istediğini bize söylemiştin. Biz neden diye sorduğumuzda ise sen arkadaşının kendin ile ilgilenmediğini başka arkadaşlarının da olduğunu  kendinin dışlanmış olarak hissettiğini söyledin ve “Arkadaşım sadece benimle ilgilensin, başka kimse ile ilgilenmesin” diyerek kurstan ayrılmak istediğini yeniledin. Biz de ısrar etmeyerek seni kurstan aldık.

Canım kızım,

Bu tutumun tabii ki beni düşüncelere sevk etti. Bu mektubumda sana bunu açıklayayım dedim.

Sevgili kızım,

Arkadaşların seni seviyorlarsa da  sadece seninle arkadaş olmak zorunda değiller. Onlarda sosyal insan ve başkaları ile arkadaşlıklar kurmak da onların hakkı ve bu doğal hakkı bizler olsun veya kursta hocaları olsun  engelleyerek sadece  şununla arkadaş ol demeye de hakları olamaz.

Sevgili kızım,

Seni yolladığımız kursa bizler arkadaşlıklar kurman için göndermedik sadece . Buradaki amaç okulların tatil olduğu yaz aylarında okulda göremediğiniz  veya görmeye fırsat bulamadığınız  bilgilerle donanmanız ve tatilinizi eğlenerek değil öğrenerek geçirerek öğrenmenin ne kadar önemli olduğunun  farkına varmanıza yardımcı olmaktı. Bunun dışında yeni arkadaşlıklar edinmen, serbest zamanlarda farklı kültürlerden gelen insanlar ile tanışman ve kaynaşman da  düşündüğümüz konulardı. Ama sen yeniş arkadaşlıklar kurmak yerine  kendi arkadaşının arkadaşlığını devam ettirmeye biraz da bizleri tehdit ederek  çaba harcadın ama bizler böyle bir hakkımız olmadığından dolayı da senin isteğini yerine getiremezdik. Bu tutumuna üzülmekle beraber  tek yapacağımız şey seni geri eve getirmekti.

Sevgili kızım,

 İşlerimiz ve güçlerimizden dolayı evde , seninle kursta ilgilenen hocalar kadar ilgilenemezdik. Sana vereceğimiz hediyeler kitaplardı. Sen  okuyarak bilgi edinmekten çok arkadaşlıkları önemsemenden dolayı da  bu kere evde canın sıkılmaya başladı. Yeni arkadaş aramak gibi çaba harcamadığından dolayı da ya da  anne ve babanın seni yeni arkadaşlarla tanıştırma çalışmalarına  ilgi göstermediğinden dolayı evde canın sıkılmaya başladı. Bunun alternatifi de televizyon izlemekti.

Canım kızım,

Televizyon da gerçekten faydalı ve güzel bir buluş ama orada seyirciye sunulan bilgiler faydalı, hayatın zorluklarını kolaylıklarla nasıl değiştireceğimizi öğretmekten çok insanları eğlendirme yoluna giden programlar olduğundan sen onlardan da faydalanamadın. Zamanı boşa geçirmek gibi oldu neredeyse

Canım kızım,

İnsan eğlenmek isterse eğlenir. Eğlenmek insana anlık zevkler tattırır ama o anın zevki bir sonraki ana kalmaz. Yani eğlenir ve bu sevkle kalırsın. Ama öğrenmek istersen öğrenirsin ve bu  öğrenmek de sana büyük değerler kazandırır. Öğrendiklerin faydalı şeyleri hayata uygularsan  hem kendin faydalanır  hem de  benim yaptığım gibi başkalarının faydalanması için anlatırsın  yazarsın başkaları da yavaş yavaş faydalanır. Belki hemen insanlar anlamaz ama zamanla anlar. Çoğu da zamanında anlamadığından dolayı  pişman olur. Olsun anlamasalar da, okumasalar da anlatmak ve yazmak bizim görevimizdir. Eğer anlamamışlarsa o onların sorunudur ve onlar o sorunu çözmek için yani  okuduklarını ve  dinlediklerini anlamak için çaba harcamıyorlarsa bizim değil onların sorunudur. Gerçi çok insan “ sen bana dergi verdin okudun anlamadım, sen konuştun dinledim anlamadım,  kursa gittim anlamadım , ne biçim hocalar anlatamadılar” diye karşısındaki insanı suçlamayı seçse de anlamayan insana  anlatmaya çalışmak da boşuna. Anlamak isteyen anlamak için çaba harcar. Anlamadım diyerek kendisine bıkmadan usanmadan anlatmak isteyen insanın yanından kaçmaz ya da onun dedikodusunu yapmaz. Ben böyle insanlara rastladığım zaman sessizce onlardan uzaklaşırım. Anlamayana anlatmak, taşa hikaye anlatmaya benziyor çok zaman.

Canım kızım,

İşte bunları düşündüm. Sen bir arkadaşım  hem evimizde arkadaşım olduğu gibi, gideceğimiz kursta da sadece benimle arkadaşlık  etsin ön yargısı ile hem arkadaşına kavuşamadın kurs boyu, hem de kursta edineceğin ve uygularsan sana çok faydalı olacak hatta ilerde  çocuklarına da faydalı olacaktı. Belki de  arkadaşlarına anlatacaktın ve onlarda faydalı olacaktı.

Canım kızım,

Bu tutumunun yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. Sen daha 11 yaşında bir çocuksun ve  ne yazık ki senin bencil tutumunun  benzerleri de 75-80 yaşındaki koca bebeklerde de yaşamaktayız. Yani hep benim olsun, hep benim olsun diyen 75_80 yaşındaki koca bebeklere o kadar çok rastlamaktayım  çok şaşırmaktayım .Bunlar onların içlerinde kalan çocukları  terbiye edememekten meydana gelmekte yani.

Canım kızım,

Burada kimseyi yargılamak hakkımız yok. Bizlerde de  az da olsa bencillikler vardır mutlaka .Önemli olan bencilliklerimizi  başkalarını rahatsız edecek  veya kendimiz fazlası ile zarar verecek hale getirmemek. Biliyorsun, bazen insanlar o kadar bencil ve ukala olurlar ki, çevresindeki insanlara  zarar verirler ve bu zararın bile farkına varamazlar. Onlara göre herkes  onun istediğini yapmak zorundaymış gibi  davranırlar. Bunun yapılmadığı zaman da oturup düşünmek yerine hemen otomatik olarak  isteğini yerine getirmeyen  insanı suçlamaya başlarlar . O Kadar ki, yaptıkları şeyleri başa kakmaya ya da yapmadıkları iyilikleri yapılmış  gibi  anlatarak “ ben zamanında ona ne iyiliklerde bulunmuştum bak sen  onun bana yaptığına” tarzında  dedikodulara  yönelirler. Çünkü düşünmek, empati yapmak  onların işleri değildir. Bu tür insanların bu ruhsal hastalıklarını görünce üzülürüm. Halbuki bu insanlarımız karşımızdaki insanlardan çok şey beklemeye hakkımızın olmadığını, insanların bir istediğimizi ret etmesinin her istediğimizi ret edecekleri manaya da gelmediğini  anlamaları gerek. Ama bunu anlamak için galiba arif olmak gerek. Hani derler ya “ Arif olan anlar” diye. 

Canım kızım,

Bu davranışına bir açıdan daha üzüldüm. Arkadaşlıkları abartmana üzüldüm. Arkadaşlık insana için gerekli olan bir  şey ama arkadaşlıkları da bazen abartmamak , arkadaşları sadece benimle ol , o arkadaşınla gitme diye  kıskanmak da hiç iyi değil. Gerçi sevdiğimiz arkadaşlarımızı  kötü alışkanlıklardan ve kötü arkadaşlardan alıkoymak da  bizim görevimiz ama bunu da iyilikle güzel davranışlarımızla ve tatlı dilimizle yapmalıyız. Biz uyardıktan sonra  onlar ısrar ederse bu  bizim sorunumuzda değil. Gerçi bazen insanları uyarırız, dinlemezler veya dinliyor gibi yapıp da dinlemezler sonra da sıkışınca “ beni niye uyarmadın” derler ama unutkanlıkları veya  arkadaşlarını dinliyor görünüp de dinlememek de kendi sorunları. Biz gene de anlatalım.

Canım kızım,

İşte senin bu tutumların, bencilliklerin beni bunları yazmaya sevk ediyor. Belki sen bunları okumamak için inat edeceksin ama olsun ben gene de söyleyeceklerim uçup kalacağına yazılı hale getireyim ki, senin  sinirlerin yatıştığı zaman ya da  biraz daha büyüyerek alın başına geldiği zaman “ baba bunları  neden bana zamanında anlatmadın “ dediğin zaman senin önüne koyayım . “Ben yazmıştım sen neye okumadın” diye. O zaman da babanı anlarsın  ve iş işten geçmemiş olur inşallah.

Canım kızım,

Sana yazıyor görünsem de , bu özel bir mektup görünse de  öyle değil. Atalarımız ne demiş “ kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” yani birilerine söylüyorum gibi  gelse de bu anlattıklarım tecrübelerim   herkese yönelik. Umarım  okuyanlarda ne demek istediğimi anlamışlardır ve yazım faydalı olmuştur.

Tüm bencilliklerine rağmen gene de seni çok seviyoruz. Çünkü sen bizim canımızsın ve seni eğitmek sana anlatmak doğruları göstermek görevimiz…..

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..