Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '15

 
Kategori
Anılar
 

Armut ağacı

Armut ağacı
 

Sebil


1914 doğumlu Hasan nihayet terhis olmuştur. Uzun bir askerlik döneminden sonra artık kavuşacaktır sevdiklerine.

Hele bir kasabaya varsın. Ver elini köy. Köyü yakın kasabaya. 5-6 kilometrelik yol. Nedir ki 5-6 kilometere. Onca yürümüşlüğü var. Piyade olmak kolay mı?

Tren. Kara tren. Bacasından kara, kapkara dumanlar savura savura yaklaşır kasabaya. O tren değil midir ki Hasan'ı alıp götüren? İşte şimdi aynı tren geri getirmekte sevdiklerine Hasan'ı.

Köy yolu. Atılan devasa adımlar. Her adım biraz daha yaklaştırmakta Hasan'ı sevdiklerine. Mevsim yaz. Ter buram buram akmakta alnının ortasından. Köy yolunun tozu karışmakta terine.

Ulaşır köyün girişindeki tarlalara.Ekinler biçilmiş. Yol kenarındaki tarlanın başındaki armut ağacı ilişir gözüne. Hatırlar ağacın fidanlık çağını. Oysa şimdi dalları kırılmakta meyveden. Anlar ki uzun zaman, hem de çok uzun zaman olmuş köyünde ayrılalı. Hiç izinde kullanmamıştı.

Canı çeker. Alçak dalların birinden koparır bir armut.Sürer üstüne. Bir ısırık. bir ısırık daha. ''Ne de sulu armut'' der kendi kendine.

Ekini biçilmiş tarlalarda otlamakta koyunlar. Hasan'ı gören çoban koşar köyün içine doğru. Hem koşar hem de avazı çıktığı kadar bağırır: ''Dursun Emmi! Dursun Emmi!ii ! Gözün aydın! Hasan geliyor. Gözün aydın!

Harman yerinde çalışan Neşet  duyar duymaz çobanın bağırışını koşar ağabeyini karşılamaya. Karşılaşırlar. Çocukluğun verdiği heyecan ve hasretle  sarılır kendinden 13 yaş büyük ağabeyinin bacaklarına. Gözleri dolar Hasan'ın.

Kız kardeşleri Mavuş, Fehime ve en küçükleri Reşit bekleşirler kerpiç evin kapısında. Onlar da duymuşlardır Çoban Hüseyin'in bağırışlarını. Dursun Onbaşı verir bahşişini çobanın. Hasan'ın  annesi İzzet Hanım'da Verir çobana bir bakraç yoğurt.

Doluşurlar eve konu komşu. Çay demlenir semaverde.Sofra hazırlanır. Kete, yufka, tereyağı, bal, göğermiş peynir. Yüce Allah(c.c) ne verdiyse konur sofraya. Baş köşeye oturturlar zorla Hasan'ı . Öyle ya! O şimdi misafirdir. 

Hasan'ın aklına gelir armut ağacı. Sorar babasına: ''Baba, köyün girişindeki tarlanını başındaki armut ağacı kimin? Dursun Onbaşı:

-Oğul o ağaç Ali Emmi'nin.

Ali Emmi  de oradadır.

-Niye sordun yeğenim ?

Hasan cevaplar:

-Emmi, gelirken o ağaçtan  bir armut koparıp yedim.Helal et.

Ali Emmi kaşlarını çatar ve sert bir sesle:

-Etmesine ederim de bir şartla. Bana da bir sepet armut toplayıp getireceksin. 

Hasan şaşkın

-Şartın başım gözüm üstüne, emrin olur emmim. Hemen şimdi toplarım.

Ali Emmi kızar:

-Hele bir dinlen aradan bir kaç gün geçsin. Toplarsın bana bir sepet.kalanları da sana verdim. Ne yaparsan yap!

    ''Öyleyse'' der Hasan ''Ben de oağacın armutlarını sebil eyledim.Dallarına zarar vermemek şartıyla tüm köylüm, gelen geçen kurt, kuş yesinler. Helalı hoş olsun.

Ali Emmi' de tasdikler:

- Olsun yeğenim, olsun. Helalı hoş olsun.

Babam Neşet, Amcalarım Hasan , Reşit, Halalarım Mavuş, Fehime, Dedem Dursun Onbaşı, Babaannem İzzet Hanım'ın anısına. Ruhları şad olsun.

 

 

 
Toplam blog
: 193
: 183
Kayıt tarihi
: 09.05.08
 
 

1957 Erzurum doğumluyum. 1982 -9 Eylül Üniversitesi   İktisadi veTticari Bilimler Fakültesi   Maliy..