Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Arsenik ve arsenikten daha tehlikeli zihniyet…

Arsenik ve arsenikten daha tehlikeli zihniyet…
 

Gökçek’in Kızılırmak suyunu Ankara’ya içme ve kullanma suyu olarak vermesinin ardından başlayan arsenik tartışması, hangi partiden olursa olsun bizi yöneten gerek yerel yönetimlerin gerekse devletin ne kadar vurdum duymaz olduğunu gösteriyor. Ayrıca, üniversite dediğimiz ve Erdoğan’ın yerden yere vurmakta belki de haklı olduğunu gösteren kurumlarda öğretim görevliliği yapan bir o kadar aymaz insanların olduğunu da gösteriyor.

Arsenikli su ile ilgili olarak, insan ve canlılar üzerindeki etkileri nedir diye becerebildiğim ve anlayabildiğim kadar bir araştırma yaptım. Bulabildiklerimi sizlerle paylaşacağım: “Kronik arsenik maruziyeti ile cilt kanseri arasında bağlantı olduğu görülmüştür. Altı ile 26 yıl arası fowler solüsyonu verilerek tedavi edilen 262 hastanın %40'ında keratoz ve %8'inde cilt kanseri oluştuğu saptanmıştır. İçme suyunda yüksek oranda arsenik bulunan Arjantin'in Girdaba Bölgesi’nde yapılan araştırmada herkeste keratodermo bulunmuştur. Ayrıca hastaların büyük bir kısmında hiperhidrozis ve pigment anormallikleri görülmüştür. Belirtiler arseniğin miktarı, alım zamanı ve hastanın yaşı gibi bir çok etmene bağlı etkilenir.En önemli etkiler gastrointestinal ve kardiyak bozukluklardır. …..felç, kollaps, koma ve ölümle sonuçlanabilirler. En fazla absorbsiyon ince bağırsaktan olur. Sütteki kazein absorbsiyonu azaltır. Solunum yoluyla alınan arsenik %80 sistemik absorbsiyonla sonuçlanır. Arseniğin cilt tarafından sistemik absorbsiyonu çok fazla değildir. Akut alımda en fazla dağılım karaciğer ve böbrekte olur, daha sonra beyindedir. (http://www.ttb.org.tr/STED/sted0702/arsenik.pdf)

Arsenik trioksit (beyaz arsenik), sodyum arsenit ile birlikte mono-sodyum metanarsonat, di-sodyum etanarsonat gibi organik bileşikler, potasyum ve kursun arsenit gibi alkali tuzları herbisit (bitki öldürücü) olarak sık kullanılır. Bu bileşikler, yabani bitki tohum ve filiz öldürücü özelliklerinin yanında, pamuk ve meyve ağaçlarında defoliant olarak da kullanılırlar. Bakır asetoarsenit (Paris yesili) ve kurşun arsenat kuvvetli insektisidlerdir (böcek öldürücü). Arsenik bileşikleri ayrıca bazı deterjanların yapısında, boya pigmentlerinde (Emerald yesili), deri ve kağıt endüstrisinde (potasyum asit arsenat), seramik, cam ve lastik imalatında da kullanılmaktadır . Arseniğin çevreye baslıca yayılma ve taşınma yolu sulardır.(http://vfdergi.yyu.edu.tr/vetfakdergi/2004_dergi/47-%2051.pdf)

Gazetede yer alan bir haberden bazı bölümler şöyle: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, kentin içme suyundaki arsenik tartışmasıyla ilgili "Şu anşebekeye Sağlık Bakanlığının yayınladığı sınır değerin üstünde su verdiğimiz için vatandaşlarımıza 'suyu içebilirsiniz' diyemem. Sağlık Bakanlığına parametrenin yükseltilmesi için müracaat ettik, ancak henüz bir cevap alamadık" dedi. Gökçek'in konuya ilişkin bilgileri İzmir Büyükşehir Belediyesindeki bazı bürokratlardan aldığı yönündeki iddianın sorulması üzerine Kocaoğlu, "Eğer böyle bir arkadaş varsa kendisini tebrik ediyorum. Hem devletlerde hem de kurumlarda böyle bilgileri dışarı sızdıranlara tarihte ne dendiğini siz biliyorsunuz" cevabını verdi. Sağlık Bakanlığına arsenikle ilgili parametrenin yükseltilmesi için müracaat ettiklerini ifade eden Aziz Kocaoğlu, şöyle devam etti: "Karşıyaka, Bornova ve Çiğli'ye litrede 13, 14, 15 mikrogram aralığında asenikli su veriyoruz. 1 Ocak 2007 tarihine kadar 1 litre sudaki arsenik oranı sınır değeri litrede 50 mikrogramdı. Bu tarihten itibaren bu, litrede 10 mikrograma indirildi. Şu an şebekeye Sağlık Bakanlığının
yayınladığı sınır değerin üstünde su verdiğimiz için vatandaşlarımıza suyu içebilirsiniz' diyemem. Sağlık Bakanlığına parametrenin yükseltilmesi için müracaat ettik, ancak henüz bir cevap alamadık.(vatanim)

Bu açıklamaları yapan Kocaoğlu’na sormak istiyorum: “Acaba Avrupa standartları ne? 1 litre sudaki arsenik miktarı kaç mikrogram olursa içilebilir bir su özelliğinde oluyor?”

Kocaoğlu hangi bilimsel veriye veya bilgiye dayanarak sağlık bakanlığına sudaki arsenik oranı parametresinin yükseltilmesi için müracaatta bulunmuş acaba?

Varsa böyle bir bilimsel veri onları da açıklasa da bu kadar endişelenmesek. Gökçek’in yaptığı gibi bizim kahraman arayan ülke insanımızın gözü önünde çeşmelerden akan suyu içip, insan sağlığı için tehlikeli olmadığına mı inandıracak acaba?

Ve aklımın bir türlü almadığı ise nasıl bir belediye başkanının kendi parametrelerini sisteme uydurmak yerine, sistemi kendi parametrelerine uydurmaya çalışmakta olduğudur?

Ayrıca her gün tv. den izliyoruz. Avrupalının kimyasal oranının çok olması nedeniyle halkına yedirmediği yiyeceklerin nasıl iç piyasada tüketilmesine göz yumduklarının da farkındayız.

Kendi bilgi birikimime göre de; sulara bulaşma yolu tarım ve endüstriyel kaynaklıdır. Yanlış tarımsal mücadele yöntemleri, tarım politikaları, denetimsiz tarım uygulamaları ve koskoca bir tarım bakanlığının neden herbisit ve insektisit kullanımını denetlemediğidir?

Neden Çevre ve Orman bakanlığın yeteri endüstri denetimi yapamadığıdır?

Neden belediyelerin her işletmeye ruhsat verdiğidir? (AB uyum çalışmaları kapsamında artık her işletmeye istedikleri gibi ruhsat veremiyorlar ama…)

Birçok insan çeşmeden akan suyu içti ve içmeye devam ediyor.

Bu mudur sosyal demokrasi? Bu mudur insan hayatı? Bu mudur siyaset?

Bu mudur siyasi sorumluluk?

Hangi akıl, hangi sorumluluk parametreleri kendi kirlilik oranına çekmeyi ister ve bu yapılan bir iş hatta büyük bir iş gibi insanlara anlatılır? Hem de bir öğünmek havasında? Bu kadar cesaret ve ne yaptığını ne söylediğini bilmeyen bir YÖNETENLER ve etraflarındaki kuklalarının toplumu olduk ne yazık ki.

Birilerinin bir şeyler yapması için toplu insan ölümlerinin mi olması lazım? Hoş bu olsa bile gene de kimse sorumluluğu kabul etmeyecektir …

 
Toplam blog
: 41
: 784
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Üniversiteyi bitirdiğimden ve işe başladığımdan bu zamanabir hayli yıl geçmiş:). Bir de baktım ki em..