Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '16

 
Kategori
Tarih
 

Arşimet Parşömeni

Arşimet Parşömeni
 

Yatay yazılar dua, dikey yazılar Arşimet'in kitabı


Bugünlerde ‘Tanrı Matematikçi mi’ adlı bir kitap okuyorum. Kitapçıların bilim kitapları arasında bulunabilir. Daha bitirmedim ama bana ilginç gelen bir bölümü paylaşmak istedim. Dünya tarihi boyunca insanların ve dinlerin bilime nasıl yaklaştıkları konusunda bir fikir veriyor. Birileri çok değerli bilgileri yok ederken birileri o bilginin ne kadar değerli olduğunun farkında olarak üzerine titriyor, kalan birkaç kırıntıyı canavar yiyip bitirmeden kurtarmaya çalışıyor. Aşağıda akıl ile bağnazlığın, yobazlığın mücadelesini okuyacaksınız. Bundan başka yan ürün olarak çok çarpıcı konular var. Yobaz dediklerim burada Hıristiyan olabilir fakat tarihleri gözden kaçırmayın. O tarihten sonra Rönesans ve Reform yaşandığını anımsayın. Kanımca biz bugün o aşamadayız.

Arşimet Parşömeni

Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllar Bizans İmparatorluğunun en gösterişli dönemlerinden biriydi ve Konstantinopolis, (yani bugünkü İstanbul) tarihi metinlerin, kopya çıkarma ve koruma yöntemiyle antik devirlerden ortaçağa ulaşmasını sağlayan bir merkezdi. İmparatorun sarayı tam bir kültür merkezi gibi işlev görüyordu. Ve işte onuncu yüzyılda, Arşimet’in Metot, Stomachion ve Yüzen cisimler adlı üç önemli eseri yine Konstantinopolis’te adı sanı bilinmeyen bir kâtip tarafından parşömen üzerine aktarılarak kopyalandı. O dönemde ünlü geometrici Leo’nun da etkisiyle Antik Yunan matematiğine büyük ilgi duyuluyordu. Ve üzerine Arşimet’e ait metinlerin yazıldığı parşömenler, büyük olasılıkla Leo sayesinde veya onun kurduğu okulda yapılmıştı.

Fakat yıllar sonra 1204’te, Papa III. İnnocentius’un çağrısıyla yola çıkan IV. Haçlı Seferinin askerleri, asıl hedef olan Kudüs’e varmaya bile gerek duymadan, dönemin en zengin kenti Konstantinopolis’teki ganimetin büyüsüne kapılıp kenti alabildiğine yağmaladı. Ve o tarihe kadar antik metinlerin özenle korunduğu kent, bu yağmayla birlikte eski görkemli günlerine veda etti.

Bunu takip eden yıllarda matematiğe duyulan ilgi iyice azalmış, Batının Katolik, doğunun Ortodoks kiliselerinin bölünmesi kaçınılmaz hale gelmişti… Ve Arşimet’in eserlerinin kopyalandığı parşömenler çoktan geri dönüşüme tabi tutulmuştu. Eski devirlerin tek yazı aracı parşömenin hammaddesi deriydi ve bu derilerin gerilerek hazırlanması oldukça zahmetli olduğundan, zaman zaman eski yazılar silinip üzerine yenilerini yazma yoluna gidilirdi. Bu ortaçağda sıkça başvurulan bir yöntemdi ve eski dönemin artık işe yaramaz bulunan yapıtları (sözgelimi eski Yunan’dan kalma geometri kitapları) ciltleri açılıp, deriler yıkandıktan sonra, üzerindeki yazılar kazınarak “geri dönüşüme” tabi tutulurdu.

İşte Arşimet’in parşömenlerine de aynı işlem uygulandı ve ciltleri sökülüp yıkanan parşömen yaprakları, Hıristiyan bir dua için yeniden kullanıldı. Hattat İoannes Myronas, dua kitabını yazma işini 14 Nisan 1229‘da tamamladı (224 yıl sonra da Bizans çökecek -msg). Fkat büyük bir şans eseri, yıkama işlemi orijinal parşömen üzerindeki yazıları tam olarak silememişti. (Yeni yazı eski yazıya göre dik olarak yazılmıştı. Bu da eski yazının günümüz teknolojisinde okunabilmesini sağlamaktaydı)

On altıncı yüzyılda nasıl olduysa, bu dua kitabı kutsal topraklara gitti (Osmanlı’nın 1500’lü yıllarında ‘kutsal topraklar’ ve İstanbul aynı devlet sınırları içinde bulunuyordu. Bence bir gariplik yok. –msg) ve Batı Şeria’daki Beytlehem kentinin birkaç kilometre doğusunda bulunan St. Sabas Manastırının kütüphanesindeki yerini aldı. On dokuzuncu yüzyılın başlarında bu manastırın kütüphanesi binden fazla elyazması içeriyordu.

Fakat bilinmeyen nedenlerle Arşimet’in parşömeni yeniden İstanbul’a döndü. Sonra 18402ta İncil’in el yazmalarından birinin kâşifi ve kutsal metinler uzmanı olan ünlü Alman bilim adamı Constantine Tischendorf (1815-1874) İstanbul’daki Ortodoks Patrikhanesini (yani Kudüs’teki Ortodoks Patrikliğinin İstanbul temsilciliğini) ziyaret etti ve el yazmasını orada gördü. Tischendorf alttan göz kırpan silik matematik metinlerini çok ilginç bulmuş olmalı ki, kitabın bir sayfasını yırtıp çaldı! Daha sonra Tischendorf öldüğünde, bu parşömen ondan kalan malların arasından çıktı ve mirasçıları o sayfayı 1879’da Cambridge Üniversitesi Kütüphanesine sattı.

1899’da Papadopulos Kerameus adlı bir Yunanlı akademisyen, İstanbul’daki patrikhanede korunan elyazmalarını katalogladı ve Arşimet Parşömeni kataloğa MS 355 sıra numarasıyla girdi. Papadopulos Kerameus, alttaki silik yazıların birkaç satırını deşifre ederek okumayı başarmıştı ve potansiyel öneminin farkına vardığı için olsa gerek, yayımladığı katalogda o satırlara da yer vermişti. İşte bu, parşömenin öyküsünde bir dönüm noktası oldu. Çünkü daha sonra bu satırlar Danimarkalı filoloji uzmanı Johan Ludwig Heiberg’in (1854-1928) dikkatini çekti. Bunun üzerine Heiberg, 1906’da kalkıp dosdoğru İstanbul’daki patrikhaneye gitti (Bu dönem II. Abdülhamit’in son zamanlarına denk geliyor –msg) ve elyazmasını inceleyip fotoğrafını çekti.

Sonunda bir yıl sonra sansasyonel gerçeği açıkladı: Bu parşömenler Arşimet’in yedi tezini içeriyordu ve Arşimet’in var olan yazılarının en eski kopyası ve “Metot” ile Stomachion” isimli metinlerinin tek kaynağıydı!

Heiberg, elyazmasını okuyup Arşimet’in eserleri üzerine yazdığı kitapta bazı bölümlerini yayınlamış olsa da ciddi eksikler vardı. Heiberg 1908’de (meşrutiyetin ikan edildiği yıl –msg) parşömen üzerinde son kez çalıştıktan sonra, parşömenin patrikhaneyi –ve dolayısıyla İstanbul’u- neden ve nasıl terk ettiği bilinmese de, 1908’den sonra elyazması gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.

90 yıl sonra, bir Christie’s müzayedesinde, Fransız bir ailenin özel koleksiyonundan çıkıverdi. Aile parşömenin 1920’lerden beri kendilerinde olduğunu iddia ediyordu. Fakat aradaki 90 yılın büyük bir bölümünü meçhul koleksiyonerin elinde ani Fransa’da geçirdiği düşünülen kitap üç şekilde zarar görmüştü. İlk olarak bazı sayfaları kayıptı. En önemlisi Arşimet metinlerini içeren ve Hiberg’in çevirisini yaptığı sayfalardan üçü ortada yoktu. İkinci olarak, uygun koşullarda muhafaza edilmeyen parşömenlerin bazı bölümleri telafisi mümkün olmayacak şekilde küflenip bozulmuştu. Son olarak kitabın dört sayfasına –zengin göstermesi için- Bizans stili dört resim eklenmişti ve yapılan araştırmalar, bu resimlerin 1929’dan sonra yapıldığını gösteriyordu. Parşömen 28 Ekim 1998’de New York’ta açık artırmaya çıktığında, yunan Hükümeti ve Yunan Piskoposluğu satışın durdurulması için harekete geçti.  (Kitabın başına gelenler bir yana, merak ediyorum, yüzlerce yıl İstanbul’da kalmış bir kitaba nasıl oluyor da biz değil de Yunan Hükümeti sahip çıkıyor? Rumca yazıldığı için mi? Arşimet aslen ‘Rum’ olduğu için mi? Yoksa İstanbul Rumlara ait diye mi? Netekim, devamı geliyor…–msg) ve kitabın 1930’lerde kendilerine ait bir manastırdan çalındığını iddia etti. Fakat bu girişim sonuçsuz kaldı ve yargıcın Christie’s lehine karar vermesiyle kitap açık artırmada 2 milyon dolara satıldı. Kitabı satın alan ve adı açıklanmayan kişi, bu eşsiz yapıtı korunması ve üzerinde akademik çalışma yapılması için Baltimore’daki Walters Sanat Müzesine bağışladı.

Günümüzde çalışmalar büyük bir itina ile yürütülmekte. Bugünün bilim insanları, geçmişte meslektaşlarının sahip olmadığı teknik donanıma ve görüntüleme yöntemine sahip. Stanford Hızlandırıcı Merkezinde ultraviyole ışınları, multispektral (çok bantlı) görüntüleme teknikleri ve hatta elektron mikroskopları ile yapılan incelemeler, parşömenin daha önce çıkmamış olan bölümlerinin deşifre edilmesinde çok yardımcı oldu. Ben bu kitabı yazarken, Arşimet parşömeni üzerine yapılan bilimsel incelemeler halen devam etmekteydi…

Aslında büyük matematikçinin dahiyane metoduna ışık tutan böylesine paha biçilmez bir belgenin de, ancak bu kadar çarpıcı bir öyküsü olurdu doğrusu!

Mario Livio – Tanrı Matematikçi mi? (S.69-72)

Alıntı bu kadar. Burada görüldüğü üzere, bunun gibi daha birçok bilimsel konu Antik Yunan döneminde anlaşılmış ve bulunmuş olmasına rağmen Hristiyanlığın ve Müslümanlığın etkisiyle 1800 yıl geriye düşmüş, yeniden bulunmuş ve keşfedilmiştir. İskenderiye Kütüphanesinin Hıristiyanlar tarafından yakılışı, Batı dünyasında Aristo felsefesinin kabul görüşü bu geri kalışın sebeplerinden sayılır. Müslümanlar da hasbelkader Osmanlı zamanında –meleklerin bacaklarına dürbünle baktıkları için- rasathaneyi bombalayıp yıkarak küçük katkılarda bulundular. Günümüzde dünyanın düz olduğunu, Güneşin ışınlarıyla aydınlanmadığımızı iddia edenler de varlıklarını sürdürmekteler. 

Daha fazla bilgi için bakınız:

http://www.haberturk.com/ekonomi/teknoloji/haber/757288-ayasofyanin-temeli-arsimete-mi-dayaniyor 

 

 

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..