Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '08

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Artık çubuk gibi olacağız

Artık çubuk gibi olacağız
 

netten alıntı



Daha küçük yaşlardan başlar yemek sorunu. Bebeklerin beslenmesinde ilk altı aya kadar sadece anne sütü verilmesi uygundur. Ama günümüzde, daha doğar doğmaz başlarız sütüm yetmiyor diye suni mamalara. Genelde bebek her ağladığında aç sanıp ağzına bir şeyler dayarız. İleriye yansıyacak tepkileri de ya iştahsızlık, ya da oburluk olarak karşımıza çıkar.
Coğrafi konum olarak tarım ve hayvancılığın çok olduğu yerlerde, unlu mamuller ve bol hayvansal ürün tüketilir. Kısacası ekonomik, sosyal, kültürel hatta siyasal nedenler beslenmemizi etkiler. Dönem dönem, bazı ürünlerin zararları, yararları gündeme gelir. Onu ye zayıflatır, bunu yeme şişmanlatır. Oysa her şey bir denge unsurudur. Her şey ye ama yeterince.
Toplum psikolojisi haline geldi artık beslenme. Az ye çok çalış bir edebi öğretidir zaten. Ama hormonların fonksiyonlarını hiçe sayıp, sadece aç kal zayıfla metodu, diyetisyenlerin yaptığı, ellerimizde gezen reçete niteliğinde dozajlarıyla birlikte verilen listelerin kimseye kesin çözüm getirdiği söylenemez.
İnsanların bu arzları ekonomik piyasada talep doğurunca, zayıflama çayları, haplar, spor salonları gibi, birçok ticari alan gelişip, iyi de kazanç sağlamıştır. Son yıllarda artık laboratuar çalışması haline gelen şişmanlık nedenlerine, değişik bir bakış açısı geliyor.
Fransa, tarih boyunca sanatsal ve politik olarak dünyayı en çok etkileyen ülkedir. Bu aralar, az kumaşla çok kıyafet zihniyetine paralel olarak, sıfır beden olma hayalleriyle yetişen topluma bilimsel olarak yeni bir buluş getirmektedir. Pasteur Üniversitesinde, yapılan deneylerde, kırmızı şarabın özü olan, ”Resveratrol” ün, değişik bir versiyonunun, yaşlanmayla mücadele ettiği sanılan “SIRT1”proteinini etkilediğini gördüler. Tabi ki, hem etçil, hem otçul olma nedeniyle fareler üzerinde yapılan deneylerde, hem insülin dengesi korunup hem de kilo almadıkları gözlendi. Bir çeşit protein olan bu ilaç, yüksek kalorili beslenmelerdeki etkiyi yok ediyor. Ancak bir sorun var. Bu proteinin üretiminde bidonlarla şarap gerek. Bu da diğer açıdan ekonomiyi nasıl etkiler bilinmez. Ben biliyorum. Derhal araştırmalara bir son verdirilir ya da başka yol bulmazlarsa bilim adamlığına son verdirilir.
Bilim adamları da daha münasibini ararken, ” SRTI720”adı verilen ve ilacın düşük bir dozunun, metabolizmayı yağ yakma düzenine getirdiği ve kilo almayı önlediğini tespit ettiler. Bu ilaç, kan şekeri ve insüline duyarlılığı da olumlu yönde etkiliyor. Şimdilik fareler çatlayıncaya kadar yeseler de, bu ilaç metabolizmayı kandırdığından, hiçbir şey yememiş gibi yağ yakacaklar. İnsanlara uygulanmasında da bence daha olumlu netice alınacak. Çünkü insan aldatmayı ve aldanmayı seviyor. Bir başka deyişle, insan kendini öven her şeye inanmak istiyor. Bu yüzden ruhsal şifacılar hep şunu öğütler. Gözlerinizi kapatın, kendinizi olmak istediğiniz gibi düşleyin. Pozitif düşünce uygulayın önce kendinize sonra başkalarına. Bu düşünce yetisini de hemen kötüye kullanmış insanlar, ” Harut la Marut u” ( Kuranda insanlara büyü öğreten iki melek, ceza olarak baş aşağı asılı olarak bırakıldıkları anlatılır.) ters çevirtmişlerdir. Birbirlerinin iyiliğini dileyecek yerde, kara büyü denilen o insanın kuklasını yapıp ona iğneler batırarak, akupunkturun da belki temelini atmışlardır. Ne alaka şişmanlıkla demeyin. Haydi, kimi zayıflatmak istiyorsanız, iki kadeh şarapla zayıfladığını düşleyin. Ciddi bir yazıya da su yerine şarap kattım ya. Kim bilir belki de şarabı ilaç yapmak için ya sakladık…

(Cell Metabolitan, dergisinden alınan bir haber üzerine)

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..