Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '09

 
Kategori
Öykü
 

Artık fark etmez- 24. Bölüm

Artık fark etmez- 24. Bölüm
 

"RESİM:ALINTI"


ARTIK FARK ETMEZ

24.BÖLÜM

Rüçhan’ın kullandığı araba kiraz ve yenidünya ağaçlarının arasından ilerleyerek İznik’e varmıştı. İznik Gölü’nün hemen karşısında bir restorantta soluklanmak için durmuşlardı. Yörenin meşhur yayın balıklarından sipariş vermişlerdi. Tabii balığın anında rakı olmadan olmazdı. Hele böyle bir manzara karşısında, İznik surlarının altında balık ağlatılmazdı rakısız bırakılıp da. Bir de canlar sıkkınsa içmek için tüm bahaneler var demekti.

……………………….

Nisan akşam yemeği için hazırlıklara başlamıştı. Konukları için balık ızgara yapmayı planlamışlardı babasıyla. Salata yapmak için sebzeleri yıkıyordu mutfakta. Oyalanmak iyi gelmişti ona. Hayat böyleydi işte her dem tutunacak bir şeyler gerekliydi ayakta kalabilmek için. Suphi mutfak masasında oturmuş balıkları temizliyordu kızına yardım için. Fulya bahçede oynuyordu kendi kendine. Kenan’ın kullandığı arabanın bahçe kapısının önüne park etmesiyle indi Emel aşağı.

“Fulya… Fulya…”

“Emel Abla.”diyerek koştu ve sarılıverdi boynuna küçük kız.

“Özlemişim seni bıcırık.”

Kenan’ın “Bıcırık değil o Emelciğim küçük bir prenses.” sesiyle “Kenan Amca…”diyerek koştu bahçe kapısından içeri giren adama doğru Fulya.

“Merhaba Prenses.”diyerek kucağına alıverdi Kenan onu.

“Anne geldiler… Geldiler…” diye yukarı seslendi Fulya.

Nisan ellerini önündeki önlüğüne kurulayarak pencereye yöneldi. Kızının yüzünün gülmesi, telaşı, heyecanı hoşuna gidiyordu Suphi’nin.

Ahşap çerçeveden sarkarak ”Hoş geldiniz. Hemen geliyorum aşağıya.” dedikten sonra boynundaki önlüğü çıkardı Nisan ve aynada şöyle bir baktı kendine. İyi görünüyordu. Çarçabuk indi merdivenlerden.

“Canım arkadaşım.” diyerek kucakladı Emel’i.

“Canım benim. Ne kadar özlemişim seni.”

“Ben de çok özledim Nisan. Her gün birlikteyken… Ne kadar zaman oldu görüşemiyoruz.” derken arkadaşının iğne iplik gibi süzüldüğünü üzüntüyle fark etti Emel. Kenan sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Elini uzattı, tokalaştı Nisan “Hoş geldin Kenan. Çok mutlu oldum geldiğiniz için.” derken de yanaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Gerçi Kenan kardeşini karşıladığı gibi sarılıp öpmesini isterdi ama bu sıradan hoş geldin öpücüğü ile yetinmesi gerektiğinin bilincindeydi. Gelişleri ile gözlerine yerleşen hüzün bulutlarının dağıldığını az da olsa parıldadığını görebiliyordu Kenan, bu kadarı da ona yetiyordu zaten.

…………………

“Kullanabilecek misin Rüçhan arabayı.” diye sordu dili dolaşarak Fecri.

“Ayıp ediyorsun birader. Gözlerim kapalı kullanırım ben.”

“Eh hadi gidelim o zaman. Epeyce yolumuz var daha.”

………………..

Yemek saatine daha olduğu için bir yorgunluk kahvesi yaptı Nisan. Emel ile ağız ağza vermiş dertleşiyorlardı kahvelerini yudumlarlarken bir köşede. Kenan da Suphi Bey ile sohbetteydi diğer köşede. Yaşlı adam endişelerini dile getiriyordu.

“Üzülmeyin Suphi amca. El birliği ile toparlarız Nisan’ı.”

“Sağ olun oğlum. Allah senden de Emel kızımdan da razı olsun. Hakikatli arkadaşlarmışsınız. Ta Ankara’dan kalkıp geldiniz.”

“ Dostluk sadece iyi günde olmaz ki Suphi amca. Nisan bizim için çok değerli.”

Bu cümle ile delikanlının gözlerine baktı Suphi.

“Hissettiklerim doğru mu Kenan?” diye sordu hiç tereddütsüzce.

Böyle bir soru beklemiyordu Kenan ama ne sormak istediğini anlamıştı yaşlı adamın.

“Saklayacak değilim Suphi amca. Ben… “

“Anlamıştım. Fecri daha Nisan’ın hayatına girmeden önce… Değil mi?”

“Evet.”

“Ne sabır varmış evladım sende.”

Bakışlarını kaçırarak “ Onu çok seviyorum.” diyebildi Kenan.

Elindeki sigarasını küllüğe bırakarak delikanlının elinin üzerine koydu Suphi buruşuk ellerini.

“Buna çok sevindim oğlum. Allah biliyor ya ta başından beri gönlümdeki damat adayı sendin.”

“Teşekkür ederim efendim.”

“ Bir ayağım çukurda benim. Nisan’ın tek başına kalmasını istemiyorum hayatta. Çok yıprandı güzel kızım. Yoruldu. Elinden tutacak, aydınlığa çıkaracak, baba gibi sevecek, abi gibi koruyup, kollayacak, sahip çıkacak, yürekten sevecek… “

“Nisan isterse ben tüm söylediklerinizi.”

“Bunu söylemek bana yakışmaz ama… Sana karşı boş olmadığını düşünüyorum. Yalnız biraz zamana ihtiyacı var. Her şey o kadar yeni ve taze ki.”

“O istesin bir ömür boyu beklerim ben.”

Rahatlamış bir şekilde sigarasından son nefesini çekti ve küllüğün içinde ezdi kızının yaşadıklarını yok etmek istercesine.

………………..

“İşte böyle Emel.”

“Her şey güzel olacak Nisancığım. Kolay değil biliyorum ama hayat işte. Ne getireceği hiç belli olmuyor.”

“Haklısın. Bunları yaşayabileceğimi asla düşünemezdim. Fecri ile evlenirken… Babamın tüm uyarılarına karşın… Ne kadar âşıktım ona.” diyerek duraladı.

“Geriye dönüp baktığımda koca bir boşluk yüreğimi esir alan. Boşa giden onca yıl.”

“Düşünme artık bunları. Düşünüp de üzme kendini. Hayat devam ediyor ve yeni bir pencere açıldı hayatında senin için. Artık yüzünü geleceğe dönem zamanı.” diyerek gülümsedi Emel.

“Fulya’ya anlattın mı?”

Başını iki yana salladı Nisan.

“Nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Kenan ‘a danışayım diye düşünmüştüm.”

“Tabii Kenan’ın yardımı olur ama istersen birlikte de konuşabiliriz.”dedikten sonra “Kenan… Bir dakika bakabilir misin?” diye seslendi abisine.

“Müsaadenizle.” diyerek kalktı Kenan yaşlı adamında başıyla onaylamasıyla.

……………………

Rüçhan’ın kullandığı araç zikzaklar çizerek girmişti Bursa’ya hava kararmaya başlarken. Başını koltuğa dayamış uyukluyordu Fecri. Aracın durmasıyla araladı gözlerini.

“Geldik mi Mudanya’ya?”

“Yok, birader Bursa’dayız. Ağırlık çöktü. Bir yerde kahve içelim.”

Başı çatlayacak gibi ağrıyordu Fecri’nin. Düşüncelerini toparlamakta güçlük çekiyordu. Midesi de bulanmaya başlamıştı.

“Ben… İyi hissetmiyorum kendimi. Hem kahve açmaz bizi. Havanın sıcaklığı bir taraftan, alkolün etkisi diğer yandan. Böyle gitmeyelim Mudanya’ya. Bu gece Bursa’da kalalım.”

“Sen bana sarhoş mu demek istiyorsun?”

“Yok, be Rüçhan. Sadece Nisan’ın karşısına ayık çıkmak istiyorum.”

“Anlaşıldı. Yenge için yani.”

“Aynen öyle.”

“İyi de nerede kalacağız?”

“Çekirge ‘de bir iki otel olacaktı. Bir bakalım.”diyerek arabadan aşağı attı kendini. Ağacın dibine doğru ilerleyerek içinde ne varsa çıkardı. Keskin bir anason kokusu yayıldı etrafa.

……………………..

Kenan’ın da “Birlikte konuşalım.” önerisiyle kızına seslendi Nisan.

Çiçek dürbünü elinde “Efendim anneciğim.” diyerek geldi yanlarına Fulya.

“Gel prenses, yanıma otur istersen.” diyerek yer açtı Kenan. Yanına oturunca elini Fulya’nın omzuna doladı.

“Fulyacığım sana söylemem gereken bir şey var canım.”

Cin gibi gözlerle baktı Fulya. Seni dinliyorum anneciğim der gibiydi hali.

“Biliyorsun canım. Bir süredir babanla aramız iyi değil. Dedene de bu yüzden geldik.”

“Hhııı… Hııı.” diyerek başını salladı aşağı yukarı Fulya.

“Benim… Artık babanla aynı evde yaşamam mümkün değildi. Birbirimizle anlaşamıyoruz. İşte bu yüzden… Babanla ayrı yaşamaya karar verdik.” diyerek derin bir soluk aldı Nisan ve “Boşandık.” dedi. Sustu kızının tepkisini ölçmek için.

“Bu demek değil ki sen babanı göremeyeceksin. Mahkemenin belirlediği günler var ama istediğinde babanı arayabilir, onunla görüşebilirsin.”

“Anladım anne.” diyerek gülümsedi Fulya.

“Evimize hiç dönmeyeceğiz öyle mi?”

“Evet canım.”

“Burada mı kalacağız hep.”

“Bir süre. Sonra kendimize bir ev tutarız. Benim işe başlamam gerekiyor, senin de okula.”

“Ankara’ya dönecek miyiz?”

“Ankara ya da başka bir şehir. İnan şu anda bilmiyorum güzel kızım”.

Son cümleyle abi kardeş göz göze geldiler. Bu ihtimal ikisinin de aklına gelmemişti. Nisan’ı görememe ihtimali söz konusu olabilir miydi?

“Bu konuyu da hallettiğimize göre soframızı kurabiliriz.” diyerek kalktı Nisan.

“Ben de sana yardım edeyim.” dedikten sonra da Emel kalktı ayağa.

“Annem çok üzgün değil mi Kenan Amca?”

“Evet canım. Senin de ona destek olman gerek. Az önce çok hoşuma gitti annene söylediklerin. Genç bir kız gibi anlayışlı davrandın.”

Çiçek dürbününü gözüne yaklaştırdı Fulya ve renklerin güzelliğinde unutmak istedi konuşulanları.

Sofra da kuş sütü eksikti. Mangalın başında olmak istemişti Kenan. Pişen balıkları tabaklara servis yapıyordu. Balık rakısız olmazdı ama Nisan’ın bu konudaki hassasiyetini bildiğinden Suphi Bey’e eşlik etmek istememiş, kızlara dâhil olup meyve suyu yudumlamayı tercih etmişti. Emel’in anlattığı fıkralara atılan kahkahalar yerini anlıkta olsa sevince bırakmıştı.

Saat ilerlediğinde herkes odasına çekilmişti. Fulya geceliğini giymiş ve annesinin göğsüne iyice sokulmuştu.

“Anneciğim… Ne çok eğlendik değil mi?”

“Öyle canım.”

“Ben Emel Ablamı da, Kenan Amcamı da çok seviyorum. Sen de seviyor musun?”

“Tabii. Seviyorum.”

“O zaman… Evlenecek misiniz Kenan Amcamla?”

Beklemediği bu soru karşısında donakalmıştı Nisan. Ne cevap vereceğini bilemedi. Kızının ısrarla soruyu yinelemesi üzerine “Canım nereden çıkardın bunu? Bizler çok iyi dostlarız.” dedi ama bu beklenmedik soru aklının bir köşesine de yerleşti.

Sabaha kadar lavaboya taşındı durdu Fecri. İçinde çıkaracak bir şey kalmadığından safra çıkarmaya başlamıştı. Odayı kesif bir koku sarmıştı. Kendi gözünü kırpmadığı gibi Rüçhan’da doğru dürüst uyuyamamış, içkili olmasına karşın sızıp kalmamıştı. Huzursuzca sağına döndü güneş gözünün içine dolduğunda.

“Fecri… Fecri… Kapa artık şu çeneni. Uyumak istiyorum.” diye haykırdı ve döndü arkasını öğürtüleri duymamak için Rüçhan.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..