Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '08

 
Kategori
Öykü
 

Artık fark etmez 3. bölüm

Artık fark etmez 3. bölüm
 

“Ne kadar da mutluydu Fulya. Nasıl sarıldı öyle babasına… Döndü el salladı kreş kapısından içeri girmeden önce tekrar tekrar“ diye düşündü Nisan.

Yüzü kocasına dönüktü. Camdan dışarıyı seyredermiş gibi görünse de ikisi de biliyordu ki dışarıdaki manzara umurunda bile değildi kadının.

Hacettepe Üniversitesinin önünde durdu Fecri ‘nin kullandığı araba.

“Nisan…”

Dalıp gitmişti kadın.

“Nisan “diyerek koluna usulca dokundu adam.

İrkildi kadın.

“Geldik canım.”

“Hhhı..” diyerek etrafına baktı Nisan dalgınlığına kendisi de şaşırarak ve arabanın kapısını açtı. Kolundan kavradı Fecri. Döndü kadın.

İyi günler öpücüğü vermek istemişti Fecri. Aslında daha çok bir özür, bir teşekkür öpücüğü. Çekildi Nisan.

“Lütfen “ diyerek baktı acımaklı gözlerle Fecri.

Kıpırdamadı kadın ve küçük bir öpücük kondurdu adam karısının yanağına.

“Akşam alırım seni… “

“Buna gerek yok…”

“Almak istiyorum “

“Gerek yok dedim Fecri.”

Üstelemedi adam.

“Peki … Erken gelirim akşam…İsterseniz dışarıda yeriz yemeği.”

Hiçbir şey söylemeden indi Nisan.

Bir süre baktı karısının arkasından Fecri.

“Haklı… Yerden göğe haklı… Ben olsam bana bir dakika dayanamazdım “diye düşünerek bastı gaza.

……………………….

“Günaydın “diyerek girdi küçük odasına Nisan.

“Günaydın. “

Sessizce oturdu masasına.

Kapı açıldı.

“Alayım mı hastaları Nisan Hanım “diye sordu Saime.

“Alın Saime Hanım “

Kapının tıkladığını duydu iki arkadaş.

“Girin “sesini duyan hasta araladı kapıyı ve girdi içeriye.

“Buyurun.”

Elindeki kağıtları uzattı yaşlı adam.

“Bir diyet listesi alacakmışım kızım.”

“Kan tahlili yapıldı mı.”

“Evet.”

Adamın uzattığı kağıttaki sonuçları inceledi Nisan.

“Yağdan katı bir diyet uygulayacağız size. Kolestrolünüz ve trigliseritiniz oldukça yüksek…”

“ Sabah 5 zeytin… Bir kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir… Domates, biber, salatalık…Şekersiz çay.”

Adam anlamaya çalışarak kızın önündeki listede işaretlediği yerlere bakıyor… Anlatılanları aklında tutmaya çalışıyordu.

“Öğlen dört yemek kaşığı sebze… Yağsız yeşil salata… Yarım su bardağı yoğurt … Bu arada ara öğünleri atlamayacaksınız..bir bardak süt ya da burada işaretlediğim porsiyonlarda meyve tüketeceksiniz. “

“Kızım..” dedi adam.

“ Bunları yemeklerden önce mi sonra mı yiyeceğim.”

Nisan adama baktı garipseyen gözlerle. Sabahtan beri vücudunu geren sinirleri daha fazla saklanma gereği duymamıştı görünüşe göre.Hırsla ayağa kalktı.Adama baktı.

“Burada ne işiniz var sizin..”

“Şey..Ben..Sadece şaka yapmak istemiştim…

“Burası ne yeri ne de zamanı ..Yaşınızdan başınızdan utanın.Dışarıda onca hastanın zamanını çalıyorsunuz…

“Kızım yanlış anladınız..”

“Neyi yanlış anladım… Siz… siz düpedüz dalga geçiyorsunuz beyefendi…”

Emel gözleri fal taşı gibi açılmış arkadaşına bakıyordu. Son zamanlarda o sessiz, sakin, mülayim, anlayışlı arkadaşı gitmiş sinir küpü bir kadın gelmişti yerine.

“Çıkın dışarı lütfen.Benim sizin gibi bu işi ciddiye almayan kişilerle işim yok.”

“Sen kendini ne sanıyorsun be. Kızım yaşımdasın utan utan .Alt tarafı bir şaka yapalım dedik.Etmediğiniz hakaret kalmadı..Ben diyetimi almadan şuradan şuraya adım atmam…”

Hırsla burnundan soludu Nisan ve kapıyı açarak çıktı dışarı attı kendini.

“Serseri mi bu ya.Görürüsün başhekime şikayet edeceğim seni..”

“Gel amcacığım şöyle otur… “ diyerek yaşlı adamı oturttu Emel…

“Şuna bak kızım… Ne idiği belirsiz kişileri oturturlarsa buraya diyetisyen diye…Şikayet edeceğim, görecek gününü.”

“ Al amca “ diyerek su dolu bardağı uzattı Emel yaşlı adam.

Adam birkaç yudum içti sudan.

“ Arkadaşım çok hassas bir dönemden geçiyor… Yeni annesini kaybetti .Aklı başında değil.Siz mazur görün onu.” deyiverdi Emel adamı sakinleştirebilmek adına söylediği yalana kendi de şaşırarak.

“Vah..Vah …Vah “dedi adam elleri ile dizine vurarak..

“Vah ya “dedi emel içinden adamın yüzüne karşı.

“Zavallıcık… anlamıştım zaten bir derdi olduğunu. Göz pınarlarında damlalar vardı .aktı akacak duruyorlardı yuvalarında..

“Gerçekten …Gerçekten ağlamak üzere miydin Nisan “diye düşündü Emel.

“Şimdi verin kan tahlil sonuçlarınızı ben ilgileneyim sizinle…”

……………………………

“Günaydın Mehtap. “

“Günaydın Fecri Bey. Anneniz geldi.”

“Annem mi…Ne istiyormuş”

“Bilmem “anlamında dudaklarını büktü kız.

“İlk hastanız yarım saat sonra diyerek randevuları not ettiği kağıdı uzattı Fecri’ye.”

Acelece göz gezdirdi kağıda genç adam ve odasının kapısını aralayarak girdi içeri.

Kadın oğlunu görünce saatine baktı.

“Sen hep bu saatte mi geliyorsun işe oğlum..Tam tamına bir buçuk saattir bekliyorum seni.”

“ Sana da günaydın anne.”

“Günaydın… Günaydın…Gerçi neredeyse öğlen olacak ama.”

“Anne yine başlama lütfen. Niye geldin…”

“Bu ne biçim soru Fecri.İnsan annesini gördüğüne memnun olmaz mı oğlum…”

………………….

Yaşlı adamın diyetini verdikten sonra göndermişti onu Emel. Kalktı yerinden kapıyı araladı

“Nisan Hanım’ı gördün mü Saime Hanım.”

“Hızla geçti buradan az önce ama…”

“Anladım “dedi Emel…

“Onun hastalarını da bana yollayın.”

“Peki Emel Hanım.”
……………….

Kapı aralandı ve Mehtap göründü.

“ Süreya Hanım geldiler Fecri Bey.”

“Muayenehaneye alın… Geliyorum ben.” Diyerek ayağa kalktı Fecri.

“ İzninle anne.”

“Dur… Dur “ dedi kadın paytak paytak yürüyerek seyirtti oğlunun arkasından..

“Ben de geliyorum seninle.”

“Anne …Olmuyor ama hastamla ..Aaa..”

“Bu muayenehane benim… Biliyorsun babandan kaldı bana.Ben sana verdim çalış diye…Ama şimdilik…”

Sıkıntı ile başını çevirdi Fecri. Hastası içerideyken hele sekreterinin gözü önünde muhatap olmak istememişti yaşlı kadınla… Çaresizce kabullendi annesinin onun ardından muayenehaneye girişini.

“Günaydın Süreya Hanım.”

“Günaydın Fecri Bey...” dedi kadın şaşkın bir şekilde yaşlı kadına bakarak.

“Ah… Tanıştırayım annem… Diş Hekimliği Fakültesinden mezun olduğumdan beri hep beni bu işi yaparken görmeyi istemişti.Ama olmadı…Kısmet bugüneymiş..”

“Memnun oldum…Biz anneler böyleyiz işte..Evlatlarımız ile her an gurur duymak istiyoruz..”

“Öyle hanımefendi… Evlatlarımızda bunu bir anlasa..”

Fecri manalı bir şekilde baktı annesine.

Beyaz eldivenleri geçirdi eline genç adam. Burnuna maskesini taktı… Sterilize edilmiş aletlerden birini aldı ve hastasının dişlerini kontrol etti.

“Geçici dolgu yapmıştık size..”

Başını salladı kadın..

“Şimdi… Asıl dolguyu yapalım… “
……………………

Nisan elini yüzünü yıkadı… Kendini tutamamıştı işte sonunda .Sinirleri boşalıvermişti hem de hiç tanımadığı bir adamın önünde… Kızaran gözlerine soğuk suyu avuçlarına alarak çarptı… Beyaz önlüğünün cebindeki kağıt mendille kuruladı yüzünü.

……………………

“Az kaldı Süreya Hanım… Hiçbir şey hissetmeyeceksiniz. “diyerek gerekli işlemi yapmaya başladı yaptığı iğnenin ağzı uyuşturduğundan emin bir şekilde. Ama aleti tutan eli titriyordu Fecri’nin. Bir türlü yerleştiremiyordu kadının ağzına çelik dolguyu.

……………..

Sessizce odasına geri döndü Nisan.Oturdu yerine.

Emel ne söyleyeceğini bilemedi.

“Nisan…”

Başını kaldırarak arkadaşının yüzüne baktı.

“Ben ne yaptım Emel. Zavallı adam alt tarafı bir şaka yapmıştı..”

Yerinden kalktı Emel.

“Sen… İyi misin. “

“Bilmiyorum… “

“Anlatmak ister misin… “

“Hayır “anlamında başını salladı kadın.

“Bak Nisan.Birbirimizi çok uzun zamandır tanıyoruz. Uzun zamandır sendeki dalıp gitmelerin farkındayım.Canını sıkan ya da seni üzen bir şeyler var belli ki… Ama anlatmak istemezsen..”

“Bir şey yok Emel gerçekten… Gece pek iyi uyuyamadım..Hatta neredeyse hiç uyumadım.”

“Anlıyorum “dedi emel masasına geçerek.

“Kahve isteyeceğim…İçersin değil mi.”

“İçerim.”

…………………………

"RESİM:ALINTI"
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..