Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '09

 
Kategori
Öykü
 

Artık farketmez -18.bölüm

Artık farketmez -18.bölüm
 

TRİLYE/ÇAMLI KAHVE'DEN BİR GÖRÜNÜM (resim:papatya650)


Narçiçekleri, ortancalar, petunyalar, fesleğenler arasında ilerliyordu Çamlı Kahve’ye giden yokuştan yukarı doğru. Canan Tan’ın “Yüreğim Seni Çok Sevdi” isimli romanını okuduğundan beri görmek istiyordu Çamlı Kahve’yi. Mudanya’da büyümüştü ama bilmiyordu burayı. Evlendikten sonra da sadece ailesini ziyarete gelebilmişti hafta sonları. Onlarla hasret gidermek içinse dışarı bile adımını atmamıştı.

“Daha önce gelmiştim bir kez ama Canan Tan’ın kitabını okuduktan sonra tekrar görme isteği uyandı içimde bu kahveyi.” dedi Kenan.

“Gerçekten mi? Ben de hiç gelmemiştim. Düşünsene Mudanya’da büyüyorum ama burnumun dibindeki yeri bile bilmiyorum. Acaba kurgu mu yoksa gerçekten var mı böyle bir yer diye düşünmüştüm.” dedi ve arkasından “kiminle geldi acaba daha önce?” diye geçirdi. Kenan sanki onun düşüncelerini okumuş gibi cevapladı.

“Okul yıllarında. Üniversitede okurken hafta sonu gezisi düzenlenmişti. Arkadaşlarla gelmiştik.”

Bu cevap karşısında irkildi Nisan. Aklından geçenleri okuyor olabilir miydi Kenan? Yanaklarının yandığını hissetti.

“Çok güzelmiş burası. Deniz ayaklarımızın altında.”

“Ya çamlar. Sanki çamların arasında kaybolmuş gibi değil mi?” dedi ve bakışlarını Nisan’a çevirdi.

“Kitabın kahramanları Aslı ve Murat yıllar sonra buluştular Çamlı Kahve’de. Nedense bize benzetiyorum kitabın kahramanlarını. Uzun bir ayrılık ve yıllar sonra gelen bir buluşma. Büyük bir aşk ve ayrılık.”

Gözlerinin üzerindeki bakışlardan ayırmadan gözlerini dinledi Nisan. Roman büyük bir aşkı anlatıyordu evet ama… Ayrılık… Buluşma… Tamamdı da… “Aşk” sözcüğü ile bir şey mi anlatmak istiyordu Kenan. Bu düşünceyle tedirgin oldu Nisan ve hemen kovdu kafasından. Kafası karışıktı ve saçma düşüncelere kapılıyordu durduk yere.

“Şimdi de biz buluştuk bu kahvede.”dedi bakışlarını kaçırarak.

“Çok güzel bir mekânmış. İyi ki gelmişiz.”

“Yanımda sizler olunca güzelleşti benim için.”

Tebessümü yarım kaldı dudaklarında Nisan’ın. Hissettikleri doğru olabilir miydi? Yoksa sadece Kenan onun yaşadıklarına acıdığı için mi yakınlık gösteriyordu. Bu yakınlığı yanlış anlıyor olmalıydı. Buna hiç şüphesi yoktu.

“Şu yukarıdaki masaya oturalım mı?” dedi işaret parmağı ile göstererek.

“Biliyor musun ilk geldiğimde de o masaya oturmuştuk. Manzaranın en güzel göründüğü noktadır.”

Masaların arasından geçerken sofraların zenginliği dikkatlerini çekti. Masmavi suları seyre dalmıştı gözleri sipariş ettikleri yiyecekleri beklerken.

……………………

Doktorun “Alkole bağlı sirozun tedavisi yoktur Afife Hanım. Hepatit sonucu gelişen siroz vakalarında ise interferon tedavisiyle virüslerin çoğalması engellenir. Hastalığın erken tanısı sonucu alınan bazı önlemlerle hastalığın şiddeti azaltılabilir ve bazı belirtiler hafifletilerek hasta rahatlatılmaya çalışır. Öncelikle alkol kullanmayı bırakması gerekir hastanın. Sonra vitamin eksikliklerinin giderilmesi.” cümleleri dolaşıyordu kadının zihninde.

“Görünüşe bakılırsa uzun süre hastanede kalacağa benziyoruz.” diye mırıldanarak ve eve gidip oğlunun ihtiyacı olan eşyaları almak için kalktı yerinden. Burada olduğu zaman içinde de elinden bir şey gelmiyordu zaten. Oğlunun saçarlını okşadı şevkat ve pişmanlıkla “Eşyalarını almak için gidiyorum. Birazdan geri geleceğim. Şimdi biraz dinlen.” Diyerek çıktı odadan.
………………..

“Hani bir dizi vardı yıllar önce televizyonda, Melekler Adası. Gerçi sen Amerika’daydın seyretmemişsindir.”dedi Nisan çayını yudumlarken.

“Evet. Vatandan uzak olunca çok şeyi kaçırıyorsun ister istemez.”

“Her neyse. Melekler Adası burada, Trilye’de çekilmiş. Gazetelerden okumuştum bende. Melekler Adası diye bir yer yok tabii gerçekte rahmetli Osman Yağmurdereli bu adayı yoktan var etmiş.”

“İnsan isteyince yapamayacağı hiçbir şey yok. Allah rahmet eylesin. Ben de çok beğenirdim yorumunu, şarkılarını.”
…………………..

Leş gibi anason kokusu yaktı genzini içeri girer girmez. Hemen pencereleri açtı. Oraya buraya saçılmış kıyafetleri toplayıp makineye koydu ve çalıştırdı. Çekmecelere baktı çamaşır, pijama bulabilmek için. Çekmecelerin bazıları boştu.

“Nisan’a ait çekmeceler.” diye mırıldandı öfkeyle. Gerisin geriye kapattı.

“Oğlumu mahvetti. O kız oğlumun yüzünü güldüremedi, huzur veremedi. Olacağı buydu işte. Sonunda Fecrim teselliyi içki şişelerinde aradı.” derken bulduğu küçük çantaya oğluna ait birkaç parça eşyayı koydu. Salona geçti. Halının üzerindeki içki şişelerini, tarihi geçmiş gazeteleri elindeki çöp poşetine doldurdu. Masanın üzerine yöneldiğinde eski mecmuaları almak için arasından beyaz bir kâğıt parçası düştü yere. Eğilip merakla aldı. Boşanma davasının açıldığını bildiren tebligattı elinde tuttuğu.

“Demek dava açtın Nisan Hanım. Bana gelip söylediğinde blöf yaptığını düşünmüştüm. Yani kolay kolay gidemezdin. Fulya bir yanda. Sonra oğlum gibi birini nerden bulacaktın. Fecri bir şanstı senin için ama sen. Oğlum için şans olamadın. Çok söyledim oğluma seninle olmayacağını ama gözlerini kör etmiştin ne yapıp ne edip. Bir kere ailelerin sosyal yapısı uyuşmuyordu her şeyden önce. Baban zeytin işi ile uğraşan bir gariban. İyi ki okumuşsun da diyetisyen olmuşsun, matah bir şey gibi. Hiç bir şeyinizle denk değildiniz oğluma.” diye aklından geçirdi ve elindeki kâğıdı bıraktı masanın üzerine.

“Fecrim bu kâğıt parçasını görünce… Üzüntüden mi daha da çok içti?”
………………….

Fulya oturdukları masadan biraz ileride oynuyordu. Nisan yemyeşil çam ağaçlarının şemsiye görevi yaptığı bahçede mavi suların derinliğine dalıp giderken aslında kendi yüreğindeki hüznün derinliklerinde kulaç atıyordu karaya çıkmak için. Tutunacak bir ağaç gövdesi arıyordu belki de gözleri. Akından bir türlü çıkaramıyordu Fecri’nin davranışını. Buraya geldiğinden beri arayıp sormaması değil de kızlarının doğum gününde aramaması daha çok üzmüştü sanki onu.

“Ne düşünüyorsun Nisan?”

“Hiç. Manzara… Öyle güzel ki…”

“Çok güzel ve büyüleyici.”

“Keşke hayat da bu Çamlı Kahve gibi dingin olsa. Her yanı buram buram huzur kokuyor.”

“Şimdi zor bir dönemden geçiyorsun. Ruhun yorgun ama gelecek günler daha güzel olacak. Buna inan ve aklına gelen tüm olumsuzluklar kov. En azından bugün. Bak Fulya’nın doğum günü bugün ve en azından onun yanında gölge düşmesine izin verme yüzüne.”

Gülümsedi Nisan.

“Gelecek günler daha güzel olacak. Buna inanıyorum tüm kalbimle.”

“Bak ne diyeceğim. İsterseniz kalkalım. Suphi amca’ya da uğrayacağız. Sonra onu da alır dışarıda bir şeyler yeriz ve Fulya içinde doğum günü pastası alırız. Mumlar sonra.”

“Yeteri kadar gezdirmedin mi bizi. Yemekler hazır. Geleceğini öğrendiğimde girdim mutfağa. Pastamızda var. Fulya ile berber hazırladık.”

“Desene güzel bir hanımdan akşam yemeği için teklif alıyorum.”

“İlahi Kenan. Hala şakacısın.”

“Ne kadar güzel gülüyorsun. İçten güldüğünde ta gözlerinin bebekleri bile gülüyor.”

Bakışlarını kaçırdı Nisan.

“Kalkalım o zaman. Babanı da alıp… Bir de arkadaşımın zeytinlerini unutmayalım bu kez.”

“Nasıl istersen.” Diyerek kalktı yerinden. Nisan’ın sandalyesini çekip kalkmasına yardımcı oldu ve Fulya’nın bulunduğu yöne doğru ilerlemeye başladılar.

………………

Çamaşır makinesi durmuş, Afife ıslak çamaşırları içeri asmayı uygun bulmuştu.

“Hiç olmazsa biraz düzene girdi” diye düşündü etrafa şöyle bir göz atarak. Çöpleri kapının önüne koydu. Nice zamandır ilk defa ev işi yapıyordu zira kendi evinde bu işleri yapan bir hizmetçisi vardı. Ama oğlu için bir şeyler yapmak, onun iyileşmesi için elinden geleni yapmak ve yeniden anne oğul sıcaklığını sağlayabilmekti amacı. Oğlunun bir an önce hayatını kâbusa çeviren bu kadından kurtulması için yanında olup ona destek olmalıydı. Hazırladığı valizi alarak hastaneye gitmek üzere ayrıldı evden.

……………………

Bahçeye hazırlamıştı Nisan sofrayı. Suphi Bey ile Kenan sohbeti iyice koyulaştırmışlardı. Günlerdir ilk defa sofralarından kahkahalar yükseliyordu. Nisan’ın ilk defa gözlerinin içi gülüyordu.

“Sebebi sensin genç adam.” diye düşündü Suphi kadehini kaldırırken. Zaman zaman bu genç adamın kızına sevgi dolu bakışlarını yakalıyor ve nazik davranışlarını görünce ister istemez hayıflanıyordu.

“Damadım hep sen ol istemiştim Kenan.”

Nisan neşe içinde doğum günü pastasını getirdi. Fulya ellerini birbirine çarparak karşıladı annesini. Mumları yerleştirdiler üzerine beraberce.

“Hadi bakalım. Bir dilek tut ve üfle mumlarını.”

Küçük kız bir süre durdu ve sonra “babam gelse keşke.” dedi. Sofradakiler buz gibi oldu.

“Anne babam ne zaman gelecek?”

“Şey…” diye gevelerken imdadına “Hadi canım mumlar eriyecek. Bir an önce üfle.” diyerek Kenan yetişti. Fulya’nın mumları üflemesiyle Suphi sarılarak öptü torununu ve yerinden kalkarak dolabın içine yerleştirdiği uçurtmayı aldı ve torununu uzattı.

“Aaaa. Bir uçurtma. Dedeciğim çok güzel bu.” diyerek sarıldı adamcağızın boynuna.

“Güzel kızım benim.”

“Yarın uçururu muyuz?”

“İşlerimin durumuna göre. Yarın satış için gelecekler olacak.”

“İstersen birlikte de uçurabiliriz. “diye atıldı Kenan.

“Sahi mi?”

“Evet, canım ama önce kalacak bir yer bulmam gerek.”

“O ne demek Kenan oğlum. Kocaman ev. Misafir odamızda boş. Nisan hazırlar senin için.”

“Bilmem. Olur mu ki…”

“Olur… Olur… Bu saatte nereden bulacaksın kalacak yeri. Hem yıllardır tek başıma. Evimi şenlendirdiniz.”

Kenan ‘ın gözlerine mutluluk yerleşmişti Fulya “yaşasın” diye havalara sıçrarken.

Nisan son dilim pastayı da kendine alıp oturdu yerine.

“Hımm.” dedi dudaklarını yalarken Kenan “Demek pastayı Fulya yaptı.”

“Anneme yardım ettim.”

“Ama çok güzel olmuş prenses. Eline sağlık”.

“Afiyet olsun Kenan Amca. Peki, bana çiçek dürbününün nasıl yapılacağını da gösterecek misin?”

“Yarın alırız malzemeleri.”

“Ne alacağız?”

Nisan’ın gözleri mutluluk parıltılarını arıyordu kızının cıvıltılı sesinde.

“Saydam bir kâğıt ya da şeffaf dosya parçası, bant, makas, kalem, renkli kâğıtlar, boncuk, dikdörtgen biçimli üç adet ayna.”
_________________
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..