Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Artık rugan ayakkabı giymeyeceğim

Artık rugan ayakkabı giymeyeceğim
 

Köyden kente yeni gelmiş genç, ayakkabı mağazasının vitrinine dalgın dalgın bakıp, arada da iç geçiriyordu. Parlak ayakkabılar çok hoşuna gitmişti. Hayatında hiç bu kadar parlak ve güzel ayakkabıları olmamıştı. Keşke “çok param olsa da bunları alıp giysem” diye düşündü. ”Ne kadar da güzel ve şık duruyorlar, bunları giydiğimde ne kadar da havam olur “dedi kendi kendine.

İçindeki şeytan dürtüsü “zaten ayağındakiler de delik, yeni ayakkabı almak gerek “diye dürtüledi.” Hadi al, şimdiye kadar hiçbir istediğini yapamadın, yaşam belki de bu fırsatı sana tanımaz. Cebinde üç-beş kuruşun var, nasılsa bir iki gün içinde iş bulur çalışırsın bu paraya da ihtiyacın kalmaz. ”Hem yeni gideceğin iş görüşmesine de şık ayakkabılarla giderim diye düşündü. Ayakkabı dükkanından içeri dalıp vitrindeki “parlak” ayakkabıların fiyatını sordu .Tezgahtar kız “Şu Rugan Ayakkabılar mı?” diye sorunca ilk defa ismini duyduğu bu ayakkabıları daha çok sevdi. İsimleri de bir tuhaf ve hoştu. Evet evet onlar diyiverdi kısık bir sesle .

-Tezgahtar kız onların 50 ytl. olduklarını söyledi .

Bu cevap karşısında dona kaldı genç; çünkü cebinde sadece 45 ytl’si vardı. Utangaç bir tavırla “acaba 45 ytl.olur mu? Diye sordu. Tezgahtar kız zaten satmak için dünden hazırdı çünkü çoktan beri bu ayakkabıları alan yoktu, bir de o gün hiç siftah yapmamışlardı. Hemence ayakkabıları vitrinden çıkarıp, kutusuna koyuyordu ki genç müdahale etti. Ayağıma giymek istiyorum dedi. Alıp giydi. Eskileri de bir poşete koyup dışarı çıktı. Hava kapalı ve boğuk bir havaydı bu havada elinde poşet taşımak hem de zaten yırtık olan ayakkabıları taşımak istemiyordu. Yan taraftaki çöp kutusuna atıp, yeni ayakkabıların verdiği keyifle yürümeye, etrafta vitrinlere bakarak geçici olarak kaldığı hemşehrilerinin yanına gitmeye koyuldu.

Biraz sonra gök gürültüsüyle birlikte “bardaktan boşanırcasına “bir yağmur yağmaya başladı. Yağmurdan kaçıp duldalanacak bir yer de bulamamış, cepte dolmuş ya da taksiye verecek para da kalmadığı için yürümek zorundaydı. Caddelerden oluk oluk su akıyordu; o kadar severek aldığı güzelim ayakkabılarla suyun içinden yürümek zorunda kaldığı için; canı yanıyordu. Ancak yapabileceği fazla da bir şey yoktu. Yine de dayanamadı ıslanırsam ıslanayım bir duvarın kenarına yaslanarak yağmurun kesilmesini bekledi. Mübarek hani derler ya sanki “gök yarıldı da bütün sular aşağı dökülüyor” işte öyle yağmur yağıyor ve bir türlü de durmuyordu. Neredeyse iki saat devam eden yağmurdan sonra birden pas parlak bir güneş açıldı. Her yer pırıl pırıl parlamaya başlamıştı. Eh artık sırılsıklam oldum bari eve gidip üzerimi değiştireyim de bunlar kurusun diye yürümeye başladığının daha ikinci adımında o güzelim parlak RUGAN ayakkabının altı tümüyle çıkmaz mı..!!?? Ne oluyor diye eğilip bakmaya kalmadan diğerinin de altının duvarın dibinde kaldığını gören genç neye uğradığını anlayamamanın şaşkınlığıyla ağlamaya başlamıştı.

O güzelim ayakkabılarının bu hale geldiğine mi yansın, ayakkabısız kaldığına mı , yoksa beş parasız kalışına mı yansın. Oturup ağlamakla bir yarım saat geçirdikten sonra aklı başına gelmişti. Önce gidip çöpe attığı eski ayakkabılarını bulmalı sonra da ayakkabıları aldığı dükkana gidip parasını geri istemeliydi. Çaresiz yalın ayak elinde ayakkabıların altlarıyla çöp kutusunun yanına geldi baktı ki ne görsün çöplerin yerinde yeller esiyor. Birileri çöp kutusunu boşaltmış. Çaresiz dükkana bir koşu yetişmek için hızlı adımlarla, ayağının altına batan şeylere aldırış etmeden dükkanın önüne vardı. Vardı amma dükkan çoktan kapatılmış ve tezgahtar kız geçip gitmişti. Ellerindeki ayakkabı tabanıyla kala kalmıştı.

Etrafta gözüne bir naylon poşet ilişmişti onu alıp iki ayağına eşit bir şekilde paylaştırıp, bir iple bağladı yürümeye başladı. Bir yandan da ne yapacağını düşünüyordu. Öylesine dalmış ki son anda bir arabanın ani freniyle kendine geldiğinde yolun ortasında bir arabanın altında ezilmesine ramak kalmıştı. Arabadan inen sürücü “kardeşim sen kör müsün, yolun ortasında yürüyorsun” diye çıkışmasının yanısıra üzerine yürüyerek neredeyse tokat atmak üzereydi ki karşısındakini tanıdı. Vayy...! Kardeşim sen misin, bu ne hal böyle, ne oldu sana ? Diye sorunca ; başından geçenleri anlatan genç yıllar sonra bu güzel tesadüfle lise arkadaşının karşısında mahcup duruma düşse de; hali vakti yerinde olan arkadaşı ona hem ayakkabı problemi hem de iş konusunda yardımcı olmuştu. Amma genç yaşamında bir daha da RUGAN ayakkabı giymemeye yemin etti. Sevinci, öfkeyi ve heyecanı yaşarken mutlulukla kesişmek buna denir galiba

 
Toplam blog
: 45
: 1344
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Düşünmeyi ve yazmayı çok severim. Yaşama ilişkin çelişkileri görmekte ısrarlıyımdır. Muhalif olmaya ..