Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Artık sadece anımsıyor...

Artık sadece anımsıyor...
 

"Yaşlılar için hayat çok zor." diyor. "Evet bunu görebiliyorum" diye karşılık veriyorum. "Görmek yetmez kızım görmek yetmez." diyor.

Anneannem 90 yaşında. Kendini berbat hissediyor bunu biliyorum. Çünkü hayatı hareket üzerine kurulu bir insanın yatağa bağlı kalması çok zor. Bahçe ve ev işleri, tavuklar, inekler, arı kovanları ile çerçevelenmiş bir hayatın birden dağılıvermesi, o çerçevenin birden boş kalması gibi şimdi onun hayatı.

Önce arılar gitti. O kocaman bahçede pembe,sarı, kırmızı güller, papatyalar üzerinde mağrur uçan arılar. Kimseye karışmadan kendi işine gücüne bakan o arılar. Koyu renkli ballarını alıp gittiler. Anneannemin evinde hep petek kokusu kaldı yadigar. Kıyamadı o bal çerçevelerini atmaya. Kullanmadığı bir odada, duvara asıp bıraktı onları. Bakıp bakıp yad etmek, eski günleri bir an bile olsa yeniden yaşamak için.

Sonra ineği gitti. Sarıkızı, Ceylan'ı, Ceren'i. Toprak ocakta bembeyaz köpüklerine baka baka kaynattığı sütler, tadından yenmeyecek yoğurtlar gitti. Üzüldü. Uzun zaman bozmadı ahırını. Yem kovalarını atmaya kıyamadı. Anlattı durdu. Unutmadı.

En son tavukları gitti. Tavuklara bakamaz olması onun için iyice elden ayaktan düşmek demekti. Bunu kabul etti ve onlardan vazgeçti. Artık taze yumurtalar yok. Tavukların önüne savrulan yemler, büyük bir gürültü kopararak o yemlere koşan kırmızı, siyah, beyaz tavuklar yok. Hepsi gittiler.

Anneannem ara sıra kalkabiliyor şimdi binbir güçlükle. Bacakları ona ihanet etti. Kolları, kasları, damarları, tüm vücudu onu yarı yolda bırakıp pes ettiler. Bir tek hafızası bırakmadı onu. Savaş zamanını anımsıyor hala, küçük bir çocuk olduğunu, o zamanlar korkudan başka birşeye aklının ermediğini. Sonra bu koca apartmanlarla çevrelenmiş mahallede bir tek kerpiçten küçük bir evin olduğunu, o evi dedemin kendi elleriyle yaptığını, geceleri kurtların indiğini anlatıyor. Dedemin hastalığından sonra ekmeğini kazanmak için açtığı küçük bakkal dükkanını, okuma yazma bilmediği halde kendine özgü bir yöntemle nasıl hesap tuttuğunu anlatıyor. Çocuklarını okutabilmek için gündüzleri tarlalarda pamuk topladığını, geceleri ise yer fıstıklarını kabuklarından ayırdığını anlatıyor. Ölenleri anlatıyor, göçenleri, bir daha görmediklerini, küstüklerini, ona küsenleri, ailedeki asi evlatları, aklını yitirip başka alemlere dalanları anlatıyor.

Artık hep anlatıyor. Korkuyor aklının da ona ihanet edeceğinden belki. Belki de tek yapabildiği bu. Anlatmak. Hayatla bir tek bu bağı kaldı ya da. Bunu bilemiyorum. Ama o hiç bir şeyi unutmuyor. Acısı ile tatlısı ile yaşadığı o 90 senenin her gününü ince bir özenle anımsıyor. Onları manevi değeri olan el işi dantelalar gibi beyninin sandığında saklıyor. Bir gelirse, biri onu dinlemek isterse o hatıralar sandıktan çıkıp gün ışığında havandırılıyor.

Anneannem unutmuyor. Gün ışığı dantelalarının üzerinde parıldıyor...

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..