Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Artık uyanmam lazım

Artık uyanmam lazım
 

Mitokondrilerim enerji üretmekten vazgeçti. Ortak bir kararın eseri zannedersem. Çünkü beyin hücrelerimin de, kas hücrelerimin de, duyu organlarımın hücreleri de grev haklarını kullanıyorlar.

Tüm senkronize davranış alışkanlıklarım kayboldu. Bünyemin her uzuvu kendi istediği zamanda kendi istediği gibi davranıyor. Bir de acı bir tat salgılıyorlar. Adına bahar yorgunluk dediğimiz. İnsanın, iki ayağı üzerinde durma becerisi sergileyen bir canlı olmasını sağlayan omurga yapım, ancak yeryüzü ile paralellik sağladığı anlarda huzura eriyor. Yerçekimi ile baş edecek enerjiye bile sahip olmadığımı düşünüyorum bu günlerde. Tutma çubukları, ustası tarafından bırakılmış bir kukla gibi yerlere seriliyorum ve istesem de tek başıma ayakta duramayacağımı hissediyorum.

Ama en kötüsü zihnim. Unutkanlık, genel zihinsel noksanlığımın bir parçası olmakla birlikte, tüm bünyesel dağınıklıkla beraber performansının en yüksek seviyelerinde şu anda. Geçenlerde, oğlumu ve eşya çantasını ninesine bırakmak için her sabahki rotamızda ilerledikten sonra, oğlumu ninesine teslim ederken, çantasını bırakmayı unutarak işyerine kadar yanımda taşıyabilme becerisini bile gösterdim. Unutkan olmaktan daha kötüsü ise unutkan olduğunu bilmek. Her an acaba yine ne unutmuş olabilirim tedirginliğini yaşamak. Kim, benden "ne yapmamı, kime ne söylememi, kimden neyi almamı, neyi hatırlatmamı" söyledi de, ben bu son derece önemli olan uyarıları unutmuş olabilirim halet-i ruhiyesi, müthiş bir huzursuzluk kaynağı. Sürekli birisinin çıkıp, "sana şunu söylemiştim ne oldu?" diyebilme olasılığının olduğu bir yaşantı bazen çekilmez oluyor açıkçası.

Bünyedeki durgunluk, zihne uyuşukluk olarak yansıyor. Zaten beyin yönlendirmeye çalışsa da vücuda söz geçiremeyecek olduğunu bildiğinden herhalde, hiçte boşa çaba sarf etmek istemiyor gibi. Ama ben zihinsel uyuşukluğu seviyorum. Yarı uyku hali gibi. Zaten uykuyla arası iyi olan birisi olarak bu tüm gün süren trans hali beni keyiflendiriyor. Yatağıma daha erken kavuşmak içinde iyi bir bahane oluyor ayrıca. “Bugün yine hiç halim yok, ben bugünde erken yatayım en iyisi” cümlesini rahatça kurmamı sağlıyor.

Babamda uykuyu sever. Onun en ünlü sözlerinden birisidir, sabah ilk uyandığında sarf ettiği “akşam olsa da uyusak" sözü. Bu söz, tembelliğinden değildir elbet. Çünkü bu cümle günün büyük olasılıkla ilk ışıkları ile birlikte dile gelir. Ama vaktinde yatakta olmanın ve huzurlu bir uyku uyumanın değerini ifade eder kısaca. Benim içinde uykunun benzer bir özelliği var. Genellikle başımı serbest düşüşe bırakıp, yastığa doğru ilerlediği yaklaşık üç saniyelik yolculuğun tahminen ikinci saniyesinde gözlerim kapanmış olur. Başımın yastığa düşmesi ile benim uykunun derinliklerine dalmam eş zamanlara denk gelir nerede ise.

Bu hâl eksikliği (hâlsizlik), işime gelmiyor değil anlayacağınız. Ancak zaman denilen bu silindir, ezip geçerken tüm yaşanılanların üzerinden, hiçbir şey üretmeyen size, bir kum tanesi muamelesini reva görüyor. Ancak siz yaşam içerisinde üretken oldukça, yine geçse de üzerinizden, zeminde bir leke bırakma şansına sahip oluyorsunuz. Biliyorum, bir an önce sıyrılmalı bu kolaylığa ve rahatlığa düşkünleşen ruh halinden. Uykunun ancak yorgun bir beden ve zihinle tadına varılacağını bilerek, günün ve gündüzün hakkını vermek gerek.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..