Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Arzu sokak

Kocaman bir gecekondu da dile kolay on iki nüfus yaşıyorduk biz. Yaşamanın en yaşansı olduğu zamanlarımı geçirdim ben Arzu sokak da. Eve meyve alındığını hatırlarım, o dönemlerde bir elmanın tamamını yediğim hiç olmamıştır. Kişi başına düşen gayri safi elma miktarı yarımdı çünkü. Bir sofranın başında on iki kişi topladığında düşünün siz curcunayı, hatta bir keresinde benden tuz istemişlerdi, o günün şartları işte evde tuzluk bile yok.

-Kenan oğlum hadi bize mutfak dan bardak altı ile tuz getir. Demişlerdi.

Bardak altı dedikleri de çay tabağı imiş , bendeniz de hiç üşünmeden bir bardağı ters çevirip altına tuz koyup getirmiştim, sivri zekalı olacağım ta o günlerde belli imiş. Annem o dönemlerde çalışıyordu. Çalıştığı yerden kutu içinde yoğurt getirirdi, ömür yoğurtları, her akşam yolunu gözlerdim gelsin de kaçamak da olsa yoğurt dan yiyeyim diye.

Annem sonraları anlatırdı bize gece ocağa su koyarlarmış banyo yaparız diye

Baba annem kalkıp ocağın altını söndürürmüş, bizimkiler zavallı tabi soğuk su ile banyo yaparlarmış.

Arzu sokağın o dönemlerde yolları toprak dı, bizler o topraklı yollarda büyüdük, yağmur yağıp da çamur olduğunda deymeyin keyfimize hemen ellerimize çivileri alır , çivi saplamaca oynardık. Her yerimiz çamur olurdu, çamura bulanırdık. Ve ya misket oynamak dan ellerimizin üstü nasır toplardı.

Babamın küçük bir demirci atölyesi vardı Arzu sokak da. Benim ilk oyuncak tabancam demirden olmuştu .Bir demiri büküp L şekline getirdiğiniz de tetiksiz de olsa bir tabancanız oluyor işte.

İlk renkli televizyonun alındığını hatırlarım eve, mahalle sakinleri hemen hemen her gece bizde.

Zavallı annem le yengem onlara ikramda bulunmak dan seyredemezlerdi bile televizyonu. Ama hiç kızmazlardı biliyor musunuz. Şimdi bir misafirliğe gitmek için 1 hafta öncesinden randevu aldığımızı düşündükçe o günlerin samimiyetine bir kez daha hayret diyorum.

Birde minik bahçemiz vardı Arzu sokağın içinde hemen gecekondunun yanında. Büyük babam ağaçlar dikmiş zamanında elma, erik, şeftali vs vs…Dalından meyve yemenin zevkini çok dan unuttum ben ya

Yavaş yavaş bizler büyüdük biz büyüdükçe Arzu sokak da değişimler başladı. Göz yaşları içinde gecekondunun yıkılıp yerine apartman dikildiği zamanlar geldi şimdi aklıma. Ne çok ağlamıştım sanki çocukluğumu yıkıyorlardı.. Artık bahçesinde oynayamayacakdım.. Ben bir daha on iki nufusu bir arada göremeyecekdim, gece sohbetleri olmayacak dı kimse hikayelerde anlatmayacakdı.

Moda olmuştu o dönemlerde Arzu sokak da gecekondu yıkımı her yıkılanın yerine bir apartman dikiliyordu. Bu arada yollarımız asfalt olmaya başlamıştı.İyide ben nasıl çamura bulanıp toprakla iç içe olacak dım kimse sormadı valla.

Zaman öyle akıyordu ki gençlik yıllarım başlamıştı bile e bizlerde nasibimize düşeni almıştık. Artık sokağın bıçkın delikanlısı olmuştuk. Yada kendimizi öyle görüyorduk bir havalar bir havalar hiç sormayın şimdiki ağır abi tiplemeleri o dönemlerin bıçkın delikanlıları işte.

Bir babam vardı o dönemlerde , bendeki de laf işte hala daha babam var . Namı diğer Ahmet usta. Bana hayatımda hiç kimse usta demedi oysaki çok samimi bir ifade olarak gelir bana. O dönemlerinde Ahmet usta çok hızlı allahım allahım. Kafayı çektim mi akşamdan, Arzu sokağa girişi bir felaket, hele birde doğru dürüst park edilmemişse arabalar yandık hem de ne yandık. Arzu sokağa girip evin önüne gelene kadar sürtmediği park etmiş araba kalmazdı. Ertesi sabah ben deniz hasar tespitine çıkar, sokak sakinlerinden helallik alır, hasarlarını giderirdim. On beş yılımı yedi Ahmet usta , tam on beş yıl uğraştık ama canı sağ olsun bir on beş sene daha feda ederim gözümü kırpmadan. Allah dan son on bir yıldır bırakdı da içkiyi neyse.

Oysaki ben hiçbir kavgamı hiçbir taşkınlığımı taşımamıştım Arzu sokağa, Bu sokak beni hep efendi bilmiştir hiçbir yaramazlığıma tanıklık etmemiştir.

Bir ömür geçti bu Arzu sokak da dile kolay bir ömür , sevinçleri ile üzüntüleri ile yaşanması gereken bir hayat geçti. Bundan sonra nasıl geçer ne kadar yaşarım bilmem. Bu sıralar yani otuz beş yaşında bir başka arkadaş olduk Arzu sokakla.

Gecelerinde balkona çıkıp çay içiyorum, o bana bakıyor ben ona. Ha bu arada saygı değer Arzu sokağın yolları arttık kızmızı parke döşeli, kırmızı parkeler de altı köşeli bir havalı oldu ki hiç sormayın. Bazen sabahlara kadar dertleşiyoruz, bir tane numunelik ağaç bırakmışlar sokak da yeşilliğini oradan alıyor. Ben söylüyorum o dinliyor, acaba dile gelse ne derdi bana valla merak etmiyor da değilim.

İşte size bir ömrün geçtiği sokak , Arzu sokak. Sizlerin sokağınızın adı nedir bilmem ama hayat sizlere Arzularınızın gerçekleştiği bir ömür nasip etsin.

 
Toplam blog
: 18
: 711
Kayıt tarihi
: 27.11.06
 
 

1972 İstanbul doğumluyum. Dekorasyon işleri yapmaktayım. Amatörce de olsa hayata dair sevinçlerimi e..