Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşağıdaki özelliklere sahip olan erkek, önümüzdeki 2 yıl içinde beni bulsun

Aşağıdaki özelliklere sahip olan erkek, önümüzdeki 2 yıl içinde beni bulsun
 

Öncelikle bu yazıyı Aytaç Akdoğan’ın ‘Aşağıdaki özelliklere sahip olan kadın, önümüzdeki 7 yıl içinde beni bulsun’ adlı yazısına karşın izin alarak yazdığımı belirtmek isterim. Onun yazısını okuyunca içimde kabaran feminizm duygularımı yok edemeyince, ‘Aşağıdaki özelliklere sahip olan erkek, önümüzdeki 2 yıl içinde beni bulsun’ u yazmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz.

Başlıktaki 7 yerine 2 yazmamın başlıca sebebi, 2 sene sonra 25 yaşında olacak olmam. Malesef Aytaç Akdoğan gibi 7 sene diyemiyorum, çünkü biz bayanlar için 30, evlenmek için geç bir yaş olabilir. Ama tabi ki kısmet, yapacak bir şey yok.

23 yaşındayım ve üniversite eğitimimi tamamladım. Hayat beni bu yaşta bu hayata itmedi, çünkü ben kendim istedim, planladım ve başardım. Darısı tüm hak edenlerin başına inşallah. Son 2 yıldır, harika süren bir ilişkim vardı; ama aile, kültür, bencillik, çıkar gibi nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kaldık, hem de severek. Aile sevgisi tüm sevgilerin en üstünüdür diyenlere burdan selamlar, çünkü ailem sayesinde kendi mutlu yuvamı kuramadım. Ailelerin, ilişkiler üzerindeki bencil ve çıkarcı tutumunu inşallah başka bir yazımda anlatırım. Çocukları, bebekleri kendimi bildim bileli hep çok sevdim. Onların meraklı bakışlarını seyretmek bana huzur verdi. Sordukları sorulara cevap vermek ise, zaman içinde varlıklarını bile görmezden geldiğim şeylerin tekrar anlam kazanmasına yardımcı oldu. Yeğenlerimi bile bu kadar çılgınlıkla severken, kendi çocuğumu nasıl sevebileceğimi düşünmek bile istemiyorum. Ama sanırım bu sevgiye hazır değilim, onun için çocuk sevgisi biraz daha bekleyebilir.

Annem küçük yaşta ütü yapmayı öğretti bana, ev nasıl temizlenir onu da biliyorum; ama yemek yapmayı öğretmeyi unuttu. Bunu da yurt dışında öğrencilik hayatımın ilk aylarında aç kalınca anladım. Ama şimdi harika yemekler yapıyorum. Kendi kendimi geliştirdim, yeni yeni tatlar buldum, ve farklı kültürlere sahip arkadaşlarım sayesinde ispanyol mutfağından Polonya mutfağına kadar tüm yemekleri yapabiliyorum. Ama tabiki uzmanlık alanım Türk yemekleri.

Tabi bu yıllarımda çamaşırları elde yıkamayı da öğrendim. Kaldığım yurtta çamaşırhanenin olmamasından dolayı çamaşırlarımı hep elde yıkadım. Daha sonra çarşının dört bir yanina dağılmış olan çamaşırhaneleri görünce kendi kendime çok güldüm. Daha sonraları çamaşırlarımı bu çamaşırhanelere götürüp yıkattım, kuruttum, ütüledim; ama en azından çamaşırların nasıl çitilendiğini de öğrendim. Daha öğrenciyim diye bana evlenme diyen olmadı. Çünkü herkes için önemli olan erkeğin iş sahibi olmasıydı. Ama benim gönlüm de bir öğrenciye kaydı. Bu öğrencinin ikinci üniversiteyi okuması da kimsenin umrunda olmadı. Önemli olan kendini yetiştiriyor olması değil, para kazanabiliyor olmasıydı. Garip olan şu ki, ailem, sırf Türkiye’ye geri döneyim diye bana 5 kuruş bile göndermedi. Ben hem okuyarak hem de çalışarak bu günlere geldim. Ailem, bir elleri yağda bir elleri balda hayatlarına devam ederken ben gece gündüz çalıştım. Evleneceğim kişi bu dediğimde de sırf oğulları öğrenci diye tanışmak için kapılarına gelen aileyi, geri çevirdikleri için yine tüm kalbimle ailemi selamlıyorum.

Henüz ehliyetim yok, iş ve derslerden malesef ehliyet almaya fırsatım olmadı. Bundan dolayı arabam da yok. Ama bir kaç gün sonra yapılacak ehliyet sınavından sonraki sınava girip inşallah hepsinden de geçip ehliyetimi alacağım. Annem de ehliyetimi aldığım zaman kendi arabasını bana verecegini söyledi; ama aynı sözü dedem de vermişti. Üniversiteyi kazanırsam araba alacaktı. 5 yıl geçti... Hala bir arabam yok. Bakalım annemin sözüyle dedemin sözü arasında ne kadar fark var.

Benim ailem çok zordur. Herkesi kabul etmezler. Hele babam bizlere çok düşkün olduğu için evlenmemizi bile istemez. Damatlarını da asla kendi oğlu gibi görmez. Onun için bunu kaldıramayacak olan kişi, bence şimdiden okumayı bıraksın. Kız babası olmak zor diyorlar, ne yapalım. Onu da böyle kabul etmek lazım. Gösterişi sevmem, düğün istemem. Tatlı bir nikah olsun bana o da yeter. Milleti eğlendirip doyurmak bana göre değil. O parayla giderim balayına çıkarım, benim için daha bir harika olur. Ya da o parayı giderim bir yardım kurumuna bağışlarım, kendimi daha yararlı hissederim. Sonuçta ben ve evleneceğim kişi bu konuda anlaştıktan sonra, kimse karışamaz.

En son neye üzüldüğümü çok iyi hatırlıyorum. Depresyona girmek istesem saniye sürmez girerim; ama hayat öyle hızlı akıyor ki ve yapacak o kadar çok şeyim var ki... Bundan dolayı depresyon bekleyebilir; ama hayat beklemez. Onun için ruhsal yönden zayıf kişiliklere sahip olan adaylar da okumayı bırakabilir. Benim hayatıma güçlü ve kendine güvenen erkekler girebilir. Erkeklerde en nefret ettiğim özellik ‘Ben çok şey yaşadım, insanları hemen tanırım, şunu yapma bak buraya yazıyorum bu böyle olacak’ diyen erkeklerdir. Bir tek kendilerinin dünyayi, insanları tanıdıklarını sanırlar. Sanki bizim gözlerimiz, kulaklarımız ve beynimiz yokmuş gibi davranırlar. Bizim yaşadıklarımızı hiçe sayıp ‘Aaa, o ne ki bak ben bunu bunu yaşadım’ deyip kendi yaşadıklarını üste çıkartmaya çalışırlar. Bu tür erkekler benim için çok iticidir. Benim hayat tecrübelerimi saygıyla karşılamayacak aday şimdiden okumayı bırakabilir.

Espirili erkekler çoğunluk bayan gibi benim de hoşuma gider. Çünkü gülmeyi seven bir toplumuz. Ama esprilerin de bir seviyesi vardır. Başkalarının üstünden yapılan espri benim için espri değil, hakarettir. Kendi ile ilgili ne espri yaparsan yapabilirsin; ama etrafında toplanan insanlarla ilgili esprilerini benim yanımda yapma. Onların adına ben utanırım. Kimsenin küçük düşürülmesine dayanamam. Çünkü bu senin kendini diğer insanlardan üstün gördüğün anlamına gelebilir ve ben kendini herkesten üstün gören bir erkekle yapamam. Bu diğer insanlara saygısızlıktır benim için. Bundan dolayı eğer böyle biriysen okumayı burada kesebilirsin. Dışarda başka insanların yanında görüş ayrılığına düşersek konuyu hemen orada kapatırım. Bunu konuyu unuttuğum için yaptığımı sanma. Sadece başkalarının yanında tartışmak hiç hoşuma gitmez. Ama yalnız kaldığımız an da konunun tekrar açılacağını bil ve bana nasıl savunma yapacağın ile ilgili düşüncelerini hazırlamaya başla. Çünkü tartışmayı kapattığımız o andan itibaren aklımda sana neler söyleyeceğim ile ilgili tüm bilgiler beynimden dışarı fırlamak için en uygun anı bekleyeceklerdir.

Dış görüntüye önem vermem diyemem, çünkü beraber olacağım erkek en azından bakımlı olmalı, nerede ne giyeceğini bilmeli ve her zaman temiz olmalı. Sakallı uzamış, dişlerini 2 gündür fırçalamamış olan biri bana hemen itici gelir. Bunu, bana ve çevremdekilere saygısızlık olarak algılarım ve bana saygı duymayan biriyle de olamam. Evet, sizin de fark ettiğiniz gibi aslında çoğunlukla saygıya önem veririm. Çünkü bana göre içinde saygı olmayan sevgiler ölmeye mahkumdur. Sevgiye de çok değer veririm; ama eğer aramızdaki saygı bitmişse bir şekilde, o zaman o ilişkiyi daha da uzatıp her iki tarafa da acı çektirmeye gerek yoktur. Saat çok geç olduğu için geri kalan özellikleri özet olarak sıralamak istiyorum. İlk olarak kıskanç olmayacak. Kıskanmaktan da kıskanılmaktan da nefret ederim. Bu, kim ne derse desin, benim için güvensizlik demektir. Bana güvenmeyen erkeklerin de yanımda işi yoktur. ‘Sana güveniyorum; ama etrafındakilere güvenmiyorum’ laflarına da karnım toktur.

Çok fazla sinirlenmem bundan dolayı eğer sinirlenirsem kesinlikle beni dikkatle dinlemeli ve tüm dediklerimi en azından o an için kabul etmeli ve beni sakinleştirmeye çalışmalıdır. Sırf sinirliyim diye çekip giden erkek o anda benim için biter, çünkü zaten çok sinirlenmeyen biri olduğumdan, o anda sinirlenmemin gerçekten bir nedeni vardır ve bunu anlamak istemiyorsa kendi bilir, yapacak başka bir şey yoktur. Akşamları gözlerimi onunla kapatıp sabahları onunla açmalıyım, yani yatma saatinde mutlaka evde olmalıdır. Sabahları da mümkünse burnuma, alnıma ya da dudaklarıma kondurduğu tatlı öpücüklerle beni uyandırmalıdır. İşte o zaman günüm harika geçer ve akşam yaptığım birbirinden leziz yemeklerle onu ödüllendirebilirim.

Dışardan bana birbirinden pahalı hediyeler almasına da gerek yoktur, günün 24 saati bana mesaj atmasına da gerek yoktur. Günde bir kere arayıp beni çok sevdiğini ve özlediğini söylese benim için yeter de artar bile. İşte gecenin bu saatinde aklıma gelenler bunlar. Daha eminim bir sürü küçük ayrıntılar vardır ama, bunları da sizin yaşayıp öğrenmeniz gerekir.

Bu yazının Aytaç Akdoğan’ın yazısına karşılık yazdığımı tekrar hatırlatmak isterim, yani gerçekten birini aradığım yok arkadaşlar. Ama okumasını buraya kadar sürdüren arkadaşları tüm kalbimle tebrik etmek isterim çünkü benim açımdan sizler gerçekten çok özelsiniz ve sizinle beraber olan bayanlar gerçekten çok şanslı. Benim kalbim başkasına ait ve ona olan aşkımı ve saygımı elimden geldiği kadar kalbimde yaşatmak istiyorum. Eğer bana kızgın olanlarınız varsa da özürlerimi iletiyorum. Umarım bir gün hepimiz sevdiğimiz ve saydığımız o özel insanla gözlerimizi aynı anda kaparız ve yine beraber gözlerimizi açıp yeni güne selamlarımızı mutlulukla sunarız. Saygılarımla....
 
Toplam blog
: 7
: 1897
Kayıt tarihi
: 14.06.10
 
 

International Business and Trade mezunuyum. Provinciale Hogeschool Limburg-Belcika'da Pazarlama a..