Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Asalakları ödüllendirme onursuzluğu

Asalakları ödüllendirme onursuzluğu
 

...


Sevgideğer eşime...


Rüzgar hızını artırdı. Camların dışında ıslık çalıp duruyor. Dışarıda olmak zor olmalı. Tıklım tıklım bir otobüsten inip, rüzgara karşı, yokuş yukarı yürümek…

İskender Kebap’ın ışıkları E-5'e vurmuştur şimdi. Sıkışan trafikte kristal avizelerin altındaki masalara tıkış tıkış doluşmuş kadınlı erkekli kalabalığa bakmış, “Yahu bunların evinde bir çorba kaynatan yok mudur?” diye hayret etmişsindir yine. Yemek yapmayı bilmemeyi modernliğin ölçüsü, yemek yakmayı da sevimlilik gibi gören.. gösteren bir anlayışı, emekçi tavrıyla kınayarak!..

Biliyorum, otobüsten inince rüzgara karşı yürüyecek, yürürken de yazacaksın kafanda…

Ve ben… yazdıklarını bir bir okuyacağım. Sabırla… ve saygıyla…

***

Her dinin, bilimin, kültürün sahipleri vardır. Her din, bilim, kültür kendi sahiplerini korur ve kendi sahipleri tarafından korunur. Sahiplerini korumayan ve sahipleri tarafından korunmayan din, bilim, kültür olmaz.

Bir bilginin sahibini koruması, sahibine yarar sağlaması, düşünceden fiile dönüşmesine; dolayısıyla hayatı belirlemesine bağlıdır. Bunu, sahiplerinin gücüyle başarır.

Bir bilgi, sahiplerinin gücüyle; ya zarar vereceği kesimlerin bilgilerine sızar, onların aklını çeler (casus bilgiler olarak çalışır); ya da sahipleri tarafından, zarar vereceği kesimlerin gözü korkutularak, onları, bu bilginin hayata geçmesi halindeki zararlara “katlanmak” durumunda bırakır. Bu iki faaliyet, eşgüdümlü bir şekilde yürütülür. Buna, “yersen-yemezsen yöntemi” denir.

Bir bilginin doğruluğu, yanlışlığı (iyiliği-kötülüğü), insana zarar verip vermemesine bağlıdır.

İnsanların tümüne zarar veren bir bilgi yanlıştır (kötüdür). Böyle bir bilginin, bilgi halinde bile var olması mümkün değildir. Esas sorun, insanların bir kısmına yarar sağlarken, başka bir kısmına zarar veren bilgilerle ilgilidir.

Böyle bilgilerin sahipleri (taraftarları) ve muhalifleri olur. Hayata geçip geçmemeleri, tarafların ortaya koyduğu güçlere bağlıdır.

Bir suçlu, günahlı bilginin sahipleri; ortaya koydukları güçle bu bilgiyi hayata geçirirlerse; buradan başlattıkları geri çekilmeyi, rövanşı olmayan bir yenilmeye dönüştürmek zorundadırlar. Kuracakları yeni toplumda; suçlu, günahlı eylemlerini; yeni adaletin, yeni dinin koruması altına alırlar. Zarar verdikleri kesimin ellerinde; ne kendilerini koruyan bir din bırakırlar, ne bilim, ne kültür. Her birini, içinde yaşattıkları sistem gibi “katlandıkları” şeylere dönüştürürler.

Suçsuz ve günahsız bilgilerin emekçi sahiplerine, hak ettikleri özgür ve mutlu yaşamı sağlamak için; suçlu ve günahlı bilgilerin zalim ve asalak sahiplerini, özgür ve mutlu yaşatarak bir de ödüllendirmiş olmanın onursuzluğuna son vermek için, çözüm vardır.

Suçsuz ve günahsız bilgilerin emekçi sahiplerinin “birlik” olması. Suçlu ve günahlı bilgilerin zalim ve asalak sahiplerinin bu gücün karşısına koyacakları bir güçleri yoktur ve olmayacaktır.

***

“Okudum, dün yazdıklarını…”
“Bitirmedim daha.. Şimdilik bu kadar yeter.”
“Dışarısı çok mu soğuk?”
“Çok soğuk sayılmaz, yalnız rüzgar sert esiyor!”
“Çay içelim yemekten sonra. Bu havada mis gibi çay iyi gider.”

Zelin Artuğ, Aralık 2010, Yeryüzü

http://www.kucukisler.com/2010/12/21/asalaklari-odullendirme-onursuzlugu/#more-10234

 
Toplam blog
: 142
: 969
Kayıt tarihi
: 04.07.08
 
 

Yaşam, sorulardan ve yanıtlardan oluşmuş. Her soru, aynı zamanda kendinin yanıtı... Çift yumurta ..