Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Asgari Ücret ve Kırsal Yoksulluk

Asgari Ücret ve Kırsal Yoksulluk
 

Geçtiğimiz günlerde basında bir haber yer almıştı. Sosyal-İş Sendikası bir rapor hazırlamış, raporda 5 yılda asgari ücret seviyesindeki değişimler ile enflasyon, gerçek enflasyon, açlık ve yoksulluk sınırı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ve bunları AB ile karşılaştırmıştı.
Raporda özetle şu tespitler ortaya konuluyordu. · 4 kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsa bile kazandıkları para yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. · Başta gelen 15 AB üyesi ülkesinin 9’unda asgari ücret uygulamaktadır. · 2009 yılı verilerine göre bu 9 AB ülkesinde ortalama brüt asgari ücret 1165,7 Euro’dur. · AB’deki toplam 27 ülkeden 20’sinde asgari ücret uygulanmaktadır. · AB genelinde ortalama asgari ücret 694,8 Euro’dur Ülkemizde asgari ücretli 320 Euro maaş almakta, bu miktar AB ortalamasının yaklaşık dörtte biri düzeyindedir. · Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2009 yılı Aralık ayı itibariyle 3 milyon 900 bin 147 işçinin asgari ücretle çalışmaktadır. · Türkiye’de asgari ücretle çalışanların tüm sigortalı işçiler içindeki payı 2007 ve 2008 yıllarında düşmüştür. Ekonomik krizin etkilerinin ağır bir biçimde hissedilmiştir. · Asgari ücretlilerin sigortalı işçiler içindeki oranının 2006’da yüzde 47,4 iken, 2007’de yüzde 42,8’e, 2008’de ise yüzde 41,1’e düşmüştür. · Ancak 2009 yılında yeniden yüzde 43,2’ye yükselmiştir. · Özel sektörde asgari ücretlilerin kayıtlı işçiler içindeki oranı yüzde 46,5, kamu sektöründe ise yüzde 11 düzeyindedir. · Asgari ücretin ağırlıkla özel sektörde yoğunlaşmaktadır. Sosyal İş kolunda yaklaşık her iki işçiden birinin asgari ücretle çalışmaktadır. · 2010 yılı da baz alındığında 4 milyondan fazla işçinin asgari ücretle çalışmaktadır. · 2006 Haziran-2010 Haziran dönemleri arasında asgari ücretteki artışın yüzde 37,1 aynı dönemdeki Tüketici Fiyatları Endeksinin (TÜFE) ise yüzde 37,6 olarak gerçekleşmiştir. · Son 5 yılda asgari ücretteki artış ile enflasyondaki artış başa baş gitmiştir. · Enflasyon oranının daha yüksek olması nedeniyle gerçekte asgari ücretin alım gücü düşmüştür. · Resmi enflasyon oranı esas alınan Tüketici Fiyatları Endeksi’nde çok sayıda gider kaleminin yer aldığı ve enflasyon oranının bu gider kalemlerine göre belirlendiği anımsatılmıştır. · Gerçekte asgari ücretlilerin giderlerinde büyük pay tutan kira, ulaşım, elektrik, su, yakıt ve gıda giderlerinde yaşanan enflasyonun resmi enflasyon oranından çok daha fazla olduğu vurgulanmıştır.ı. · 2006-2010 yılları arasında Türkiye’de kira ortalama yüzde 55,3, elektrik yüzde 67, kömür yüzde 60,8, ekmek yüzde 59,4, dolmuş ücretleri ise yüzde 44,6 oranında artmıştır. · 2006 Haziran ayı itibariyle asgari ücretin 380 lira 46 kuruş iken aynı dönemde 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcamasını ifade eden açlık sınırının 527 lira 53 kuruş olduğu ifade edilmiştir. · 2010 Haziran ayı itibariyle asgari ücret 521 lira 89 kuruş iken, aynı dönemde açlık sınırının 817 lira 99 kuruştur. · Bu veriler kıyaslandığında Türkiye’de asgari ücret açlık sınırının altında seyretmektedir. · Türkiye’de asgari ücret son 5 yılda yüzde 37,1 artarken, açlık sınırı aynı dönemde yüzde 55,1 artmıştır. · Asgari ücretin açlık sınırına oranı 2006’da yüzde 72,1 iken 2010’da yüzde 63,8 olmuştur. · Asgari ücret ile dört kişilik bir ailenin asgari gıda harcamalarını karşılamak son 5 yılda daha da zor hale gelmiştir. Açlık sınırı ile asgari ücret arasındaki fark daha da açılmıştır. · Gıda harcamaları bakımından enflasyon oranı asgari ücretten çok daha fazla artmıştır. · Son 5 yılda asgari ücretlilerin gıda alım gücü daha da düşmüştür · 4 kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsalar bile, eve giren para yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. Sonuç itibariyle asgari ücretin, yoksulluktan ziyade sefalet olduğu açıklanmıştır. www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/26/asgari.ucrette.yoksullugun.resmi/600780.0/index.html Gerçekten raporda çok yerinde bir tespit yapılmıştır. Ülkemizde geçim şartları dikkate alındığında bu ücret oldukça düşük seviyedir. 4 kişilik bir ailede bir babanın çalıştığını düşünürseniz bu gelir ile sağlıklı bir yaşam sürmeleri oldukça zordur. Tabii kırsal kesimde şartlar daha da ağırlaşmakta, orman köylerinde ise durum daha da vahimdir. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2009 Yoksulluk Çalışması sonuçlarına göre gerçekten çarpıcı sonuçlar karşımıza çıkmaktadır. Bugün ülkemizde yoksul sayısı 13 milyona varmıştır. Krizin her ne kadar ülkemizden teğet geçtiği hükümet yetkililerince söylense de 2009 Yoksulluk Çalışması bunu doğrulamamaktadır. Kırsal kesimde yoksulluk daha da artmıştır. Bu çalışmada ortaya konular önemli sonuçlar özetle şunlardır; · Aylık yoksulluk sınırının 825 lira olarak belirlendiği Türkiye’de, 12 milyon 751 yoksul vardır. 339 bin kişi de açlık sınırının altında yaşamaktadır. · Türkiye’de fertlerin yaklaşık yüzde 0.48’i yani 339 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının altında hayatını sürdürmektedir. · Açlık sınırındaki 339 bin kişinin 29 bini kentlerde, 310 bini ise kırsal kesimdedir. Kentlerde 93 bin kişilik düşüş yaşanırken, kırsal kesimde 58 bin kişi artmıştır. · 4 kişilik hanenin aylık açlık sınırı 287 lira, aylık yoksulluk sınırı ise 825 lira tahmin edilmektedir. · Bu hesaplamalara göre Türkiye’deki fertlerin yüzde 18.08’i de yani 12 milyon 751 bin kişi gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altındadır. · Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda 2008 yılında yüzde 34.62 olan yoksulluk oranı 2009 yılında yüzde 38.69’a yükselmiştir. · Kırsal kesimde gıda yoksulluğu denilen açlık sınırındaki kişi sayısı 252 binden 310 bine yükselirken, yoksul sayında da 7 bin 400’ten 8 bin 432 kişiye çıkmıştır. · Araştırmaya göre hanehalkı büyüklüğü 3 veya 4 kişi olan hanelerde bulunan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 9.65 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk oranı yüzde 40.05 olarak hesaplanmıştır. · 7 ve daha fazla kişiden oluşan hanelerden kentsel yerlerde oturanlar için yoksulluk riski yüzde 25,21 iken, kırsal yerlerde bu oran yüzde 54.06 olmuştur. www.dha.com.tr/tuik-turkiye-istatistik-kurumu-yoksulluk-ekonomik-krizson-dakika-haberi_134246.html Ülkemizde asgari ücretli olarak çalışanların tamamına yakın kısmı şehre göç eden veya kısa dönemli şehre çalışmaya gelen kırsal kökenli insanlardan oluşmaktadır. Hatta bu insanlar şehirde ayakta durmak için köylerinde getirdikleri gıda maddelerini kullanmakta ve ayakta kalma mücadelesi vermektedirler. Çünkü kırsal alanda durum gün geçtikçe kötüye gitmektedir. Özel bankaların cazip kredi altında yaptıkları uygulamalar, tıkanan tarımsal üretim ve pazarlama karşısında çiftçileri çıkmazın içine sokmuş ve özel bankaların elinde icraya verilen ciddi miktarlarda araziler birikmiştir. http://haber.mynet.com/detay/guncel/banka-borclari-bir-koyu-batirdi/554959

Özetle ülkemizde yoksulluk şehirlerde ve kırsalda her geçen gün artmakta buna bağlı olarak toplumsal olaylarda çoğalmaktadır. Sorunlar her ne kadar basınının büyük bir kısmının duyarsızlığı ile örtülmeye, TV’lerdeki paparazzi ve eğlence programları ile gölgelenmeye çalışılsa da, tarihsel süreç içinde sorunlar gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir sürece girmektedir. Ülkemizin nasıl bir sürece girdiği konusunda; Bir geçtiğimiz aylarda büyük bir kısmı kırsal kesim insanı olan madenlerde ölen işçilerimizi, son olarak Ankara/Ostim’de kaybettiğimiz kayıtları bile olmayan işçi kardeşlerimizi, her şeyin içine doldurulduğu torba yasaya karşı çalışanların ve karşı çıkanların eylemlerini düşünün, Birde TV’deki eğlence dünyasının yıldızı yapılan ve bir gece evli olduğu halde bir arkadaşıyla iken ölen kişiye medyada verilen yeri ve tartışmaları bir düşünün. Aslında Hıncal Uluç’un söyledikleri az bile kalmıştır. Toplumumuzun ne kadar bozulduğu gözler önündedir. Evine ekmek götürmek için mücadele eden, geride gözü yaşlı aileler bırakan onlarca işçinin cenazesine medyada verilen yer ile medya yıldızına verilen yeri bir karşılaştırın. Sizce bir gariplik yok mu? Sizce hangisi toplum için daha önemli olaydır. Hepimizin bilmesi gereken bir gerçek; toplumsal sorunlar ne ile örtülürse örtülsün, yapılan iş güneşi balçıkla sıvamaktan öteye gidemeyecektir. Gün geçirilmeden yoksulluk ile mücadele etmemiz ve ülkemizi geleceğe hazırlamamız şarttır. Bu yolda ülkemizin kaybedeceği zaman yoktur. Ekonomik huzur toplumsal huzuru getirecektir. Bölgemizdeki ülkelerin karıştırıldığı bu günlerde, yoksulluğa karşı gerekli tedbirler alınmadığı ve toplumun gerçeklerine kulak verilmediği takdirde ülkemizin de her an böylesi bir kaosa sürüklenme riski yüksek olacaktır.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..