Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '13

 
Kategori
İnançlar
 

Aşı dinen caiz değilmiş…

Aşı dinen caiz değilmiş…
 

İşte, her şeyi din ölçüsüne vurup şu haramdır, bu değildir…  Şunu yapın, bunu yapmayın diyerek karakuşi hükümlerle milletin aklını şaşırtırsanız, sonunun böyle olacağı belliydi.

Bu şekilde diyanete veya hocasına danışmadan pantolonunu giyemeyen bir kuşak yetişiyor. Niye? Korkuyorlar… Ya attığımız adım caiz değilse, diye… Ondan sonra iş birtakım cahil adamların eline kalıyor.

Baba Ahmet Ergün hakkında, içinde domuz dokusu, at eti, sperm, gibi maddelerin bulunduğuna emin olduğu için 1.5 yaşındaki çocuğuna aşı yaptırmamasından dolayı, adı geçen kişinin açılan davayı kaybetmesi üzerine, basında tartışma konusu oluyor (milliyet.com.tr/18.4.13)

Adam açıkça, bu aşı dinen caiz değildir, diyor ve çok önemli bir aşıyı çocuğuna yaptırmak istemiyor.

Gördünüz mü, dini tutuculuğun benimsenmesi işi nerelere götürüyor. Aklınız fırtar.

Milleti bir korkutmaya başladınız mı, bu korkuların psikolojik etkileri olmayacak yerlerden ortaya çıkacaktır. Milleti bizar edecektir. Milleti hareket edemez hale getirecektir. Annemin deyimiyle “surma yasak, ..ma yasak…” Peki, böyle bir millet nasıl sonuna kadar akıllı olarak yaşayacak?

İşte iş buralara kadar geldi… Daha bekleyelim, daha başka nerelerde, ne gibi olaylarla ortaya çıkacak… Millet neredeyse adım atmak için yetkililerden fetva isteyecek.

Olmazsa kendi kafasındaki korkulardan hareket ederek kendi fetvasını “caiz değildir” diye kendi kesecek.

Ahmet Ergün de öyle yapmış, kafadan hareket ederek “bu aşının yaptırılması caiz değildir…”diyor ve çocuğuna aşı yaptırmıyor.

Bizim memlekette böyle sözlerin söylentisi bile yeter. Şimdi Ahmet Ergün’ün peşinden gidecek çok aklı evvel vardır. Buna kafalarına göre değil, kendilerince “dinen” karar veriyorlar. Tabii, işte batıni bilgiler böyle ortaya çıkıyor ve hemen hurafeye dönüşüyorlar.

Bari Diyanet açık bir fetva versin; “falan çeşit aşılar dinen caizdir…” diye. Nasıl olsa, milleti fetvalara alıştırdılar. Yakında bütün millet sadece fetvalarla idare edilecek olursa hiç şaşmam..! Çünkü Millet adeta bunu bekliyor!

Çok yakında daha başka fetvalar da bunu izlerse hiç şaşmam: “Falan partinin toplantılarına gitmek caizdir… Filan partinin toplantılarına gitmek caiz değildir…!?”

Çünkü dini bilgileri ve değerleri boylu boyunca günlük hayatın içine hiç düşünmeden sokacak olursanız; çok olumsuz sonuçlarla karşılaşırsınız.

Fakat bizde ne yapılıyor her şeyin, artık, yavaş yavaş dini açıdan “yapılabilirliği” ve yapılamazlığı görüşülüyor ve uygulanıyor. Bu şekilde, günlük hayatın pratikleri o işin uzmanlarına değil, din adamlarına bağlanacak olursa; bundan elbette kaos ortaya çıkar. Ve akıllıca hareket edilmiş olmaz.

Diyanet İşleri Başkanlığı , “21. Yüzyıl Türkiye'sinde Hurafeler” adı altında hazırladığı kitapta, halkın yanlış bildiği inanışları açıkladı. Bunlara bakılacak olursa:

“Ateşe su dökülürse cin çarpar, yiyeceklerin ağzı kapatılmadığında gece onlardan cinlerin yediği anlaşılır…

- Kuran ve sünnet ile örtüşmediği halde dövme yaptırmak, erkeklerin küpe takması, burçların insan karakterine etkili olduğu inancı,

- Türbe, yatır gibi yerlerden medet ummak. Bir yatırın mezar taşına mum yakıp, dilek tutmak,

- Sünnet olan çocuğun acısının azalacağına inanılarak sünnet olma anında annesi ve diğer hanımlar tarafından oklava çevirmek,

- Yeni doğan çocuğun dindar olması için göbek bağını keserek cami avlusuna bırakmak,

- Konuşmayan çocukların konuşabilmesi için cuma namazından sonra müezzin tarafından cami anahtarını çocuğun ağzına sokup çıkarmak,

- Yürümeyen çocukların ayaklarına ip bağlayarak cuma namazından ilk çıkan kişiye ipi kestirmek,

- Küçük çocukların üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak,

- Çocuğu olmayanlara çocukları olması için deve dili veya etini yedirmek,

- Çocuk doğan eve 40 gün süre ile et alınmaması gerektiğine inanmak,

- Yeni doğan çocuğun kırkı çıkmadan evden çıkarılmaması gerektiğine inanmak,

- Boyu ölçülen çocuğun cüce kalacağına inanmak…”

Bunlar gibi daha yüzlerce, binlerce yanlış inanış insanlarımızın kafasını sarmış durumda. Kendileri bir şey icat ediyorlar, kendileri söyleyip, kendileri inanıyorlar… Bunun dinle ne ilgisi var.

Her kafadan bir ses çıkarsa bunun sonu gelmez… Nitekim gelmiyor da. Bu yüzden milletin bir bölümü neye, kime inanacağını şaşırmış durumda. Ağzını açmış bakıyor.

Akıllı olmak gerekir…Akıllı.. Ama kimin umurunda. Aşı zararlıymış!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..