Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '08

 
Kategori
Öykü
 

Asi ihtiyar

Az önce aldığı şarabın son damlalarını da tükettikten sonra ceketinin ceplerini yoklayıp henüz bitmemiş sigaralarından bir tane yaktı. Ciğerlerinin bayram etmesi pek umurunda değildi. Saat bir hayli geç vakti göstermesine karşın hiç uykusu yoktu. Zaten uyumak için hiç bir bahanesi de yoktu. Hayatta yaşamaya dair hiç bir kaygısı bulunmayan bu insanın yaşamamak için de hiç bir sebebi yoktu. Acaba kaç kişinin yaşamamak için sebepleri vardı ki bu hayatta... Parkların asi delikanlısıydı o. Üzerinde bilmez hangi çöplükten aldığı siyah parkası, kafasında aynı renk kasketi ayağında ise terlik mi ayakkabı mı olduğu meçhul olan pabucu ile yaşayan bir kimsesizdi. Saçları uzun ve beyaz, sakalları ise ense kılları ile birleşmiş bir hayli kirli bir ten rengi ile boş parkların kimsesizi, bıyıkları bayağı sararmış hali ile kimi zaman sigaranın vereceği nikotini ona koklatırdı. Az önce içtiği şarabın etkisinden olacaktı ki kafası bayağı çakırlaşmış sigarasını bu keyfiyet ile tüttürüyordu. Beraber gezdiği hiç bir dostu veyahut arkadaşı yoktu. Hem kim ne yapsın ki bu varlıkları, çoğu zaman bu düşünce ona çok lüzumsuz bir mesele gelirdi. Belki de yalnızlıktan hoşlanması bu düşüncesini besleyen tek kaynaktı. Ve ne acıdır ki hayatı boyunca bu anlamsız sebepler ve düşünceler yüzünden evlenememişti. Zaten kimsesizler yurdundan ayrıldıktan sonra pek talibi de çıkmamıştı. Evlilik ona bir hayli uzak bir kelimeydi. Sigarasından bir nefes daha çekti daha derine ta içerlerinden bir noktaya, bulutsuz sıcak bunaltıcı havaya üfledi nefesini içindeki kederleri üflercesine. Hiç ağlamamıştı bu güne dek yakışır mıydı erkek adama ağlamak o yakıştıramazdı öyle bilirdi. Sevmek, ağlamak, acımak ve daha bir çok duyguyu tatmamış, belki hiç tadamayacaktı onu hayata bağlayan zamana asılı bir göbek kordonuydu. Boş bir bank buldu ve hiç yabancılık çekmeden uzandı insan kendi yatağına bu denli rahat uzanamazdı. Siyah gözlerini gecenin karanlığını aydınlatan ay ışığına dikti, parmaklarının arasındaki sigaradan son bir nefes aldı boşluğa üfledi dumanını, gülümsedi, küfretti ne oldu o da bilemedi öksürdü, parktaki köpek havladı, kimse duymadı öksürük sesini. Hayal kurmayı denedi, beceremedi. Aklına sadece yetiştirme yurdundaki günleri geldi, hiç de hoş olmayan bu düşünceyi hayale çevirmeden sildi ve uykuya dalmak için gözlerini kapattı. Hayalsiz bir uykunun verdiği sıkıntı ile kalbi acıdı, nefesinin sayıları azaldı vücudu ısısını kaybetti karnı içe çekildi, akabilen tüm kanı aşağıya düşen eline doğru aktı ama dökülmedi.

Sabahın ilk ışıkları yüzüne vuruyordu, günün en sevdiği saati güneş vücudunu ve bacaklarını ısıtmaya çalışıyordu. Bir hayli zaman geçti fakat ne ısınan bir bacak ne de bu saatin farkında olan birsurat ifadesi belirdi. Parktaki çöpleri toplayan ihtiyar fark etti onu ama nihayetinde o bir çöp değildi. Birkaç tarihi geçmiş gazete ile örttü cenazenin üzerini, çevreye kötü bir görüntü sunmak istemeyen ihtiyar çöpçü. Polis hiç bir yazılı ibare bulamadı üzerinde ve haber verecek kimseler savcı hariç. Zaten onun en yakını devlet olmuştu.

22.05.2008

 
Toplam blog
: 11
: 394
Kayıt tarihi
: 02.09.08
 
 

Yüksekokul mezunu bir emniyet mensubuyum. İlgilendiğim tek konu yazmak olsa gerek. Yorumlarınız için..