Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '21

 
Kategori
Anılar
 

AŞIK VEYSEL'E SAYGI

Âşık Veysel Halk ozanlarının harman olduğu yerden Sivas’tan geliyor. Bu toprağın ozanıdır Âşık Veysel.  1894 yılında Sivas ilinin Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Anası onu harman yerinde dünyaya getirmişti.  7 yaşında iken yörede meydana gelen çiçek hastalığından dolayı bir gözünü kaybetti. Zaten hasta olan öteki gözünü de  bir kaza sonucunda onu da kaybetti.   Veysel’in hayatı karardı.  Veysel zor günler yaşadı, babası ona yalnız kalmasın diye ufak bir cura almıştı.  Veysel bununla avunuyordu. 1920’lerde annesini ve babasını peş peşe kaybetti. Veysel bu ke öksüz kaldı.

 

Aşık Veysel, babasının teşvikiyle 10 yaşındayken saz çalıp şiir okumaya başladı. Büyük ozan, o dönemde saz ustaları Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin'den ders aldı.

İlk evliliğini 1919'da Esma Hanım ile yapan Veysel Şatıroğlu, annesini ve babasını 1920'de kaybetti.

Aşık Veysel, eşinin kendisini terk etmesi üzerine Aşık Veysel, eşinin kendisini terk etmesi üzerine 1928'de ikinci evliliğini Gülizar Hanım ile yaptı.

Veysel'in bu evlilikten Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarında 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu 84 yaşında 11 Ocak 2018'de, büyük kızı Zöhre Başer ise 2 Şubat 2020'de 85 yaşında yaşamlarını yitirdi.

Aradan yıllar geçti. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Sivas’ta 1931 yılında “ ÂŞIKLAR BAYRAMI düzenlendi” Âşık Veysel’de sazı ve sözü ile bu şairler şölenine katıldı.  O yıllarda Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer idi. Bu Âşıklar Bayram’ında Veysel’ in adı ünlendi. Âşık Veysel 29 Ekim 1933 yılında Ankara’ya geldi. Cumhuriyetin 10. Yılındaki törenlere katıldı. Âşık Veysel Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili şiirler okudu. O, 1933 yılında radyoya çıkmıştı. Bir ara Âşık Veysel’in kızı, damadı ve torunu anılarında Hürriyet’e konuşmuştu. Damadı Hüseyin Özer, Atatürk’ün Veysel’i arattığı geceyi anlatı.  Atatürk, Âşık Veysel’in Dolma bahçe Sarayına getirmesini emretmişti.  İstanbul kazan polis teşkilatı kepçe olmuş,   Veysel’i arıyorlardı.  Ertesi gün arandığını öğrenince Dolmabahçe Sarayı’na geliyor.  Ancak Kapıdaki nöbetçi:  Dün keyif zamanı idi, bugün ise mesai zamanıdır. Mesai zamanında Atatürk babasını dahi kabul etmez “ diyerek Âşık Veysel Atatürk’le bir türlü görüşemiyor.

( Hürriyet, 21 Şubat 2005- Damadı Hüseyin Özer, Âşık Veysel’in kızı Hayriye özer ve torunu Çiğdem Özer)  

 

Âşık Veysel bu toprağın ozanı idi.  Ünlü “Kara Toprak” başlıklı şiirinde:

 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık dostum kara topraktır

Beyhude dolandım, boşa yoruldum

Benim sadık yârim kara topraktır.

 

Bunları söylerken onun için en önemli ve sadık dostu kara toprak olduğunu vurguluyor.  Adı geçen şiirin bir başka dörtlüğünde ise şunları söylüyor:

 

Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi

Kazma ile dövmeyince kıt verdi

Benim sadık yârim kara topraktır  

 

Aşık Veysel Şatıroğlu,

 bir halk şairi,  bir filozof ve bir düşünce adamı idi.  “ Nedir bu Senlik,  benlik “diyordu. Birlikten yana idi. Amerika’da ki ırk kavgalarından ve yurdumuzda çıkan bazı mezhep kavgalarından şikâyetçi idi, bir şiirinde   
şöyle dile geliyordu:

 

Kür’tü, Türk’ ü, ne Çerkesi?

Hep Adem’ın oğlu kızı

Beraberce şehit, gazi

Yalan var mı ve neresi?

 

Kur’an’a bak, İncil’e bak

Dört kitabın dördü de hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası ( 1 )

 

Aşık Veysel’in en yakın dostu ve arkadaşı  onun  yanındaki  sazı idi. Sazını düzenlerken ve çalarken eken tarlayı biçen bir köylü gibi tabii idi. Aynı tabiiliği sazına şiir söylerken de  ve ona  sanki   nasihat eder gibi     sazının tellerinde     dile geliyordu:

 

Sen petek misali, Veysel’de arı

İnleşir beraber yapardık balı

Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı

Ben babamı, sen ustanı unutma..

 

Âşık Veysel 21 Mart 1973 yılında kendi köyünde vefat etti.  Eski Mardin Valisi, yakından tanıdığım, bir kadim dost gibi yakın gördüğüm Celal Kayacan,  o yıllarda Sivas valisi idi. Celal Kayacan Aşık Veysel’e bir hayli ilgilenmiş ve cenazesinde bizzat bulunmuştu. Âşık Veysel Nevruz Bayramında aramızdan ayrılmıştı.  Vefatından birkaç gün sonra basında yazılar yazıldı, o günlerde değerli Edebiyat öğretmeni ve gazeteci olan Ahmet Kabaklı 25.3.1973 günü Tercümandaki köşesinde şunları yazmıştı, onun anısına birkaç cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

“ Aşık Veysel ile epey yıllar önce Aydın’da, o zamanki Milli Eğitim Müdürü Lütfü Oran’ın ve öğretmenleri misafiri olarak tanıştık. Bir hafta sazında,. Sohbetinde, özel saatlerde bulunduk. Hoşbeşlerimiz içinde  onun şiirini sevdik. Ozanlar geleneğinin saza verdiği  değer ve muhabbeti onda yaşayan hareketler ve yüz çizgileri halinde seyrettik. Sazı ile  “ sazını”  övüyordu. Sazı onun en yakın arkadaşı idi. Onun dünyası idi, üstelikte ekmek parası. Yemekten sonra şöyle diyordu: “ Biz doyduk, Allah’a şükür, hele verin sazımın da karnını doyurak “ diyordu.  Ve şu manidar dizeleriyle sazını coşturuyordu:

 

 

 

Ben gidersem sazım sen kal dünyada

Gizli sırlarımı âşikâr etme

Giyin kara donu yaslan duvara

Garip bülbül gibi ahuzâr etme

 

Gizli dertlerimi sana anlattım

Çalıştım sesini sesime kattım

Baba gibi kollarımda yaylattım

Hayal-i hatır et beni unutma…

 

“ Âşık Veysel tam bir Anadolu köylüsü idi. İçi dertli, dışı şakrak, insanları sıkmaz, arif. Susmak bilir, söz bilir ve şakacı… Kendine mahsus üslup ile nükteler söyler, fıkralar anlatırdı.  İç âlemindeki aydınlık, karanlık dünyasına bizce meçhul bir ışık serpiştirir, göremediğimiz güzelliklerin hazzını bize sezdirirdi, Ozanımızı rahmetle anıyordum.  (2)

 

Ayrıca bugün Nevruz bayramınıdır,  başta ulusumuz  olmak özere  tüm  Türki Cumhuriyetlerin   Nevduz bayraemları kutlu ve mutlu olsun...

 

Aşık Veysel zor günler yaşadı,   sazı ile Anadolu’yu il il, ilçe ilçe dolaştı.  Türk Diline v ermiş olduğu hizmetlerden dolayı 1965  yılında  TBMM  tarafından ona    maaş bağlandı.  Bir ara  M,.E.B.  tarafından  köy enstitülerinde sazı ve sözü ile  öğrencilere ders  verdi ve öğretmenlik  yaptı. Halkımız tarafından sevildi ve sayıldı,  Şiirlerinin bir kısmı bestelendi ve TRT de yer aldı. Âşık Veysel sazı ve duygulu sözleriyle aşık geleneğini yaşatıyordu.  Görünmez gözleriyle değil, gönül gözüyle dünyayı bizden daha iyi görüyordu. Vefatının 48. Yılında saygıyla ve rahmetle mekânı cennet olsun diyorum. Sözlerimi Aşık Veysel’i en çok hatırlatan  “ DOSTLAR BENİ HATIRLASIN”   şiiriyle bağlamak istiyorum:

 

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın   

 

Can bedenden durmaz uçar

Dünya bir gün konan göçer

Ay tutulur yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

 

Can bedenden ayrılacak

Tütmez baca yanmaz ocak

Selam olsun  kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın

 

Açar solar türlü çiçek

Kimler gülmüş kim gülecek

Murat yalan ölüm gerçek

Dostlar Beni hatırlasın

 

Gün ikindi akşam olur

Gör ki baş neler gelir

Veysel gider adı kalır

Dostlar bene hatırlasın…

 

             Aşık Veysel ŞATIROĞLU       

        1- Âşık Veysel, Hayatı Sanatı, Şiirleri  - Tahir Kutsi, 

            2, Baskı,  Ararat Yayın evi,   Nisan 1973

          2-Ahmet Kabaklı, Tercüman Gazetesi 25.3.1973 - İstanbul                                             

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..