- Kategori
- Anılar
AŞIK VEYSEL'E SAYGI
Âşık Veysel Halk ozanlarının harman olduğu yerden Sivas’tan geliyor. Bu toprağın ozanıdır Âşık Veysel. 1894 yılında Sivas ilinin Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Anası onu harman yerinde dünyaya getirmişti. 7 yaşında iken yörede meydana gelen çiçek hastalığından dolayı bir gözünü kaybetti. Zaten hasta olan öteki gözünü de bir kaza sonucunda onu da kaybetti. Veysel’in hayatı karardı. Veysel zor günler yaşadı, babası ona yalnız kalmasın diye ufak bir cura almıştı. Veysel bununla avunuyordu. 1920’lerde annesini ve babasını peş peşe kaybetti. Veysel bu ke öksüz kaldı.
Aşık Veysel, babasının teşvikiyle 10 yaşındayken saz çalıp şiir okumaya başladı. Büyük ozan, o dönemde saz ustaları Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin'den ders aldı.
İlk evliliğini 1919'da Esma Hanım ile yapan Veysel Şatıroğlu, annesini ve babasını 1920'de kaybetti.
Aşık Veysel, eşinin kendisini terk etmesi üzerine Aşık Veysel, eşinin kendisini terk etmesi üzerine 1928'de ikinci evliliğini Gülizar Hanım ile yaptı.
Veysel'in bu evlilikten Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarında 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu 84 yaşında 11 Ocak 2018'de, büyük kızı Zöhre Başer ise 2 Şubat 2020'de 85 yaşında yaşamlarını yitirdi.
Aradan yıllar geçti. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Sivas’ta 1931 yılında “ ÂŞIKLAR BAYRAMI düzenlendi” Âşık Veysel’de sazı ve sözü ile bu şairler şölenine katıldı. O yıllarda Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer idi. Bu Âşıklar Bayram’ında Veysel’ in adı ünlendi. Âşık Veysel 29 Ekim 1933 yılında Ankara’ya geldi. Cumhuriyetin 10. Yılındaki törenlere katıldı. Âşık Veysel Cumhuriyet ve Atatürk ile ilgili şiirler okudu. O, 1933 yılında radyoya çıkmıştı. Bir ara Âşık Veysel’in kızı, damadı ve torunu anılarında Hürriyet’e konuşmuştu. Damadı Hüseyin Özer, Atatürk’ün Veysel’i arattığı geceyi anlatı. Atatürk, Âşık Veysel’in Dolma bahçe Sarayına getirmesini emretmişti. İstanbul kazan polis teşkilatı kepçe olmuş, Veysel’i arıyorlardı. Ertesi gün arandığını öğrenince Dolmabahçe Sarayı’na geliyor. Ancak Kapıdaki nöbetçi: Dün keyif zamanı idi, bugün ise mesai zamanıdır. Mesai zamanında Atatürk babasını dahi kabul etmez “ diyerek Âşık Veysel Atatürk’le bir türlü görüşemiyor.
( Hürriyet, 21 Şubat 2005- Damadı Hüseyin Özer, Âşık Veysel’in kızı Hayriye özer ve torunu Çiğdem Özer)
Âşık Veysel bu toprağın ozanı idi. Ünlü “Kara Toprak” başlıklı şiirinde:
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık dostum kara topraktır
Beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır.
Bunları söylerken onun için en önemli ve sadık dostu kara toprak olduğunu vurguluyor. Adı geçen şiirin bir başka dörtlüğünde ise şunları söylüyor:
Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Aşık Veysel Şatıroğlu,
bir halk şairi, bir filozof ve bir düşünce adamı idi. “ Nedir bu Senlik, benlik “diyordu. Birlikten yana idi. Amerika’da ki ırk kavgalarından ve yurdumuzda çıkan bazı mezhep kavgalarından şikâyetçi idi, bir şiirinde
şöyle dile geliyordu:
Kür’tü, Türk’ ü, ne Çerkesi?
Hep Adem’ın oğlu kızı
Beraberce şehit, gazi
Yalan var mı ve neresi?
Kur’an’a bak, İncil’e bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası ( 1 )
Aşık Veysel’in en yakın dostu ve arkadaşı onun yanındaki sazı idi. Sazını düzenlerken ve çalarken eken tarlayı biçen bir köylü gibi tabii idi. Aynı tabiiliği sazına şiir söylerken de ve ona sanki nasihat eder gibi sazının tellerinde dile geliyordu:
Sen petek misali, Veysel’de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı
Ben babamı, sen ustanı unutma..
Âşık Veysel 21 Mart 1973 yılında kendi köyünde vefat etti. Eski Mardin Valisi, yakından tanıdığım, bir kadim dost gibi yakın gördüğüm Celal Kayacan, o yıllarda Sivas valisi idi. Celal Kayacan Aşık Veysel’e bir hayli ilgilenmiş ve cenazesinde bizzat bulunmuştu. Âşık Veysel Nevruz Bayramında aramızdan ayrılmıştı. Vefatından birkaç gün sonra basında yazılar yazıldı, o günlerde değerli Edebiyat öğretmeni ve gazeteci olan Ahmet Kabaklı 25.3.1973 günü Tercümandaki köşesinde şunları yazmıştı, onun anısına birkaç cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
“ Aşık Veysel ile epey yıllar önce Aydın’da, o zamanki Milli Eğitim Müdürü Lütfü Oran’ın ve öğretmenleri misafiri olarak tanıştık. Bir hafta sazında,. Sohbetinde, özel saatlerde bulunduk. Hoşbeşlerimiz içinde onun şiirini sevdik. Ozanlar geleneğinin saza verdiği değer ve muhabbeti onda yaşayan hareketler ve yüz çizgileri halinde seyrettik. Sazı ile “ sazını” övüyordu. Sazı onun en yakın arkadaşı idi. Onun dünyası idi, üstelikte ekmek parası. Yemekten sonra şöyle diyordu: “ Biz doyduk, Allah’a şükür, hele verin sazımın da karnını doyurak “ diyordu. Ve şu manidar dizeleriyle sazını coşturuyordu:
Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı âşikâr etme
Giyin kara donu yaslan duvara
Garip bülbül gibi ahuzâr etme
Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesini sesime kattım
Baba gibi kollarımda yaylattım
Hayal-i hatır et beni unutma…
“ Âşık Veysel tam bir Anadolu köylüsü idi. İçi dertli, dışı şakrak, insanları sıkmaz, arif. Susmak bilir, söz bilir ve şakacı… Kendine mahsus üslup ile nükteler söyler, fıkralar anlatırdı. İç âlemindeki aydınlık, karanlık dünyasına bizce meçhul bir ışık serpiştirir, göremediğimiz güzelliklerin hazzını bize sezdirirdi, Ozanımızı rahmetle anıyordum. (2)
Ayrıca bugün Nevruz bayramınıdır, başta ulusumuz olmak özere tüm Türki Cumhuriyetlerin Nevduz bayraemları kutlu ve mutlu olsun...
Aşık Veysel zor günler yaşadı, sazı ile Anadolu’yu il il, ilçe ilçe dolaştı. Türk Diline v ermiş olduğu hizmetlerden dolayı 1965 yılında TBMM tarafından ona maaş bağlandı. Bir ara M,.E.B. tarafından köy enstitülerinde sazı ve sözü ile öğrencilere ders verdi ve öğretmenlik yaptı. Halkımız tarafından sevildi ve sayıldı, Şiirlerinin bir kısmı bestelendi ve TRT de yer aldı. Âşık Veysel sazı ve duygulu sözleriyle aşık geleneğini yaşatıyordu. Görünmez gözleriyle değil, gönül gözüyle dünyayı bizden daha iyi görüyordu. Vefatının 48. Yılında saygıyla ve rahmetle mekânı cennet olsun diyorum. Sözlerimi Aşık Veysel’i en çok hatırlatan “ DOSTLAR BENİ HATIRLASIN” şiiriyle bağlamak istiyorum:
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden durmaz uçar
Dünya bir gün konan göçer
Ay tutulur yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar Beni hatırlasın
Gün ikindi akşam olur
Gör ki baş neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar bene hatırlasın…
Aşık Veysel ŞATIROĞLU
1- Âşık Veysel, Hayatı Sanatı, Şiirleri - Tahir Kutsi,
2, Baskı, Ararat Yayın evi, Nisan 1973
2-Ahmet Kabaklı, Tercüman Gazetesi 25.3.1973 - İstanbul