Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Aşık olunacak ada: Santorini

Aşık olunacak ada: Santorini
 

Küçüklüğümden beri Santorini kartpostallarında hep aynı resmi gördüm. Küçük mavi bir kilisenin tepesinden muhteşem Ege manzarası. Yıllardır hayallerimi süsleyen bu manzaranın bana bu kadar yakın olması, gitme arzumu daha da artırıyordu. Öyle sanıyorum ki, zaten bu yüzden bir Jabiroo Kuşu oldum.

Ege’nin muhteşem doğası, bembeyaz evleri, leziz mutfağı, harika denizi ve misafirperver halkından dolayı“hayallerimdeki tatil işte bu”dedim ve en güzel Yunan adası olan Santorini’ye doğru yola çıktım.

Güneş Ege’de bir başka doğar, çiçekler bir başka açar, Ege’nin yemekleri ayrı lezzetli olur, manzarasına ise doyum olmaz. Bir tatilden istediğim her şeyi karşılayan Santorini’ye gitmek için önce İstanbul’dan direkt Mykonos’a uçtum. Mykonos’a indiğimde biraz da bu “çılgın” adada vakit geçirip sonra Santorini’ye giden feribotlardan birine kendimi attım. Ufukta Santorini belirginleşmeye başladığında, kalbimin daha hızlı attığını fark ettim. Sonunda hayallerimi gerçekleştiriyordum, sonunda Santorini’ye kavuşmuştum. Sarp bir kayalıkta küçük bir yerleşim yeri olarak gördüğümüz Santorini’nin “öteki yüzü”, adeta bu daha başlangıç diyordu. Asıl güzellikler adanın diğer tarafındaydı.

Feribot iskeleye yanaştı ve Santorini topraklarına ayağımı bastım. Güneşli bir Ege havasında rüzgar ılık ılık yüzüme vururken düşüncelerimin huzura kavuştuğunu hissedebiliyordum. Dimdik bir kayalığın karşısında olduğumdan dolayı yukarı çıkmak için 3 seçeneğim vardı: Ya teleferiğe binecektim, ya katırlara atlayıp yavaş yavaş manzaranın tadını çıkaracaktım, ya da bavullarımla beraber 500’ün aşkın merdiveni çıkıp yorgunluktan ölecektim. Ben en kestirme yol olan teleferiği seçtim, bu muhteşem adayı havadan görmenin de keyfini yaşamalıydım.

Santorini’nin kalbi olan Fira’ya otobüslerle gitmek mümkün. Adanın en merkezi yeri olan Fira, bütün heyecanı, restoranları, insanları, otelleri ile karşımda. Benim kalbim ise Santorini’ninen muhteşem yeri olan Oia için atıyor. Hayallerimi süsleyen o kartpostal manzarasına da ev sahipliği yapan Oia, dünyadaki her insanın görmesi gereken bir güzelliğe sahip.

Fira’ya gelmişkenüzüm bağlarını gezmeden olmaz dedim kendi kendime. O uçsuz bucaksız tarlalar, bana yürüyüş boyunca sonsuzluğu anımsattı diyebilirim. Öyle huzurlu hissediyor ki insan kendini orada; sanki bir tek siz ve doğa ana kalmış şu kocaman dünyada...

Akşam olurken, yavaş yavaş acıktığımı hissediyorum bir anda. Tabii gözler o manzaralardan sonra leziz bir şeyler de aramıyor değil! Adanın batısında, Amoudi Koyu’nda yer alan Sunset Taverna’ya gidiyorum hemen. Buranın ününü henüz geçen yıl Santorini seyahati gerçekleştiren arkadaşımdan duymuştum. Dediği kadar varmış! Bu taverna, 30 yıllık geçmişiyle bölgenin ‘‘ilk balık tavernası’’ unvanına sahip. Özellikle benim gibi günbatımı manzarası aşıkları için inanılmaz güzellikte bir yer olan Sunset Taverna’da, buranın ünlü yemeği karidesli spagetti yiyorum. Peki bu spagettinin yanına neyi yakıştırdım dersiniz? Elbette bir kadeh yerli üretim şarap. Bu tek başınalıkta, güneşin o huzur veren turuncu rengi bana herkesten daha iyi eşlik ediyor sanki! Bu akşam başkaydı, belli!

Ertesi gün farklı bir şeyler yapmak istedi canım. Bu kez geç kalkıp, bütün öğleden sonrayı berrak bir denizde geçiriyorum! Bu berrak deniz, Vlihada Plajı’nda yer alıyor. Kırmızı plaj olarak da bilinen plaj, sakinliği ve doğasıyla beni alıp uzaklara götürdü... Bu kadar yorgunluğun ardından ağzıma layık bir sofra hayal etmeye başladım!

Kaldığım otelde tanıştığım bir çiftin bana önerdiği, bir balık lokantasıydı bu kez aklımdaki. Santorini’nin en iyi balık lokantalarından biri olan Katina’s’ta levrek ve ıstakoz sipariş ettim! Neden bilmiyorum ama, Ege’nin deniz ürünleri bir başka. Büyük bir iştahla karnımı doyurduktan sonra otelime, huzurlu ortamıma geri döndüm.

Adadan ayrılma günü geldiğinde, sanki adadan kopmak istemediğimi göstermek için katırla yavaş yavaş limana indim. Bu kez teleferik kullanmak pek işime gelmedi. Son kez bu göz kamaştıran manzarayı izleyerek iskeleye vardım. Feribotun hareket saatine daha yarım saat olduğunu anımsayıp, bu yarım saati de Santorini’yi anılarımda hep o an gördüğüm gibi kalması için fotoğrafladım. İyi ki de yapmışım. Şimdi evimden bunları yazarken, bir yandan da fotoğraflara bakıp duruyorum. Gelecek sene için, birkaç günlük kaçamağı şimdiden düşünüyorum. Eğer bir gün Santorini’yi ziyaret ederseniz, fotoğraf makinenizi sakın elinizden düşürmeyin! Zira yılın geri kalanında o fotoğraflara çok ihtiyacınız oluyor...

Yunanistan'ın diğer güzel adalarını keşfetmek için tıklayın!

 
Toplam blog
: 67
: 2743
Kayıt tarihi
: 15.04.13
 
 

Jabiroo ismi bir tür Güney Amerika leyleğinden esinlenerek bulunmuştur. Jabiroo özel seyahat haya..