Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '14

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Aşık Şeref Taşlıova ile Röportajım

Aşık Şeref Taşlıova ile Röportajım
 

ŞEREF TAŞLIOVA İLE BEN


1. Sayın Taşlıova, bizim kuşağımız sizi tanıyor ancak genç kuşaklara sizi tanıtmak amacıyla soruyorum. Şeref Taşlıova kimdir?

Ben Şeref Taşlıova; 10 Nisan 1938 tarihinde Kars’ın Çıldır ilçesine bağlı Gülyüzü köyünde doğmuşum. Babamın adı Hacı, anamın adı Nergiz’dir. Babam 1945 yılında öldüğünde 8 yaşındaydım. İki kız, üç erkek olmak üzere benle beraber beş kardeş yetim kaldık. Bizleri annem büyüttü.

2. Eğitiminiz nedir?

Kars’ta Cilavuz Köy Enstitüsü’nde okudum ancak bitiremedim. O zamanlar geçim sıkıntımız vardı. Okulu istemeyerek bırakmak zorunda kaldım. Köy enstitüleri çok önemli eğitimciler yetiştirmiştir. Yazar Mahmut Makal, Yazar Ümit Kaftancıoğlu, Yazar Dursun Akçam,  Türkiye’nin en zengin iş adamlarından Ali Rıza Çarmıklı ve daha niceleri oradan yetişmiş değerli kişilerdendir.

3. Sayın Taşlıova, âşık olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Âşık olmaya ilkokul 2. Sınıf öğrencisiyken karar verdim. Bazı meslekler usta-çırak ilişkisiyle öğrenilir. Mesela kuyumcu, derici, semerci olmak gibi… Bu âşıklık mesleği de usta-çırak ilişkisiyle olan bir sanat dalıdır. Köyümüzdeki Gülyüzü İlkokulu 2. Sınıf öğrencisiyken öğretmenim 23 Nisan programında türkü söylememi istemişti. O yıllarda Malatyalı Fahri Kayahan’ın taş plağından dinleyerek öğrendiğim “Sarı Gelin” türküsünü söyledim. O yılki 23 Nisan törenimize tesadüfen köyümüze gelen Âşık Şenlik’in oğlu Kasım da katılmıştı. İlk söylediğim türkü “ Erzurum çarşı Pazar” olmuştu. İlk kez 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Çıldır ilçesinde sahneye çıktım. O zamanlar 10-11 yaşlarındaydım.  

4. Ustalarınız kimlerdir?

İlk defa Malatyalı Fahri Kayahan’ın taş plağındaki “Sarı Gelin” i dinleyerek başladım. Daha sonra Âşık Şenlik’in oğlu Kasım ustam olmuştur. 1952 yılında âşıklığa başladım. Türkiye’de özellikle Kars’ta, Erzurum’da yaşayan birçok usta âşıktan faydalandım. Onlardan bilgiler alarak ve çok çalışarak kendimi yetiştirdim.

5. Ailenizin bu konuda tutumu ne idi?

Babamı 8 yaşımda iken kaybetmiştim. Annem her zaman bana destek olmuştur.

6. Âşıklık Geleneği hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?

Âşıklık Geleneği; Dede Korkut’tan günümüze kadar uzanan uzun bir tarih yoludur. Halkın dilini, geleneğini yaşatan, geleceğe aktaran Türk milli kültürünün en önemli dallarındandır.Türk dilini eskiden kopuzla şimdi ise sazla nakleden işleyen bir sanattır. Halktan aldığını içindeki gönül süzgecinden geçirdikten sonra arının bal yaptığı gibi tatlandırıp halka vermektir. Şiir, bir nevi bal kovanıdır. İçinde her türlü lezzet vardır.

7.  Divan, tecnis, lebdeğmez, muamma, halk hikâyeleri, hakkında neler söylersiniz?

Bunlar şiirin sanat türleridir. Çok eskiden beri süregelmiştir. Burada “Divan” dediğimiz Divan Edebiyatı’ndaki “Divan” değildir. Divan, âşıklık geleneğinde on beş heceli şiir türüdür.  Divan, Âşık meclislerinin ilk açılışında, Halk Hikâyelerinin ilk başlangıcında söylenir.  15 hece ölçülü, ağırlıklı bir şiir yapısıdır.

Tecnis; 11 hecelik şiirin altına 7 heceli dört dizeden oluşan cinaslı şiir eklenmiş ve kendine has müziği olan bir türdür. Eski usta âşıklar çok kullanmışlardır. Anadolu’da çok kullanılmaz. Özellikle Doğu’da Kars yöresinde görülür. Çok ince bir sanattır.

Lebdeğmez de ise bazı harfleri kullanmamak gerekir. Bunlar “b, m, p” gibi dudak ünsüzleridir. İki dudağın arasına iğne konularak söylenir. Diş- dudak ünsüzleri ve ünlüleri “f, u, ü, v” kullanılabilir.

Şiir içerisinde bilinmeyeni gizleyen, sorduğu kişinin bilgi derinliğini ölçmek ve ona karşı üstünlüğünü ispatlamak amacıyla söylenen şiirli bilmecelere muamma denir.

Usta âşıklar tarafından tasnif edilen; içinde tarihi olaylar geçen; şiirlerle renklendirilmiş; uzun kış gecelerinde, köy düğünlerinde, şehirlerdeki halk kıraathanelerinde anlatılan uzun öykülere halk hikâyesi denir.

8. “Doğaçlama” nedir? Doğaçlama âşıklık geleneğinin olmazsa olmazı mıdır? Bu konuda neler söylersiniz? Doğaçlama yaparken zorlandığınız oldu mu?

Doğaçlama; âşıkların gönlüne ilham geldiği zaman o anda duyduklarını gönülden dile aktararak şiir söyleme sanatıdır. Yarışmalarda iki âşığın şiir ölçüleri de dikkate alınarak anında söyledikleri geleneksel türdür. Doğaçlama yapılırken kafiyesi dar olan yarışmalarda zorlanma olabilir ama usta bir âşık bunu çözer.

9. Türkiye’de geçmişte ve günümüzde âşıklık geleneğinin en iyi temsilcileri kimlerdir?

Türkiye’de âşıklık geleneğinin geçmişten günümüze kadar çok önemli temsilcileri olmuştur. Bunlardan bazıları: Karacaoğlan, Yunus Emre, Dadaloğlu, Köroğlu, Pir Sultan Abdal, Seyrani, Gevheri, Âşık Ömer, Âşık Şenlik, Âşık Sümmani, Erzurumlu Emrah, Âşık Veysel ile sayısı yüzleri aşan ustalardır.

10. Bildiğim kadarıyla âşıklık geleneği usta- çırak ilişkisi olarak sürdürülmektedir. Sizin bugüne kadar tahminen kaç öğrenciniz olmuştur? Yetiştirdiğiniz öğrencilerinizden en çok takdir ettiğiniz kimdir?

Âşıklık geleneği Dede Korkut’tan günümüze kadar usta-çırak silsilesi ile gelmiştir. Büyük ustaların yetiştirdiği çıraklar sanatlarının zirvesine çıkarak çok önemli yerlere kadar yükselmişlerdir.

Ne yazık ki bugün âşıklık geleneğinde usta-çırak geleneği yok olmaya doğru gitmektedir. Bunun nedeni de Anadolu’daki Doğu’dan Batı’ya doğru göçlerdir. Bu göçler esnasında birçok değer kaybolmak üzere yerinden oynamıştır.

Kars’taki âşıkların çoğu bizlerden etkilenmişlerdir. Şu an Almanya’da olan Sadrettin Ulu, Manisa’dan Bekir Sami Özsoy (mahlası Nuri Şahinoğlu), Hikmet Arifi Ataman, Korkmaz İkan, Faruk Erdoğan, Şah İsmail çıraklarımdan bazılarıdır. Hepsini aynı değerde severim. Ayrıca Kars’ta Âşıklar Kahvesinde geleneği bizlerden öğrenen pek çok âşık da olmuştur.

11. Bu geleneğin daha geniş tabanlara yayılması nasıl mümkün olabilir?

Bu geleneğin daha geniş tabanlara yayılması şöyle mümkündür:

Devlet desteği görmek, aslını bozmadan geleneği yaşatmak, Türkiye’de önemli bölgelerde Âşık Kahvelerini çoğaltmak ve buralarda usta-çırak beraberliğini sağlamak, sanatı sanat gibi yaparak topluma kabul ettirmek, medya ve basınla sıcak ilişkide bulunmak, Uluslararası festivaller yaparak ve uluslararası festivallere katılarak dünyaya açılmak gerekir.

12. Dünya’da ve Türkiye’de Âşıklık Geleneği ne durumdadır? Hangi ülkede veya ülkelerde bu gelenek en üst düzeyde seyretmektedir?

Şiir, hikâye, masal, efsane her toplumda döneme ve devre göre az veya çok vardır.  Türk Dünyası Âşıklık Geleneğinin temeli Dede Korkut’tan başlar. Bu bizim geleneksel biçimde yaşayarak günümüze gelen milli kültürümüzdür.

Asya’dan dünyaya yayılması âşıklığı iyi bilen ve uygulayan isimler sayesinde olmuştur. Biliyoruz ki dilin en önemli taşıyıcıları âşıklardır.

Ben kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bu geleneği dünyanın birçok yerinde yaşatmaya ve yürütmeye gayret gösterdim. Çeşitli ülkelerde düzenlenen festivallere katıldım. Âşıklık sanatımızı icra ederek tanıttım.

13. Siz yaşarken heykeli dikilen ender sanatçılardansınız. Bu heykel ne zaman, kim tarafından diktirildi? Bu konudaki görüşlerinizi ve duygularınızı öğrenmek isterim.

Kars’tan başlayarak Türkiye’nin birçok ilinde elde ettiğim başarılar; yurt içinde ve yurt dışında yaptığım gösteriler; âşıklık geleneğini tanıtma, yaşatma, devam ettirme süreci içinde yaşarken heykeli dikilen bir sanatçı olmamı sağlamıştır. Ulusal ve uluslararası basında başarılarıma yer verilmesi, edebiyat dergilerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitaplarında yer almam; bu kitapların okullarda öğrencilere okutulması da benim için çok önem taşımaktadır.

Kars’ta âşıklık geleneğinin yaşaması ve gelecek nesillere örnek olması amacıyla o dönemdeki Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun önermesi ve Belediye Encümen kararıyla heykelim diktirildi. 6 Ekim 2009 tarihinde dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından açılışı yapıldı. Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden, Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, çeşitli illerin valileri ve kalabalık halkın iştirakiyle güzel bir açılış oldu. Bu olay medyada ve basında çok yer aldı.

Üzerine düşen görevi başarılı bir şekilde yapmak, yaşarken bunun takdir edilmesini görmek çok az insana kısmet olur. Yaşayan insan olarak heykeli dikilen tek âşığım. Bu güzel günü görmek kendime olan güvenimi, âşıklık geleneğine içten bağlılığımı daha da güçlendirdi. Başarı heyecanı duydum, çok sevindim. Bu şahsım için gurur vericidir. 

 14. UNESCO’nun koruma altına aldığı birkaç isimden birisiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu UNESCO’ya somut olmayan kültürel miras kapsamında yaşayan insan hazinesi olarak şahsım önerildi. UNESCO’nun listesinde yer aldım. Cenevre- İstanbul- Safranbolu toplantılarında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayları ile 2010 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Yaşayan İnsan Hazinesi olarak İstanbul’da güzel bir törenle ödülümü verdiler. UNESCO’nun Kültür Mirası listesinde âşıklık geleneğinden ismi olan ilk tek kişiyim. Bu, çok önemli bir dünya ödülüdür.

15. Sayısız ödül kazandığınızı biliyorum ama ilki eminim sizin için çok anlamlıdır. İlk ödülünüz ve bugüne kadar aldığınız ödüller içinde sizin için özel olanlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Katıldığım yarışma, bayram, festival, milli törenlerde yurt içinde ve yurt dışında aldığım altın, gümüş, bronz madalya sayısı iki yüzün üzerindedir. Plaket ve onur belgesi sayısı 220 adettir. Evimde kendime ait eşyaların müzesi vardır. Fahri doktora cübbem ile uluslararası festivallerde giydirdikleri cüppeleri muhafaza ederek saklamaktayım.

Hepsi birbirinden değerlidir.  İlki 1964 yılında Kars’ta Selçuklu Sultanı Alpaslan adına yapılan madalyadır. Konya Âşıklar Bayramında kazandığım altın madalyalar, Kırgızistanlı Cengiz Aytmatov’un verdiği madalya ile UNESCO’nun Dünya Kültür Kupası ve çok defa İngiltere’de yapılan (Hikâye anlatma) Storytelling Festivalinin bayrağı benim aldığım ödüller içinde çok özel bir yere sahiptir.

16. Çocuklarınızın sanatınıza bakışı ve ilgileri hangi boyuttadır?

Altısı kız biri erkek olmak üzere yedi çocuğum var. Çocuklarım lise veya üniversite mezunudur; hepsi sanata ve şiire sevgi duyarlar. Oğlum Muammer Mete Taşlıova, Edebiyat Fakültesi mezunudur. Ayrıca İşletme Fakültesini de bitirmiştir. Türk Dili ve Edebiyatı üzerinde akademik çalışma yaparak Doçent Doktor unvanını almıştır. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde öğretim görevlisidir. Büyük kızımın kızı olan torunum Elif de edebiyat öğretmenidir. Almanya’daki kızımın kızı torunum Selda da güzel şiirler yazar. Ailece sanata yakınlık, sevgi ve saygı duyarlar.

17. Gelecek kuşaklara mesajınız nedir?

Gelecek kuşakların dillerini, geleneklerini yaşatmalarını;  âşıkların söyledikleri şiirlere, müziklere, anlattıkları hikâyelere kulak vermelerini; iyi dinlemelerini ve doğru anlamalarını öneririm. Bir millet önce kendi kültürünü tanır, yaşar ve o kültürle büyür. Başka kültürler; onun yücelmesinin, yükselmesinin önünü kesebilir. Yozlaşmış, aslı bilinmeyen kültürlere kapılanlar yok olurlar.

18. Size sormamı istediğiniz bir soru var mı?

Çok önemli ve güzel sorularınız için teşekkür ederim.

19. Benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz ve sorularımı sabırla cevapladığınız için çok teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Ben de size çok teşekkür ederim. Bana bu güzel soruları sorarak edebiyatımıza katkıda bulundunuz. Sizin gibi değerli şair ve bilge edebiyat araştırmacısı bir hanımefendiyle bu röportajı yapmak bana ayrıca sevinç ve haz verdi. Sizin de önemli bir şair ve yazar olduğunuzu biliyorum. Bu çalışmanızın geleceğe ışık tutacağına ve ileride sizi hak ettiğiniz çok daha iyi yerlerde göreceğime inanıyorum. Hoşça kalın.

HARİKA UFUK

 ADANA

"Türk Dünyası Nevruz Şenliği"

30 MART 2013

 
Toplam blog
: 389
: 261
Kayıt tarihi
: 01.12.13
 
 

Adana'da doğdu. Öğrenim hayatına İstanbul'da Çengelköy İlkokulu'nda başladı. İstanbul Marmara Ünive..