Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşıkken evlenmeyin

Aşıkken evlenmeyin
 

Âşıkken aşık olduğunuz insanla evlenmeyi düşünmek doğaldır. Ama bunun iyi bir karar olması olasılığı oldukça düşüktür. Aşk, aşk mevcudiyetiyle sonsuza kadar sürmez. Hiç bir şey ilk oluştuğu andaki gibi kalmaz. Maalesef bir dönüşüm geçirmek zorundadır. Her şeyde olduğu gibi maddenin değişimi yasası aşk içinde geçerlidir. Aşkın değişmesi istendik bir durumdur. Değişmeden kalan aşk duygusu insan için yıkıcı olabilir. Yüksek duygu durumu, sürekli salgılanan adrenalin, beynin sadece bir bölümüne kanın akışı, bütün hormonların bozulması ve ardından davranış bozuklukları…

Zannederim insan doğası bu yüksek duygu durumunu bir süre tölere edebilecek yapıya sahip, üstelik bu süre sarfında mutluluk üstü bir durumunda keyfi sürülebilir. Fakat uzun sürmesi durumunda çeşitli ruhsal ve metabolik bozukluklar yaratacaktır. Aşk duygusu sürerse, bu o insanla bir arada olamamanın onun insancıl yanlarını keşfetme fırsatı bulamamanın neticesinde, genelde yaşanmamış ilişkilerde rastlanabilir. Filmlere ve romanlara konu olan o duygusal yoğunluk eğer hastalığa ve yıkıma dönüşmezse bir şekilde insan bünyesinde yaratıcılığa, sanata dönüşebilir.

İlişkilerde tıpkı insanlar gibidir; doğar, büyür ve ölürler. Aşk duygusu ilişkinin başındadır bu nedenle   yeni doğmuş bir bebeğe benzetebiliriz. Bilirsiniz bebek doğduğunda çok güzeldir, saftır, taptazedir. Sadece varlığı, güzelliğidir. Henüz bozulmamış hayranlık yaratan kutsal bir enerjidir. Bebek büyüdükçe ondan topluma uygun davranışlar beklemeye başlarız. Mamasını kendi yemesini, yerden bir şey almamasını, prizleri ellememesini,  durmasını, yapmamasını, vurmamasını, burnunu karıştırmamasını öğretmeye başlarız. Çünkü artık o büyüyordur ve herhangi biri gibi bunları yapmak zorundadır.

İlk aşk oluştuğunda da yeni doğan bir bebeğin yarattığı heyecan ve enerjiyi duyumsarız. Aşkın da tıpkı bebekler gibi egosu yoktur. Yeni doğmuş bir bebekten nasıl ki hiçbir şey beklenmezse ilişkinin bebeklik dönemi olan aşktan da bir şey beklemeyiz. Aşıkken birbirlerinin varlıklarında yok olan, birbirlerine karşı duyulan yoğun duygulardan başka hiçbir şey yokken bir süre sonunda çiftler, beni aramalıydı, bana böyle davranmalı, bana bir çiçek dahi almadı, gibi beklentiler içine girmeye başlar. Artık aşıklar için sadece duygular değil, davranışlar da işin içine girer ki bu sadece birbirlerinin gözünde değil, toplumun gözünde de önem kazanır. İşi, gücü, ailesi, eğitimi, giyimi, arkadaşları hakkında tıpkı bir bebek büyürken olduğu gibi istekler ve beklentiler başlar.

Bu beklentiler tabii ki aşkın şeklini bozmaya başlar. Bu bozulma neticesinde aşkın devam etmesi, sevgiye dönüşmesiyle mümkün kılınabilir. Artık kişiler birbirlerinin saf en güzel özlerini değil onların uzantılarını da görmeye başlarlar. Aşık olduğu yani hayran olduğu yüce varlık, bir insana dönüşmüştür. Aşık zamanla onun hiçte yüce olmayan yanlarını sıradan taraflarını keşfetmiştir. Bu da hayranlığını yok etmiş, yerine eksik ve yetersiz taraflarıyla bir insanı sevmeye dönüşmüştür. Bebeğin büyüyüp, herhangi bir insan olması gibi aşkımızda büyüyüp, daha fazlaca günlük yaşantımızda hissedebildiğimiz daha bilindik bir duyguya; sevgiye dönüşmüştür.

Fakat sevgi aşkı içinde barındıran ondan daha güçlü, daha büyüktür. Aşk insana kendine ve aşık olduğu kişiye zarar verdirecek davranışlara itebilir, ama sevgi, insanı sevdiğine zarar verecek davranışlara itmez. Çünkü sevgiye dönüşmüş aşkta artık yalnızca duygular yoktur, mantıkta eşlik etmeye başlamıştır.

Aşık olduğumuz kişiyle yaşamı paylaştıkça, onu gerçekten tanımaya başlayınca; ilişki beklentilere göğüs gerip, yaşam gerekliliklerini yerine getirmeye, yaşam sorunları karşısında çözüm yolları bulmaya başlamasıyla artık bir bebek değil yetişkindir ve sağlıklı gelişimini sürdürmüştür. Bebekse yürüyüp konuşup, bazı davranışları öğrenerek kendi sorumluluklarını almaya başlamış ve yetişkinliğe giden yolda ilerlemeye devam etmiştir.

Aşıkken evlenmek, bir bebeğin ilk doğduğunda yürümesini, konuşmasını beklemekle aynı anlama gelir.  Aşıkken henüz iki ailenin bir araya gelmesi, iki kültürün bir çatıyı oluşturma süreçleri ciddi anlamda zor bir zanaattır. Böyle bir yükün altında aşk yıpranabilir ve bir daha toparlanamayabilir. Aşıkken henüz, matematik(ev eşyaları, düğün masrafları, hediyelerin masrafları vs.), sosyal bilgiler(ailelerin tanışması), hayat bilgisi(karşı tarafın adetleri, gelenekleri, görgü) dersleri ağır gelecektir ve muhtemelen sınıfta kalacaktır. Önce aşıklar bulutlardan inip, ayakları sağlam yere basmalı, aşklarını büyütüp sevgiye dönüştürmelidirler. Kendi eksik ve gedik taraflarını görmeye başlayıp, yavaş yavaş problemler çıktıkça çözüm yolları üretme talimlerinin evlilik öncesi yapılması önemlidir. Yani sınava girmeden önce ders çalışılmış olmalıdır, değil mi? Böylece temeli sağlam bir çatı kurulabilir. Aşıkken acele etmeden, aşkın sağlıklı biçimde sevgiye dönüşmesini bekleyerek eş adaylarının birbirlerini tanıdıktan sonra evliliğe karar vermeleri en uygun davranış olacaktır.  

Sevgiye dönüşen aşklarınız olsun dileğiyle…

 
Toplam blog
: 21
: 1610
Kayıt tarihi
: 21.02.13
 
 

Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında lisans ve yüksek lisanımı yaptım..