- Kategori
- İlişkiler
Aşıkları, ozanları unutamadık…
05/12/2009
Var olan ama unutulmaya yüz tutan bazı değerlerimiz, alışkanlıklarımız, geçmişte yaşanan bizlere özgü kültürümüze ait güzelliklerden birisini geçen gün bir dostum bana hatırlattı.
Gezici Aşıklar festivalinin 4 Aralık tarihinde Akyurt Vakfı yaşamevinde başladığını; Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü ile Sincan Kars-Ardahan-Iğdırlılar Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği, Akyurt Vakfı işbirliğinde “Türkiye Gezici Halk Hikâyeleri Festivali”nin ilkini gerçekleştiriyoruz.
Deyince inanın bir taraftan çok mutlu oldum diğer taraftan da ufak bir sızı yüreğimi yoklayıp geçti.
Mutlu oldum; çünkü somut olmayan kültürel mirasımızın Akyurt Vakfı yaşamevinde (orada yaşayan ihtiyar, yaşlı tanımlarından ziyade “kıdemli vatandaş” tanımını kullanan) böyle nezih bir yerde festivalin yapılıyor olması.
En güzeli de dinlemek isteyen ilgilenen herkese bu festivalin 6 gün boyunca açık olması, içimde bu kış gününde güzel bir bahar havası yarattı.
Üzüldüm, çünkü zamanla değişime uğrayan geleneksel eğlenme biçimi, iletişim araçlarının artması ve insanların ilgi alanlarının farklılaşmasından dolayı halk hikâyeleri ve hikâye anlatanların günden güne iyice azalması ve bu geleneğin gerilemeye yüz tutmasıdır.
Tabi bu iş sanıldığı kadar kolay değildir.
Usta aşıkların yanında uzun yıllar çıraklık yapmak, saz çalmayı, âşık makamlarını, irticalen şiir söylemeyi, iki âşığın atışması şeklinde cereyan eden icrada diyalogu ve merkezi konuyu aşkın oluşturduğu hikâye anlatımını bilmek gerekiyor.
Yazının başında belirttiğim gibi unuttuğunuz bir konuyu birilerinin gündeme getirmesi ne kadar güzel bir şey.
Bende bu arada Aşık Veysel Üstadı daha çok dinler oldum.
Nasıl da hazin, kederli bir öyküsü var. Okuduğunuzda derin bir sızı boğazınıza yapışıp kalıyor.
Küçük yaşlarda gözünün birini çiçek hastalığı yüzünden diğerini de kaza sonucu kaybetmesi.
Annesini ve babasını 20’li yaşlarda öbür dünyaya uğurlaması…
İlk karısının onu terk etmesi ve kederli günlerin ağır kasvetinin gönlünde çöreklendiği günlerin başlaması…
Gurbeti hayatı yaşar. Seferberlik olur askere gidemez.
Fakirlik üst üste gelen kederler bir türlü yakasını bırakmaz hayatı boyunca.
Babasının Veysel’e ve şimdi onu dinleyenlere yaptığı en büyük iyilik ona saz alması ve bu konuda çok değerli aşıklardan ders almasıdır.
Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaşması ona ayrıca büyük değerler katar.
Onun şiirlerinde yaşama sevincini, hüznü, umutsuzluğu, iyimserliği aynı anda yakalayabilirsiniz.
Ve üstat Aşık Veysel, herkes ‘buralarda fidan yetişmez’ derken o toprağı sevgisiyle, azmiyle, emeği ile yeşertir.
Orada yaşayan insanların takdirlerini toplar.
En sonunda da ‘benim sadık yarim kara topraktır’ der ve ebedi yolculuğuna çıkarken arkada nesillerden nesillere sazını, sözünü, dürüstlüğünü sevgisini bırakıp gider.
Tabi bu bağlamda Akyurt Vakfı yaşamevini yöneticilerini ve emeği geçen herkesi kutlamadan geçmemek gerekir.
Birileri bir şekilde sahip çıkmazsa var olan nadide değerlerimiz bir gün unutulmaya yüz tutacak.
Nesillerden, nesillere bilgi, kültür elçiliği yapılmamış olacak sonuçta da kendini bilgisayar oyunlarına adayan, chat yapan, sohbet etmeyen, acıyı, hüznü bir çaba uğruna öğrenemeyen, sabırdan yoksun, geçici sevinçlerin kölesi olup gerçek aşkı bulamayan duygu yoksunu gençlerin yetiştiğini gözlerimiz dolarak göreceğiz ne yazık ki…
Onun için her birimize çok büyük görevler düşüyor. Bu gün kendiniz için şöyle aşıklar diyarına uzanıp onlardan bir türkü, bir hikaye, bir şiir dinleyin.
Hem de gönül gözünüzle tıpkı Aşık Veysel gibi.
YUMMA GÖZÜN KÖR GİBİ
Kambur felek sanki beni kayırdı
Eşten dosttan nazlı yardan ayırdı
Gizli sırrım memlekete duyurdu
Sanki benim bir ettiğim var gibi
Kimine at vermiş eştirir gezer
Kimine aşk vermiş coşturur gezer
Kimine mal vermez koşturur gezer
Sanki bunu zengin etmek zor gibi
Bir kısmına yayla vermiş köy vermiş
Bir kısmına büyük büyük pay vermiş
Sevdiğine güzellikle boy vermiş
Al yanaklar şule verir nur gibi
Birinin aklı yok deli divane
Bir kısmı muhtaçtır acı soğana
Bir kısmını zengin etmiş yan yana
Şimdi kendi saklanıyor sır gibi
Kimine saz vermiş çalar eğlenir
Kimi zevk içinde güler eğlenir
Veysel gözyaşlarını siler eğlenir
Yeter gayri yumma gözün kör gibi
Aşık Veysel
e-mail:belginturan@gmail.com
http://akyurtvakfi.org.tr/tag/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali/
Gün Gün Haberler ve Resimler:
http://akyurtvakfi.org.tr/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali-2-gun-asik-bayram-denizoglu-kars/
http://akyurtvakfi.org.tr/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali-1-gun-asik-temeli/
Basında çıkan ilk haber
http://www.haber24.com/BELGIN-TURAN/3-231/Asiklari-ozanlari-unutamadik.html
Var olan ama unutulmaya yüz tutan bazı değerlerimiz, alışkanlıklarımız, geçmişte yaşanan bizlere özgü kültürümüze ait güzelliklerden birisini geçen gün bir dostum bana hatırlattı.
Gezici Aşıklar festivalinin 4 Aralık tarihinde Akyurt Vakfı yaşamevinde başladığını; Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü ile Sincan Kars-Ardahan-Iğdırlılar Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği, Akyurt Vakfı işbirliğinde “Türkiye Gezici Halk Hikâyeleri Festivali”nin ilkini gerçekleştiriyoruz.
Deyince inanın bir taraftan çok mutlu oldum diğer taraftan da ufak bir sızı yüreğimi yoklayıp geçti.
Mutlu oldum; çünkü somut olmayan kültürel mirasımızın Akyurt Vakfı yaşamevinde (orada yaşayan ihtiyar, yaşlı tanımlarından ziyade “kıdemli vatandaş” tanımını kullanan) böyle nezih bir yerde festivalin yapılıyor olması.
En güzeli de dinlemek isteyen ilgilenen herkese bu festivalin 6 gün boyunca açık olması, içimde bu kış gününde güzel bir bahar havası yarattı.
Üzüldüm, çünkü zamanla değişime uğrayan geleneksel eğlenme biçimi, iletişim araçlarının artması ve insanların ilgi alanlarının farklılaşmasından dolayı halk hikâyeleri ve hikâye anlatanların günden güne iyice azalması ve bu geleneğin gerilemeye yüz tutmasıdır.
Tabi bu iş sanıldığı kadar kolay değildir.
Usta aşıkların yanında uzun yıllar çıraklık yapmak, saz çalmayı, âşık makamlarını, irticalen şiir söylemeyi, iki âşığın atışması şeklinde cereyan eden icrada diyalogu ve merkezi konuyu aşkın oluşturduğu hikâye anlatımını bilmek gerekiyor.
Yazının başında belirttiğim gibi unuttuğunuz bir konuyu birilerinin gündeme getirmesi ne kadar güzel bir şey.
Bende bu arada Aşık Veysel Üstadı daha çok dinler oldum.
Nasıl da hazin, kederli bir öyküsü var. Okuduğunuzda derin bir sızı boğazınıza yapışıp kalıyor.
Küçük yaşlarda gözünün birini çiçek hastalığı yüzünden diğerini de kaza sonucu kaybetmesi.
Annesini ve babasını 20’li yaşlarda öbür dünyaya uğurlaması…
İlk karısının onu terk etmesi ve kederli günlerin ağır kasvetinin gönlünde çöreklendiği günlerin başlaması…
Gurbeti hayatı yaşar. Seferberlik olur askere gidemez.
Fakirlik üst üste gelen kederler bir türlü yakasını bırakmaz hayatı boyunca.
Babasının Veysel’e ve şimdi onu dinleyenlere yaptığı en büyük iyilik ona saz alması ve bu konuda çok değerli aşıklardan ders almasıdır.
Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaşması ona ayrıca büyük değerler katar.
Onun şiirlerinde yaşama sevincini, hüznü, umutsuzluğu, iyimserliği aynı anda yakalayabilirsiniz.
Ve üstat Aşık Veysel, herkes ‘buralarda fidan yetişmez’ derken o toprağı sevgisiyle, azmiyle, emeği ile yeşertir.
Orada yaşayan insanların takdirlerini toplar.
En sonunda da ‘benim sadık yarim kara topraktır’ der ve ebedi yolculuğuna çıkarken arkada nesillerden nesillere sazını, sözünü, dürüstlüğünü sevgisini bırakıp gider.
Tabi bu bağlamda Akyurt Vakfı yaşamevini yöneticilerini ve emeği geçen herkesi kutlamadan geçmemek gerekir.
Birileri bir şekilde sahip çıkmazsa var olan nadide değerlerimiz bir gün unutulmaya yüz tutacak.
Nesillerden, nesillere bilgi, kültür elçiliği yapılmamış olacak sonuçta da kendini bilgisayar oyunlarına adayan, chat yapan, sohbet etmeyen, acıyı, hüznü bir çaba uğruna öğrenemeyen, sabırdan yoksun, geçici sevinçlerin kölesi olup gerçek aşkı bulamayan duygu yoksunu gençlerin yetiştiğini gözlerimiz dolarak göreceğiz ne yazık ki…
Onun için her birimize çok büyük görevler düşüyor. Bu gün kendiniz için şöyle aşıklar diyarına uzanıp onlardan bir türkü, bir hikaye, bir şiir dinleyin.
Hem de gönül gözünüzle tıpkı Aşık Veysel gibi.
YUMMA GÖZÜN KÖR GİBİ
Kambur felek sanki beni kayırdı
Eşten dosttan nazlı yardan ayırdı
Gizli sırrım memlekete duyurdu
Sanki benim bir ettiğim var gibi
Kimine at vermiş eştirir gezer
Kimine aşk vermiş coşturur gezer
Kimine mal vermez koşturur gezer
Sanki bunu zengin etmek zor gibi
Bir kısmına yayla vermiş köy vermiş
Bir kısmına büyük büyük pay vermiş
Sevdiğine güzellikle boy vermiş
Al yanaklar şule verir nur gibi
Birinin aklı yok deli divane
Bir kısmı muhtaçtır acı soğana
Bir kısmını zengin etmiş yan yana
Şimdi kendi saklanıyor sır gibi
Kimine saz vermiş çalar eğlenir
Kimi zevk içinde güler eğlenir
Veysel gözyaşlarını siler eğlenir
Yeter gayri yumma gözün kör gibi
Aşık Veysel
e-mail:belginturan@gmail.com
http://akyurtvakfi.org.tr/tag/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali/
Gün Gün Haberler ve Resimler:
http://akyurtvakfi.org.tr/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali-2-gun-asik-bayram-denizoglu-kars/
http://akyurtvakfi.org.tr/turkiye-gezici-halk-hikayeleri-festivali-1-gun-asik-temeli/
Basında çıkan ilk haber
http://www.haber24.com/BELGIN-TURAN/3-231/Asiklari-ozanlari-unutamadik.html