Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşıksın!

Aşıksın!
 

Bu işin yaşı başı yok!


Seviyorsun işte… Saklamaaaa….

Nedir seni geri tutan? Söyle, çekinme, gizleme.

Ama dur, hayır, çözdüm seni.

Anladım!

Sen içine kapanık birisin. Açılmasını bilmiyorsun. Seni bir değil, bin şey durduruyor.

Açılmak ne kelime yanına yaklaştığında bile elin ayağın titremeye başlıyor. Dilin tutuluyor, damağın kuruyor.

Kimseler bilmiyor ama ellerin terliyor.

Bütün dünya bir araya gelip seni ondan uzaklaştırıyor. Onlar uzaklaştırdıkça sen delicesine yakınlaşmak istiyorsun.

Yakınlaşamıyorsun çünkü yakınında duramıyorsun.

Hem seviyorsun, hem de anlayacak diye ödün kopuyor. Yakınlaştıkça bu yüzlerce belirtiyi okuyacak, seni çözecek; biliyorsun.

Söyleyemiyorsun işte söyleyemiyorsun. Allah kahretsin söyleyemiyorsun!

Bırak ona söylemeyi en samimi dostuna bile söyleyemiyorsun. Seninle aynı cinsten olan insanlara hiç söyleyemiyorsun.

Ya onları uyandırırsan, onu fark etmelerini sağlarsan…

Ya sen dedikten sonra alıcı gözüyle bakıp senin gördüğünü görürlerse… Ya görüp severlerse, sevip atak davranıp onu ele geçirirlerse…

Ya senin vereceğin ipucuyla evlenirlerse. Onu senden koparırsa.

Mümkün değil, söyleyemezsin!

Kızsın, erkeksin, doğulusun, batılısın, zenginsin, yoksulsun hiç fark etmez.

Hatta gençsin, yaşlısın o da fark etmez.

Sen bana güven; bu işin genci ihtiyarı yok!

Elbette her mevsimin esintisi farklı. Onu demek istemiyorum.

On dört yaşının rüzgârlarıyla otuz yaşının, elli yaşının rüzgârları bir değil.

Her insanın o esintiyi yaşayış biçimi de bir değil.

Değil ama yine de rüzgâr.

İster inan ister inanma. İstersen “hadi canıııım!” diyerek hayretini dışa vur.

Öyle! Bu işin yaşı başı yok!

Yaşı başı yok ama yoksulu zengini maalesef var.

Hani babasına işyerinde verilmiş kışlık işçi montu ile iyi bir üniversiteye giderken ışıl ışıl bakan, deniz gözlü, sarışın ve zengin olduğu her halinden belli bir kıza çarpılmışsan…

Rahmetli Cem Karaca’nın Tamirci Çırağı parçasında anlatılanın bir başka çeşidi yani…  

Kimseye söyleme ama o rüzgârların kıyısından geçmiş biri olarak söylüyorum.

Bu işin o tava uygun insanı var. Eğer onlardan biriysen iş bitmiştir.

Onlardan değilsen… Yani yüreğin bu tarz duygulara açık değilse öldür Allah işe yaramaz.

Bırak o duyguları yaşamayı anlayamazsın bile.

Dalga geçersin aşığım, ölüyorum diyenlerle.

Sen onlara uzaylıymış gibi bakarsın onlar sana.

Neden o şarkıyı dinlediklerinde gözleri yaşarır anlayamazsın.

Neden kendilerini bıraktıklarını, hoş olmayan alışkanlıklara bağlanıp dünyadan uzaklaştıklarını anlayamazsın.

Yıllar geçer, başka biri ile evlenir, evlendirilirler. Çoluk çocuğa karışırlar, yaşlanırlar.

İçlerine gömerler onu, bastırırlar; zorlarlar. Onlar bastırdıkça o daha çok dolar dünyalarına.

Taşıyabilenleri olur, taşıyamayanları olur.

Hani bir ucunu açayım dedikleri dostları dönüp yüzlerine garip garip bakar.

“Sen, evli barklı insansın… Bence başka kimseye söyleme, senin için iyi olmaz. Allah korusun yuvan yıkılır” derler.

Susarsın. Hep susarsın.

O senin içinde büyümeye, dal budak salmaya devam eder.

Biçemezsin, yolamazsın.

*

Sonra günün birinde adamın biri oturur yazar bütün bu söylediklerimi.

Okur her satırında kendini bulursun.

Ya da bu duyguların bir şekilde yanından geçmiş olduğunu fark edersin.

Yalnız olmadığını anlarsın.

 

12.12.2017

22:20

 

 

 

NOT: Bu yazıyı TRT Müzik kanalında Yıldız Akşamı programını izlerken, program sanatçısı Muazzez Ersoy sık sık “bu gece duygular çok yoğun yaşanıyor” derken yazdım.

TRT’nin bu programında da, ondan önce yayınlanan programında da görev alan, çalan, söyleyen birbirinden değerli saz ve söz ustalarına teşekkür ederim.

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..