Asıl en zor sınav burada

Bugün ülkemizde ne oluyor? Hükümetin yolsuzlukları mı, cemaatin devlet organlarına müdahalesi mi yoksa bir darbe girişimi mi?

Belki de bunların hepsi… Yerel seçimlere de ramak kalmışken gündem bunlarla kızışmış bir durumda… Her gazete manşeti, her TV, internet organları bununla kaynıyor…

Peki, arka odalarda neler oluyor? Asıl sorun ne?

Bu belirsizlik ortamında ülke nereye doğru sürükleniyor? Bu kutuplaşmanın kime ne faydası var? Bu bilinçli kutuplaştırmanın amacı ne?

Öncelikle bir ülkede belirsizlik ve istikrarsızlık varsa, o ülkede parayla para kazanılıyor demektir. Yani şu an birileri ülke kaynaklarımızı sömürüyor. Hükümete atfedilen paralar vız kalır yanında… Öncelikle en basit haliyle hortumlanıyoruz şu an… Belki de daha ilerisi için, daha ileride planlanan oyunlar için finansal destek, yine bizim üzerimizden sağlanıyor. Bizler de bu oyunun piyonları olarak destek oluyoruz sadece.

Asıl tehlike ise hortumlanan paralar değil. Biz bunu çok gördük, çok yaşadık… Yine üzerimize ek yükler biner, öyle ya da böyle öderiz. Alıştık artık…

Asıl tehlike, ülkemizin itilmek istendiği bir savaş ortamı ya da bölünme!

Hükumetin, milletin, bu ülkeyi sevenlerin asıl en zor sınavı burada…

Birileri dünyadaki ülkeleri bölerek, küçük lokmalar haline getirmek ve istediği gibi yönetmek istiyor. Yugoslavya, Rusya örneğinde olduğu gibi… Irak örneğinde olduğu gibi… Sözüm ona Arap baharı adı altında, özgürlük ve demokrasi getirenlerin insanları kendi ülkelerinde iç savaşa sürüklediği gibi. Hatta savaş ne kadar uzarsa o kadar karlıdır diye her iki tarafa da taraf olduğu gibi…

Simdi Suriye işleniyor yavaş yavaş. Önce silah ticareti ile savaş karından maksimum fayda elde ediliyor. Savaşa, katliama müdahale edilmiyor. Ara sıra kınama yetiyor kamuoyuna… Sonra nasıl olsa, istedikleri gibi şekillendirecekler. Sömürmeye kaldıkları yerden devam edecekler. Bu sefer yasal yollardan.

Tabi biz Türkiye olarak bu ateşten uzak duramıyoruz. Suriye komşumuz ve biz müttefik bir ülke olarak müdahil olmak zorundayız. Doğal olarak, işin riskini de almak zorundayız. Yoksa ne mi olabilir?

Bir komplo teorisi üretelim; Suriye üzerinde oyun oynayanlar bir düğmeye daha basar. Her şeyini kaybetmiş Suriye bir bakarsınız bize savaş açar. Birileri avuçlarını ovuşturarak savaş ticaretini burada da işleme koyar. Bunlar olabilir mesela… Böyle şeyler daha önce hiç olmadığı için komplo teorisi diyerek kapatalım üzerini. Çoğu kişi için ihtimal bile sayılmaz, düşünmeye bile değmez. Tarih mi, tarih yanılmış olabilir.

Başımızda dönen kara bulutlar bitti mi? Biter mi? Şimdi de Ukrayna ve Kırım konusu var… Tesadüfe bakın, Rusya Kırım’ı artık geri istiyor. Kırımın stratejik önemi Rusya için önemli, Çünkü Karadeniz’e açılan önemli bir kapı ve Rus donanması için vazgeçilmez. Rusya neyin hazırlığı içinde acaba?…

“Bize ne” demeyin. Burada iş yine Türkiye’ye düşüyor. İki sebep var. Kırım Türkleri ve NATO… Kırım’da Rusların ezelden beri istemediği Türkler… Rusya NATO ile arayı geriyor, ABD’ye karışamazsın diyor. Türkiye’de bir NATO ülkesi ve yine bir müttefik olarak Rusya ile karşı karşıya gelmiş oluyor. Hatta geliyor. Yani açıkça ateşe itiliyor.

Bu gerginlik masada biter mi bilinmez. Ama bitmezse, Türkiye’nin sokulmak istendiği pota çok tehlikeli. Bu oyunu oynayanlar acaba ülkemizden ne istiyor, hiçbir açıklama yapılmıyor. Eğer oyucuların çıkarlarına ters düşersek neler olur?

Bir komplo teorisi daha; Dün yapmayı planladıklarını, bugün uğraştıkları ve yarın yapmak istediklerini bugünden öne alırlar sadece. Tam da sırası derler. Gözlerini ülkemize dikerler.

Yani ülkemizi hem toplumsal hem de toprakları ile bölmek için, içinde bulunduğumuz siyasi krizi kullanırlar. Hatta önce bu krizi inşa ederler –şu an olduğu gibi-, sonra da gerektiği zaman kullanırlar. Diğer ülkelerde yaptıkları gibi…

Asıl en zor sınav burada. Bu oyunlara gelecek miyiz, yoksa bozacak mıyız…