Asıl hedef başörtüsü değil, Erdoğan!...

Cumhurbaşkanlığı seçimi için hükümet adayını açıklamamakta ısrarcı olunca, muhalefet gittikçe daha fazla gerilmeye başladı. Buna paralel olarak artan provokasyonlar, önümüzdeki ay içinde bizleri çok ciddi kargaşaların beklediğni göstermekte.

Hurşit Tolon ve Şener Eruygur gibi emekli paşaların sert açıklamaları ve ulusalcı kesimi örgütlemeye çalışarak cumhurbaşkanlığı seçiminde etkin bir rol oynamak istemelerine, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün seçimlere ordunun karışamayacağı yönündeki cevabı, şimdiden hükümet ile askeri karşı karşıya getirmiş görünüyor.

…………………………………

Bu tartışmalar bir kenara, ulusalcı kesimin Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığına eşinin başörtüsü yüzünden karşı çıktığı sanılıyor. Başka bir deyişle, bu kesim Emine Erdoğan’ın başörtüsünü, kendi gerekçelerini meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanıyor. Çünkü Tayip Erdoğan’ın geçmişteki kimliğini kullanarak bir şeylere sebep aramanın prim yapmadığı, artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek haline geldi.

Dolayısıyla ulusalcılar, Erdoğan’ın zihnini okuyup rejimi tehdit edici düşünceler besleyen bir kişiliği temsil etmesinden duydukları kaygıyı, kanımca Emine Hanım’ın başörtüsüne yansıtmış durumdalar.

……………………………………

Bir de konuya başka bir perspektiften bakalım…

Bugün eğer Cumhurbaşkanlığı için Tayip Erdoğan değil de, Abdullah Gül ismi ön plana çıksaydı Gül’ün eşi Hayrınussa Hanım’ın başörtüsü bu kadar gündeme gelir miydi?

Tabii ki gelmezdi ve bir ara ismi ön plana çıktığında gelmedi de.

Nitekim parti içinden Abdullah Gül’ün dışında yine eşi başörtülü olup adaylığı ön plana çıkan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ya da Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan gibi isimler de hiçbir zaman eşlerinin başörtüsüyle gündeme gelmedi.

…………………………………

Sonuç olarak başörtüsü tartışması önümüzdeki seçim takviminde neler doğurur bilinmez ama bu tartışmaların toplumda başörtülü kadınlarımızı ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıya bıraktığı da bir gerçek. Bunun en yakın örneğini Danıştay’a yapılan silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden değerli hukukçumuz Mustafa Yücel Özbilgin’in cenazesine katılan başörtülü bir bayanın zorla başörtüsünün çıkartılması olayında gördük.

…………………………………

Tabii ki Erdoğan’ın adaylığına herkes karşı çıkabilir; bu demokrasinin bir gereğidir. Fakat bu karşı çıkış keşke başörtüsü üzerinden yapılmasaydı...