Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '14

 
Kategori
Güncel
 

Asılsız Ermeni iddiaları

Asılsız Ermeni iddiaları
 

1915 yılında yaşanan olaylar nedeniyle Ermeni soykırımı iddiaları her yıl 24 Nisan tarihinde ABD Senatosu Dış ilişkiler Komitesine sunulur. Nitekim bu yılda hazırlanan tasarıyı gündemine alan ilgili komite 'Ermeni Soykırımı Karar Tasarısı’nı 12'ye 5 oyla kabul etti. Ancak ilgili tasarı 24 Nisan'dan önceki son çalışma gününde ABD Senatosu'nun genel kurul gündemine alınmadı.

Bugüne kadar bu konuda onlarca yazı yazıldı çizildi. Ermenilere gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için Osmanlı, Rus, Ermeni, İngiliz, Fransız arşivlerinde var olan belgelerin tarihçiler tarafından incelenmesi ve olayların gerçek nedeninin ve oluş biçiminin ortaya çıkarılması istendi.

Ermeni tehciri konusunda karar verecek olanların siyasetçiler değil tarihçiler olması gerektiği anlatılmaya çalışıldı. Lakin ne Ermenistan Devleti ne de diaspora buna yanaşmadı. Çünkü gerçeklerin arşivlerde yattığını ve gün yüzüne çıktığında bugüne kadar ısrarla soykırım yapıldı iddialarının havada kalacağını biliyorlardı.

Ermeni soykırımı iddiaları üzerinde önemli bir milat da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 17 Aralık 2013 tarihli Perinçek - İsviçre kararıdır. Bu karar Ermenileri oldukça endişelendirdi. İsviçre Hükümetine göre "soykırım yoktur" demek suçtu. Perinçek'in AİHM' ye açtığı ve kazandığı dava bununla ilgilidir.

Ermenilerin yıllardır iddia ettikleri soykırım kampanyası asılsızdır. Osmanlı Devlet arşivlerinde, 1915 yılında alınan tehcir kararının; ırk, din vb. nedenlerle alakalı olmadığı, Osmanlı Devleti’nin o yıllarda (I.Dünya savaşı yılları) çeşitli cephelerde Ruslara, İngilizlere, Fransızlara karşı yürütülen savaşlarda isyan eden Ermeni çetelerinin düşman güçlerine yardım ve yataklık etmesi, orduyu cephe gerisinde sabote etmesi nedenleri yatmaktadır. Bu durum karşısında Osmanlı Hükümeti kayıtsız kalmamış Ermenilere yönelik sevk ve iskân kararı almıştır.

Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Ermeni nüfusun doğu bölgelerinde düşman güçlere yardım ve yataklık etmesi, çeteler kurarak halka yönelik katliamlar yapması sonucu sadece doğuda yaşayan Ermenilere yönelik tehcir kararı alınmıştır. Batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin güvenlik tehdidi oluşturmamaları nedeniyle tehcir kararı uygulanmamıştır. Demek ki olayın nedeni arşivlerde de belirtildiği gibi savaş sırasında sınırları içerisinde yaşadıkları Osmanlıya karşı düşmanla işbirliği yapmalarıdır.

Öteden beri 1915 olayları ve asılsız iddialar ülkemize dost veya düşman devletlerce politika malzemesi yapılmaktadır. İşin bir diğer yönü ise emperyalist güçlerin Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan azınlıkları devlete karşı kışkırtmak ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktır.

1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın ve 1918 tarihli Mondros silah bırakışmasının maddeleri incelendiğinde emperyalist güçlerin Anadolu topraklarını paylaşmayı planlandıkları ve dönemin olayları irdelendiğinde de bu amaçla azınlıkları ve özellikle Ermenileri kullandıkları  görülecektir.

Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma hayalinde olan Ermeniler birtakım dernekler ve partiler kurmuşlar, çeşitli sebeplerle olaylar çıkarmışlar ve yörede yaşayan Türkleri katletmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı'nda Türk askerinin çeşitli cephelerde bulunmasını fırsat bilip devlete ihanet etmişlerdir. Düşmanla işbirliğinin yanı sıra savunmasız ve silahsız yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden suçsuz insanlara karşı akla hayale gelmeyecek yöntemlerle katliam ve işkence yapmışlardır.

Katliamın izleri bugün bile yaşlı insanların anlattıklarından, son yıllarda Erzurum ve çevresinde açılan toplu mezarlarda çıkan Türklere ait olan çeşitli materyallerden anlaşılmaktadır.

1985 yılında yapılmakta olan Kars – Arpaçay karayolu genişletme çalışmaları sırasında toplu mezarlar dozerler tarafından ortaya çıkarılmıştır. O yıllarda Kars yöresinde görevli olduğum için bizzat ortaya saçılmış insan kemiklerine şahit olmuştum.

Ermenilerin Erzurum, Oltu, Kars, Sarıkamış ve bağlı köylerde, Akbaba, Çıldır, Göle, Zerdaş (Arpaçay) bölgelerinde, Kağızman, Iğdır, Erivan, Tuzluca, Trabzon ve çevresinde, Bitlis ve çevresinde, Van ve çevresinde, Diyarbakır ve çevresinde yaşayan Türk nüfusu katlettikleri ve mezalim yaptıkları bilinmektedir. 

Yöre insanı ağıtlarında bu mezalimleri dile getirmiştir.

Bu ağıtlardan biri de Kars'ın doğusunda bulunan Kaleköy'ünde (Derecik) kırımdan kurtulan 11 kişiden biri olan Âşık Kahraman (1863-1944), bu köyde altı yüz altmış kişinin bir yere doldurularak, 15 Nisan'dan sonra nasıl kırıldığını ağıt- destanında şöyle anlatmıştır:

1918 Kaleköy (Derecik) kırgınına ağıt:

"Ey ağalar nasıl diyem derdimiz

Vardı zulüm sonu arşa dayandı

Ermeni, İslâm kırdı, taladı,

Mazlumlar âmânı, Arşa dayandı.

 

Kalo'nun köyünü bastı, ceng açtı

Mitralyöz, tüfenkle od, ateş saçtı

Ana; Evlat attı, dağ-taşa kaçtı

Sâbiler şivanı(yas), Arşa dayandı.

......

Altı yüz altmış can, battı kırıldı,

Çoğu yandı, geri kalan vuruldu,

Bu köyün defteri artık dürüldü,

Hâlinin yamanı, Arşa dayandı."

Ağıt toplam 12 kıtadan ibaret olup 11 Haziran 1939'da Âşık Kahraman tarafından yazdırılmış, yazım bitmeden tekrardan yaşadığı o günlerin acısıyla bayılmıştır. Bu ise o günlerde yaşanan acının ne denli büyük olduğunu göstermektedir.

 

Ermenilerin yaptıkları mezalimler hakkında Sâmiha Ayverdi'nin "Türkiye'nin Ermeni Meselesi" kitabında Van Jandarma Alay Kumandanı'nın raporunda, Ermeni çetelerinin yaptığı vahşet, insanlık dışı muamele şöyle anlatılmaktadır.

"Ruslar Osmanlı hududuna tecavüz ettikleri zaman, Van Ermenileri öteden beri beklemekte oldukları fırsatın gelmiş olduğuna kani olarak ötede beride kıyâm edip ihtilâl hareketine başladılar. Bunlar müdafaasız müslüman köylerine, yolcu ve postalara tecavüz etmek ve ordu için celbedilen erzakı bazı güzergâhlarda pusu kurmak suretiyle yağma etmek gibi hareketlerde bulunarak daha evvel kararlaştırılmış programın hızla tatbikatına başladılar."

Rapordan da anlaşılacağı gibi Ermeniler rahat yaşadıkları topraklarda Osmanlı'nın zayıf döneminde, Rus-Osmanlı savaşını bahane edip harekete geçmişler, önceden planladıkları mezalimi uygulamışlardır.

Karşı koyacak düzenli ve silahlı bir güç yoktur. Savaş nedeniyle eli silah tutan erkekler çeşitli cephelerde savaşmaktadır. Karşılarında silahsız ve savunmasız masum insanlar vardır. Bunların büyük bölümü de kadınlar, çocuklar ve yaşlılardan oluşmaktadır.

Raporda yazılanlara göz atmaya devam edelim:

”Mirgehi köyünde Muhtar Molla Hasan, köylüleriyle Ruslara önderlik eden Ermeni çetelerinden aman diledikleri halde âdeta koyun boğazlanır gibi gaddarâne şehit edildiler. Elli sekiz nüfuslu köyden sekiz erkek, on iki kadın, on sekiz çocuk şehit edilmiş, geriye kalan kız ve gelinler ise Ermeniler tarafından götürülmüştür.

Çarıkser köyünde bir çocuğun bir süngüye takılarak kuzu gibi ateşte kızartıldığı birçok kimseler tarafından ifade edilmiş ve cesedin enkazı bizzat müşahede edilerek hâdisenin doğruluğu tespit edilmiştir. Ahurik ve Avazerlik köyleri arasında dört kişinin elleri karınlarına, tenasül uzuvları ağızlarına sokulmuş vaziyette cesetleri bulunmuştur…

Ahtucu köyünde Kemo ismindeki şahsın karısı Zeliha tandır başında ekmek pişirmekte iken, altı aylık çocuğu ateşe atılarak, anasının gözü önünde pişirilmiş ve kendisine yemesi emredilmiş; red etmesi üzerine zavallı vâlidenin bir bacağı tandıra sokularak merhametsizce yakılmıştır.”

 Ermenilerin masum halka karşı yaptıkları içler acısıdır.

 

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..