Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
Siyaset
 

Aşiret - töre düzenini bombalamadan PKK terörü bitmez!...

Aşiret - töre düzenini bombalamadan PKK terörü bitmez!...
 

Aşiret Ağası


Dünyanın hiçbir yerinde PKK gibi uzun soluklu olabilen bir terör örgütü görülmemiştir.

Türkiye PKK terörünü maalesef doğru teşhis edemediği için hala bu sorun ile mücadele etmektedir.

12.Eylül.1980 öncesinin sıradan bir örgütün daha sonra bu boyuta ulaşması değişik ülkelerin desteği kadar bizim hatalarımızdan da kaynaklandığı açıktır.

Terör ülkeler arası bir savaş aracıdır.

Bu itibarla PKK zaman içerisinde enerji kaynakları savaşının orta yerinde değişik ülkelerin taşeronluğunu yapan en başta gelen aktör olmuştur.

Bu güne kadar önce Suriye, İran, Rusya , daha sonra Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkeleri ve ABD tarafından kullanılmış bir cinayet şebekesidir.

Bir çok eylemin bu ülkelerin gizili servileri tarafından doğrudan veya destek vermek suretiyle işlenerek PKK’ya atfedildiği artık açıkça bilinmektedir.

Örneğin son Dağlıca operasyonu ve 7 askerimizin kaçırılması olayının PKK adıyla Türkiye’yi istedikleri çizgiye çekmek isteyen ülke gizli servislerinin işi olduğu üstü kapalı olarak ülkemizi yönetenler tarafından da ifade edilmiştir. Nitekim bu olay sonrasında farklılıklar görülmüştür.

ABD’nin Ortadoğu petrollerini kontrol etmekteki amacı kendine rakip olabilecek Çin ve Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin bu bölgeyi kontrolünü engellemektir. ABD’nin Ortadoğu petrolüne ihtiyacı yoktur ama ne Çin’de ne de Avrupa’da petrol yoktur.

ABD PKK’yı Türkiye’yi kendine paralel hareket etmeye ikna etmek ve bölgeye zaten işgalci olarak girmiş olduğundan Kürt tabanı kaybetmemek için kullanmaktadır.

Avrupa PKK’yı Türkiye’nin ABD ile hareket etmesini engellemek ve bölgede Türk-Kürt çatışması ile enerji kaynaklarının kontrolünde Türkiye’yi devreden çıkarmak ya da kendine paralel siyaset izlemesi için kullanmaktadır.

Aslında PKK ABD , Avrupa ve Çin, Rusya tarafından Ortadoğu’daki kendi projelerini gerçekleştirmek amacıyla desteklenen bir örgüt konumundadır.

Aksi halde bu boyuta ulaşabilmesi ve bu zararları verebilmesi mümkün değildir.

Bu madalyonun bir tarafıdır.

Öteki tarafında Türkiye vardır. Hatalar, ihmaller, yanlışlıklarla dolu bir dönem çıkar karşımıza.

Türkiye’mizi yönetenlerin PKK karşısında sosyal ve siyasal anlamda iyi bir sınav vermedikleri ortadadır.

Türk halkının siyasetçilerimizden duyduğu en büyük yalanlardan birisi “terör ile bir yere varılamaz” yalanıdır.

PKK, terör ile bir yere varıldığını adeta ispat etmiş durumdadır. Türkiye’nin milli dokusunda büyük bir sosyal, psikolojik, ekonomik, siyasal ve kültürel tahribat yaratmıştır.

Türkiye’yi yönetenlerin bu yalandan sonra en büyük hatası PKK’ya “bölücü örgüt” tanımlaması yapmasıdır.

PKK ilk yıllarında Güneydoğudaki ağalık-aşiret düzenine karşı mücadele etmek, aşiret töre, ağa baskısından kurtularak Kürtlerin birey haline gelmesini savunan sosyalist ideolojiyi benimsemiş bir örgüttü.

Türkiye en azından 80li yıllarda feodal yapıyı değiştirseydi, kapsamlı bir toprak reformunu yapsaydı, demokratik ve hukuki hakları bütün ülkeye yayan bir düzen sağlayarak Kürtler birey haline gelebilseydi bu yaşadıklarımızın hiç birinin bu yoğunlukta, bu bedelde olmazdı denilebilir.

Bölgede aşiret yapısı en ciddi problemdir.Sıradan bir Kürt bir hiçtir, geliri yoktur, törelere riayet zorunluluğu vardır.

Töre ağanın egemenliğidir. Hukuk yoktur töre vardır. Hukuk devlet, töre aşiret ağası demektir. Aşiret ağasının egemen olduğu yerde devlet egemenliği aslında yok demektir. Devletin zaafıdır aşiret düzeni.

Osmanlı zamanında da aşiret baskısına isyan ederek dağa çıkan Kürt vatandaşlar “Hamidiye Alayları” ile bastırılmış ve ağalık-aşiret düzeninin devamı sağlanmıştı.

PKK’nın varlık sebebi aşiret düzenine isyandı. İlk eylemleri, cinayetleri ağalık düzenini yıkmaya yönelikti. Asıl hedefleri Türkiye’deki feodal düzeni yıkmaya yönelikti. PKK’nın mücadele ettiği kurum devlet değil aşiret düzeni yani ağalardı.

Oradaki aşiret yapısı PKK’ya karşıydı bu yüzden.

Devlet yıllar boyu bölgeyi aşiret ağalarını muhatap alarak algılamış onların taleplerini bölge insanının talebi olarak görmüş buna göre siyaset üretmişti.

Ülkemizi yönetenler PKK karşısında belki bu sebeple aşiret düzeni ile sıkı ilişkiye girerek ağalarla aşiret düzenine başkaldıran Kürtlerin taleplerinin ve eylemlerinin bastırılması yolunu seçtiler.

Bölgedeki aşiret düzeni PKK ile düşmandı ama siyaset yoluyla Türk devletine “bunlar bize değil size düşmandır” diyerek kendilerine yönelmiş husumeti devlete yönelttiler.

PKK bu yüzden “bölücü örgüt” sıfatı aldı.

Bu sıfat bölgedeki aşiret düzeninin Ankara’ya ulaştırdığı ve Ankara’nın hatalı bir biçimde bu sıfatı vermesiyle Türkiye’nin her yerinde her bir vatandaş kendi halkına karşı cinayetler işleyen sıradan bir terör örgütünü “bölücü” olarak tanıdı ve kabul etti.

PKK’ya devleti yönetenler tarafından “bölücü” sıfatı resmen verilmekle Türkiye en büyük hatalarından birisini yapmış oldu.

Zira bir devlet bir terör örgütüne “bölücü” sıfatını yakıştırdığı anda onun siyasi bir örgüt haline getirmiş, siyasallaştırmış, siyasi hedefini resmen kabul etmiş ve gerçekleşebilir saymış olur.

Mesele PKK’nın Türkiye’yi gerçekten bölmeyi isteyip istemediği değildir, önemli olan sizin ona verdiğiniz payedir, sizin ona yüklediğiniz anlamdır.

Bir örgüte “bölücü örgüt” dediğinizde onu kendi ağzınızla “gerilla” ilan etmiş olusunuz.

Kendi elinizle siyasallaştırmış olursunuz.

PKK’nın en büyük siyasi başarısı buradadır.

Türkiye’nin en büyük hatalarından birsi de kendi resmi dilini bu kadar acemice ve sorumsuzca kullanmasıdır.

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın geçtiğimiz hafta “PKK TBMM’ye girdi ve siyasallaştı” demesi de bu anlamda değerlendirilmelidir.

Devletin resmi ağızlarından bu sözlerin çıkması hiç de doğru değildir.

Hukuken, siyaseten bu sözler vahim bir hatadır.

Basit bir örgütün “bölücü örgüt” sıfatı verilerek siyasi hale getirilmesindeki vahim hata demokratik yollarla 1.5 milyon vatandaşımızın oyunu alan yasal bir siyasi partiyi PKK terör örgütü ile özdeşleştirmek, dolayısıyla 1.5 milyon insanın bölücü talepte bulunduğunu ve Türkiye’den ayrılmak istediğini kabul etmek anlamı taşıdığı için, resmen bu sıfatı vermek Türkiye açısından tarihsel bir hatadır.

Tekrar edersek, DTP’nin kendine yüklediği anlamdan ziyade Türkiye Devletinin DTP’ye verdiği paye, yüklediği misyon önemlidir. Büyükanıt’ın açıklaması bu açıdan hatalıdır.

Türkiye’yi bölmek PKK veya başkaca bir örgütün haddine değildir.

Türkiye bölünemez.

Türkiye’yi bölerse ancak Ankara böler. Üstelik bunu sadece gaflet ve dalaletle dahi beceremez, doğrudan Türkiye’yi bölmeye yönelik hain bir iradenin Ankara’ya hakim olması gerekir. Bu ihtimal ise mümkün değildir.

Öyleyse ülkemizi yönetenler, medya, aydınlar, siyasetçiler ve halk sabah akşam “bölünme” tehlikesi konuşmaktan ve PKK’ya “bölücü örgüt” demekten vazgeçmelidir..

Savaşması gerekenler konuşmaya, konuşması gerekenler susmaya devam ederse sorunun çözümü giderek zorlaşacaktır.

Türkiye bir çok reformları hızla yaparken niçin hala Güneydoğu’daki aşiret yapısını sona erdirecek ve bölge halkını aşiret- töre sömürürsünden kurtarıp birey haline getirecek bir “Toprak Reformu”nu düşünmemektedir?

Tam tersine Devletin ve siyasi partilerin hala aşiret ağalarıyla bölgede ittifak yapmaları sorunun çözümünü engelleyen bir büyük hatadır.

Silahlı unsurlar savaş yöntemleriyle elbette bertaraf edilmelidir. Ama bu sorunu çözmez, sadece çözümüne uygun ortam sağlar.

Çözüm için ise devlet egemenliğini tartışılır hale getiren Güneydoğudaki aşiret-töre düzenini , ağaların yönettiği feodal yapıyı sona erdirerek Toprak Reformu dahil yapısal reformların hızla yapılmasıdır.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..