Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Aşırı ısınma, balon etkisi ve ucuz hayaller...

Başlıkta da görüldüğü üzere üç kavramdan ve 2 kesimden bahsedeceğim. Bir tarafta profesyoneller ve zengin işverenler ile diğer tarafta ucuz hayalleri olan işgücü. Evet bu iki tarafın psikolojik hareketleri ile koskoca bir ekonomi nasıl döndürülüyor dilim döndüğünce açıklamaya çalışacağım.

Türkiye, Turgut Özal'ın öncülüğünde serbest piyasa ekonomisine ve liberal özgür bir dünyaya teslim oldu. Şahsen benim düşüncem bu yönde. Her ne kadar ben o günleri görmemiş olsam da hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu ülke gerek ekonomik özgürlük ve refahtan gerekse de demokratik özgürlük ve haklardan yoksun dönemlerden geçti. Bugünse her manada liberalleşen, özgürlüklerin geliştiği bir Türkiye görüyoruz. Fakat değişmeyen bir şey varsa demokrasinin yine tek taraflı işliyor olması. Alışkın değiliz bazı şeylere. Bu ülkede hakkımız olan özgürlüklerin bize verilmesi bir lütufmuş gibi algılanıyor. Siyasiler biz olmasak bunu da zor alırdınız mantığıyla bu halkı bir yandan özgür bırakıp bir yandan nasıl sisteme hapsederiz düşüncesi içinde. İşte böyle bir ortamda suni bir gündem, gereksiz icraatlar ve balon bir ekonomi ile karşı karşıya kalıyoruz.

Hızlı büyüyen ekonomilerde sık karşılaşılan bir kavramdır "aşırı ısınma" kavramı. Peki ne anlama gelir ve neden kaynaklanır. Aşırı bir güven ortamının yaratıldığı bir ekonomide karşılaşılan bir durumdur. Sanırım Türkiye'de bunu gözlemleyebiliyoruz. Şunu diyeceğiz tabi ki gelişmekte olan bir ülke olarak daha iyi işler yapabilmek için güvenimizin tam olması lazım. Ama biz bu güveni üretmekten ziyade tüketmek için kullanıyoruz. Nasıl mı ? O zaman başlıyorum. Türkiye'de her yeni bir gün açılan AVM'ler, trafiğe çıkan binlerce yeni araç, maketi üzerinden satılan binlerce lüks konut, herkesin cebindeki pahalı cep telefonları...Türk insanı bu  kadar şeye nasıl para dayandırıyor veya neden tüketim alışkanlıkları gün geçtikçe şiddetleniyor. İnsanlar tasarruf yapmayı neden düşünmüyor. Bu durum gerçekten düşündürücü. Peki bu kadar yatırımcı neye güvenerek bu denli üretim yapıyor.

Ufak bir beyin fırtınası yaptıysanız başka bir konudan bağlantı yapacağım. İnsanları her sabah kalkmaya ve işe gitmeye motive eden şey nedir? Bir işveren bir işçiyi işe alırken ürettiğinin daha azı bir değer karşılığında işe almasına rağmen yani makul bir ücrette çalışma isteği olanların işe alındığı bir ülkede nasıl oluyor da bu insanlar her geçen gün daha fazla tüketebiliyorlar. Evet aranızdan bazıları belki Türkiye zenginleşti, kişi başına milli geliri 11 bin dolar civarında veya ihracatımız 151,9 milyar dolar oldu diyerekten kestirip atacak. Bu kadar basit olmamalı cevap. Piyasadaki kağıt para hacmi 70 milyar dolar civarında. Böyle bir ortamda devreye bankalar girer ve kaydi para yaratarak hem piyasanın işleyişini sağlar hem de verdikleri krediler ve sağladıkları kolaylıklar ile tüketimi canlı tutarlar. Yani üretilen malların tüketileceğini bilen yatırımcılar, her ne şekilde olursa olsun sahip olduğu maddi imkanları koruyacağına hatta daha iyi hayat şartlarına sahip olacağına inanan insanlar tüketmeye devam edecek. Siyasi ve ekonomik ortamında uysal olması insanların kendilerini güvende hissetmesine neden olacak. En önemlisi ise insanlara daha iyi yaşam kurmaları için projeler ve hayaller sunulacak. Mutlu olmak için lüks bir konut, son model bir araba, son teknoloji ürünler tüketmeleri benimsetilecek. Böylece ekonomi ısınacak, ısınan ekonomi tehlikelidir. Çünkü ufak bir krizde ve panik ortamında mevcut sistem derin bir yara alabilir. Küçük bir örnek vereyim. Piyasada ve bankalardaki para miktarının azaldığı bir dönemde olduğumuzu düşünelim. Yani alışverişlerin ve tüketimin krediler ile yapıldığı bir dönemde yaratılan panik havası insanların bankalara hücum etmesine neden olacak. Tüketim azalacak, stoklar birikecek. Yeteri kadar rezervi olmayan bankalar iflas edecek, üreticiler zararına satış yapacak, güven ortamı yok olacak ve en önemlisi sosyal patlamalar yaşanacak...

Son olarak balon etkisine de değinelim ve bitirelim. Yukarıda bahsettiğim aşırı ısınan bir ekonomide balon etkisinin yaşanması olası bir durumdur. Yani ekonomi reel olarak değil de nominal olarak bir büyüme gerçekleştirir. Almış olduğumuz ürünlere hak ettiği değerden daha fazlasını veririz. Peki böyle bir durumda tüketiciler bu adaletsiz duruma karşı çıkmaz mı? Hiç sanmıyorum çünkü cebindeki para onun değildir bankanın parasıdır veya gelecekte elde edeceği geliri şimdiden iskonto etmiştir. Hal böyle olunca bir şeye gelecekte sahip olmaktansa bugün sahip olmak daha cazip geliyor insanlara. Yani insanlar gelecekte alınması gereken şeylere bugünden hücum ederek fiyatların aşırı artmasına sebep oluyorlar.

Türkiye'de son 10 yılda onlarca belki de yüzlerce inşaat ve müteahhitlik firması türedi. Bu kadar konut yapılmasına rağmen neden Türkiye'de insanların büyük bir kısmı kirada oturuyor veya daha mantıklı bir soru ekonomideki arz-talep dengesine göre artan konut miktarına rağmen fiyatlar düşmeyip de artıyor. Son yıllarda nüfus patlaması da yaşamadık.

Sistemin işleyişi mükemmel, hak ettiğinden daha azına çalışacak insanlar istihdam ediliyor, sonra ona az para ama çok hayal veriliyor. Hayallerin peşinden koşarken artan tüketim yeni zenginler yaratırken, yeni zenginler yeni yatırımlarla daha fazla tüketimi teşvik ediyor. Siyasiler her gün gündemi değiştirerek ortamı rahatlatıyor. Ekonomi ısınırken artan ihtiyaçları karşılamak için vergi oranları arttırılıyor. Vergi gelirleri muafiyet ve teşvik olarak yatırımcılara dönüyor. Böylece oluşturulan saadet zincirinin içinden büyük bir balon yükselmiş oluyor.

Biliyorum her şeye kuşku ile yaklaşıyorum ama nasıl bir dünyada yaşayıp neye hizmet ettiğimi merak ediyorum. "Bilgelik için tek anahtar devamlı soru sormaktır. Şüphe ederek bir araştırmaya başlarız. Araştırmakla da doğruya ulaşırız."

 
Toplam blog
: 27
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.13
 
 

Cebi delik, gönlü zengin, kahkahası bol, hayatı sıradan ve sade yaşayan bir insan evladı. Ekonomi..