- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşk - ı muhabbet
Sadıktır aşk.Parçalarda aramaz huzuru.Paylaşmaz, paylaştırmaz, dağıtmaz, parçalatmaz kendini.
AŞK
Eğer ben kendi işimi, sen kendi işini yapacak olursan,
Birbirimizi, ve de her birimiz kendimizi
Kaybetme tehlikesi içinde buluruz.
Ben bu dünyada senin beklentilerini karşılamak için yaşamıyorum;
Ama bu dünyada senin varlığını, özel olduğunu onaylamak için
Ve senin tarafından onaylanmak için varım.
Biz ancak birbirimizle ilişkide olduğumuz zaman
Tamamen kendimiz olabiliriz.
Ben sen ’ den koptuğunda, bütün çözülür.
Eğer seninle karşılaşamazsam
Akıp giden yaşamın içinde sana ulaşarak
Seni yine ben bulurum.
her şeyi pasifçe oluruna bırakmaktansa,
niyet ettiğim şekilde,
bunları gerçeğe dönüştürebilirim.
Evet doğru, her şeye kendimden başlamalıyım;
Ama her şeyi kendimle bitiremem;
Çünkü gerçek iki kişiyle başlar.
Tubbs 1972
AŞK-I MUHABBET
“ Aşk, iradeden bağımsız olarak gelip geçen bir humma nöbetidir “
diyor Stendal. Bu tanım bazıları için geçerli olabilir fakat
genelleştirmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
İnsanlar, yaşamı, kavramları ve olayları, tanıştığı bilgi, kültür, duygu, düşünce ve ulaştığı bilinç düzeylerine göre kendine özgü algılar, değerlendirir, yorumlar ve kendi seçimlerine göre yaşarlar. Aşk’a inananlar, inanmayanlar. Aşk’a ömür biçenler, kölesi olanlar, Aşk’a alışkanlık diyenler ya da çok daha farklı tanımlayanlar.
Neydi aşk ?
Kısa süreli anların yoğun çekiciliğinde kaybolmak mı
yoksa sevgilinin özünü tanıyarak O’na üst düzeyde verilen bir değer mi ?
Tüm dış referansların çekiciliğine aldanan nefsin çağrısı mı
yoksa sevgilinin özüne yoğun bir sevgiyle bağlanmak mı ?
Bebeklerin bir şeyi istediklerinde ısrarla tutturması gibi,
basit, anlık, hastalıklı bir tutsaklık mı
Yoksa duygu ve mantığın senteziyle yoğrulan
derinden kırılmadığı ve sürece kalıcı olan,
Sevginin en yoğun ve en yüce halimi ?
“ Özde olan neyse kendi varlığından öte
ne sebep gerektirir ne mazeret “
İnsanın özünde, ruhunu sevdiği biriyle yakınlaşmak ve onun tarafından sevilerek bütünleşme arzusu yatar.
Aşk;
İki ruh arasında doğal paylaşımların içinden doğan,
yüzlerce tondan oluşan ve birbirleriyle karışarak çeşitlenebilen
bir bütünleşmedir.
Aşk,
zihninizin hayali senaryosunu, bir maske gibi giydirdiğiniz biri için değil, gerçek yaşamda var olan ve sizi gerçekten hak eden o değerli insan için doğar.
Mutluluktan acıya tüm duygularımızı ve
potansiyel enerjimizi derinden etkileyerek harekete geçiren,
sevginin daha paylaşımcı ve en yoğun halidir aşk.
Tüm renklerimizin içinde karıştığı ve tekrar bize
huzur olarak ışıl ışıl yansıdığı, su gibi saf ve berrak kalmasını istediğimiz
bir prizmadır aşk.
Birbirimizi, öz’ümüze değer vererek
olduğumuz ve olmaya çalıştığımız halimizle
Benimsemenin tatlı bir huzurudur.
“ İki ben var benden içeri “ diyebilmektir.
Kendini tehlikelerden koruyacak kadar cesur,
En yoğun acıları göğüsleyebilecek kadar dayanıklı ve
Pes etmeyecek kadar sabırlıdır.
Aşk Emektir. Ancak
Bencilliği, anlayışsızlığı, kabalığı sindirmez midesi bulanır.
Duyarlı ve incedir.
Aşk akıllıdır. Akıl oyunlarına gelmez.
Yönlendirme, taktik, gösteriş, kendini ispatlama ve
kabul ettirmeye çalışma gibi hiçbir yapay çabadan etkilenmez.
Kıvırmaları, saptırmaları kabul etmez.
Yalana ve ihanete dayanamaz ölür.
Aşk özgürdür
ve özgürlük içinde gelişir.
Tutsak ettirmez kendini, kontrol ettirmez
Sadıktır aşk.
Parçalarda aramaz huzuru.
Paylaşmaz, paylaştırmaz, dağıtmaz, parçalatmaz kendini.
Aklı başındadır.
Huzurun bir bütün içinde olduğunu asla unutmaz.
Evlilik aşk’ı öldürür mü ? Hayır
Evlilik kesinlikle katil değildir, fakat insanlar olabilir.
Aşk, adaletlidir.
Sorumluluğunu hak etmeyenlere taşıtmaz kendini.
Aşk,
Gitmesi rica edildiğinde rica edeni kırmayacak kadar onurlu,
sessizce bavulunu toplayacak kadar saygılı ve
gidebilecek kadar güçlüdür
GEL DE VAZGEÇ
Boğazınızda kalır hüzün yutkunamazsınız,
Yüreğiniz daralır boğulursunuz.
Küçük zannedilen,
ha bugün ha yarın
düzelteceğim
dediğiniz yetersizlikler
bir bakmışsınız alev püskürten
bir ejdarhaya dönüşmüş. Kovalar sizi yakalar, yakar,
sonra fırlatıp atar sizi denize.
Nasılda çırpınır insan, oltadaki balık gibi çaresiz.
Çırpındıkça daha çok batar iğne,
Yüreğinin tam ortasından derinine.
Acı çeker seni sudan çıkarır, ızgara yapar.
İskeletini bile bırakmaz kediler.
Yer bitirir aşk acısı
Gel de
Vazgeç.
Aşk uzaklara kaçabilir, köşe bucak gizlenebilir.
Hasretiyle yanıp, ateşiyle savaşabilir,
fakat
asla alışamaz gittiği yerlere.
Aşk iradeyle gelmiyor ki iradeyle gitsin.
Bukalemun değil ki her gittiği yere göre renk değiştirsin.
Aşk’ın rengi bellidir.
Ya ruhumuzun ve aşk anlayışımızın rengi?
Dönüşüyor bazen renkler ve renklere hayat veren duygular.
Büyük bir gerçek tatlı bir hayal olabiliyor.
Yalnız kaldığımızda
O’nun mutluluğunu yürekten dileyebilmektir.
Aşk,
Kol düğmeleridir.
Biri kaybolduğunda diğerinin hali gibi.
Aşk, çok tatlı bir bebektir.
Gülen gözlerini seyrederken iyi de
Altını temizlerken niye şikâyet ediyoruz ki.
AŞK
HERŞEYE RAĞMENDİR
“ Sen kaderin sillesini de, ödüllerini de aynı şükranla karşılamış birisin. Tutkularının kölesi olmayan bir adam göster bana,
kalbimin içinde, hatta kalbimin kalbinde taşıyayım o’nu.
Tıpkı seni taşıdığım gibi.”
Hamlet’ten dostu Horatio’ya
Doğru ve gerçek aynı şey değildir.
Doğrular değişebilir, gerçeğin farkında olan sağlamdır.
Böyle yaşamayı seçen de yüreklidir.
Zekayı anlık parlaklık olarak yakıp söndüren hoşçakalsın,
elinde kalbini tutarken aklını devşirebilene ne mutlu.