- Kategori
- Öykü
Aşk, Adalet ve Özgürlük
Fırladı çıktı üç beyaz çakıl
Sahildeki milyonlarca gri çakıl arasından…
Döne döne yükselip el ele tutuştular.
Doğruca Torosların tepesindeki karlara koştular…
Daha düştükleri anda karların arasında kayboldular.
Bağırmaya başladı Aşk;
/Üç taşın isimleri büyüklükleri sırasıyla
Aşk, Adalet ve Özgürlük’tü.
Ki onlar hep birlikteydiler dünya var oldu olalı/
‘’Buz gibiymiş bu cennet sandığımız şey
Hemen, hiç durmadan kaçalım buradan…’’
Fırladı çıktı üç beyaz çakıl
Dağlardaki karların arasından…
Döne döne yükselip el ele tutuştular.
Biliyorlardı geri dönemezlerdi;
Hepimiz kardeşiz filan demişlerdi birbirlerine ama
Dünya var olduğundan beri üç kardeş çakıl
Gri çakılların beyazlaşmasını beklemiş
Gri taşlarda üç kardeşin grileşmesini…
Dünya var olduğundan beri kıskanmışlardı onların beyazlığını
Beyaz çakıllarda küçümsemişlerdi onların griliğini…
İşte tam bu yüzden geri dönemezlerdi artık geriye
Hem de hemencecik dönüp; yanılmışız diyemezlerdi…
Düzlüklere vurdular kendilerini, ovalara…
Her beyazlığın yanında durdu Adalet.
Ya yaşlı kayaydı bunlar, eline aldığında ufalanan
Ya da boyaydılar, bir santim derinliği olmayan.
Duvarlara çarptılar,
Az kalsın boğuluyorlardı ay ışığındaki gümüş göllerde…
İnsanlara gösterdi kendini Özgürlük;
Bakın ben ne kadar güzelim diye.
İnsanlar ne kadar gri olduğunu gördüler onun yüzünde
Ve taşlarla sopalar ile kovaladılar.
İstemeye İstemeye geri döndüler gri çakılların arasına.
Fakat gördükleri değil, göremedikleri yıktı onları.
‘’Yok’’tular geri geldiklerinde
Yerleri yoktu, isimleri yoktu, yüzleri yoktu.
Hiçbir gri çakıl tanımıyordu, bilmiyordu, aramıyordu onları.
Yok olmuşlardı hafızalardan…
Her duygunun, ismin, sıfatın, eylemin oluşturduğu
Milyonlarca kelime arasından çıkarılmışlardı.
İşte o anda üç ayrı yöne gittiler;
Dünya var olduğundan beri beraber olanların yolları ayrılmıştı.
Aşk kendini Kadınyarı’dan attı,
Adalet ise Güver Uçurumdan
Özgürlük ise dağlarda tek başına yaşıyor…
Yalnızlık oldu anlayacağınız özgürlüğün sonu…