Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Aşk, güzellik, kahramanlık

Aşk, güzellik, kahramanlık
 

AŞK, GÜZELLİK, KAHRAMANLIK

Yüzyıllar geçer, takvimler değişir. Artık insanoğlu için bir çok şey hayal olmaktan çıkar. Teknolojide, bilimde, toplum yaşamında epeyce yol kat etmiştir. Yaşanılan her dönemin zihniyeti edebi ürünlere yansımış ve edebiyat da bu değişimden epeyce payını almıştır.


Destan dönemiyle başlayan edebiyat yolculuğunda, edebiyat değişik devirlere tanık olmuş ve değişik türlerle ürünleri ortaya koymuştur. Edebiyatımıza şöyle bir baktığımızda her dönemde bir takım değişikliklerle birlikte edebiyatcının teması değişmemiştir. Edebiyatcıyı ilgilendiren şey nedir? Tabiki insanın kendisi ve yaşadığı dünya. Demek ki değişimlerin içinde değişmeyenlerle yol almaktayız. Hiçbir şeyin aynı kalmadığı zaman içinde her şeyin değiştiğini söylesek de bazı duygular var ki onları ifade edişimizin dışında onlar hep biz var oldukça var olan duygular.


Bunlardan birincisi aşk... İlk edebi ürünlerden olan koşuklardan tutun da divan gazellerine, oradan yirminci yüzyıl şiirlerine kadar uzanan en önemli tema. İnsan oğlunun aşk acısı yüzyıllardan beri dinmemiş ve ne kadar acı çekse de aradığı yine hep aşk olmuş. İslamiyetle beşeri aşktan ilahi aşka uzanan bazı edebiyatçılar için yaşamın tek amacı bu aşk olmuştur. İster beşeri aşk, isterse ilahi aşk olsun insana en lirik şiirleri yazdıran bu çoşkudur. İşte İslamiyet öncesine ait bir koşuk örneği:

Yıglap udu artadım Sevgilinin ardından ağlayıp mahvoldum

Bagrım başın kartadım Bağrımın yarasını yeniden deştim

Kaçmış kutug irtedim Kaçıp giden mutluluğu aradım

Yagmur kipi kan saçar Gözlerim yağmur gibi kanlı yaşlar saçar.


Bu sagunun dokuzuncu ya da onuncu yüzyıllarda söylendiğini düşünürsek insan ve aşk bağlamında değişen birşeyin olmadığını görürüz.


Diğer konu ise güzellik ki doğanın güzelliği insanı her zaman büyülemiş. Değişen ve kirlenen bir dünyada hala güzellikler bulabilen insan bundan çağlar önce doğa ile iç içe yaşarken kim bilir ne güzelliklerle karşılaşmıştır. Orta Asyanın bozkırlarında baharı yaşamış, Tanrı dağlarında güneşi batırmış ve her doğa olayını korku ve hayranlıkla izlemiştir. Doğanın öfkesiyle savaşmayı ve onun güzelliği ile sevmeyi öğrenmiştir. Özellikle tazelenen bir doğa, yeşilin içinde renklerin bin bir tonu insanoğlunu hep heyecanlandırmıştır. Yine eskilerde kalan bir koşukta baharın insana neler hissettirdiğine bir bakalım:

Kızıl sarıg arkaşıp Kızıl ve sarı ardı ardına yerden bitiyor.

Yipgin yaşıl yüzkeşip Mor ile yeşil yüz yüze geliyor.

Bir bir kerü yörkeşip Birbirlerine sarılıyorlar

Yanguk anı tanglaşur İnsan hayretler içinde kalıyor.


Halk edebiyatında koşukların yerini alan koşmalarda da doğanın güzelliği sıkça işlenmiştir. En çoşkulu duygularını yine ona aktardığı sözcüklerle dile getirmiştir. Çağdaş şiirde yine aynı oranda insan doğaya ya da doğadan insana yapılan ad aktarmaları ile süslü şiirler hep karşımıza çıkar. Özellikle Ahmet Haşim gibi sembolizmin etkisinde olanlar için doğa insanı anlatmanın en iyi sembolidir.

Yorgun gözümün halkalarında

Güller gibi fecr oldu nümayan

Güller gibi... sonsuz iri güller,

Güller ki kamıştan daha nalan,

Gün doğdu yazık arkalarında

....

Üçüncü tema kahramanlık... Eski çağlarda doğa ile savaşırken, daha sonraları ise savaşacak bir çok sebepler bulan insan hep bir kahramana ihtiyaç duymuştur. Destanlarda görülen alp tipi o dönemlerde insanı, olağan üstü olaylardan yine olağan üstü kahramanlıklarla kurtarır.

Aşık kahvelerinde en güzel aşk hikayelerinin yanı sıra kahramanlık hikayelerini de büyük bir ilgi ile dinlenmiştir. Sürekli savaşan bir toplumda da bu temanın edebiyatta yerini alması oldukça doğaldır. Günümüz edebiyatında ise Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Savaşının kahramalarına yazılan şiirler, öylüler devam eder durur. Bu yüzyılın en büyük kahramanı şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk. Hala bir çok sıkıntıyla uğraşan toplum ve ayrıca gündelik yaşamda farklı sıkıntılar süren insan hala bir kurtarıcı peşindedir. Birçoğumuzun yaşamında da bir kurtarıcı belki mevcuttur. O kutarıcılar bizim kahramanımız olmayı sürdürürler. İnsanın savaşacak birşeyleri olduğu sürece kahramanlar olmaya devam edecektir.


Yine bir koşuk örneğinde savaşan kahramanlar nasıl anlatılmış bir bakalım:

Karvı çuvaş kuruldı Yuvarlak otağ kuruldu.

Tugum dikilip uruldı Tuğum dikildi ve vuruldu.

Süsi otun oruldı Asker ekin gibi biçildi

Kançuk kaçar ol tutar. Benden nasıl kaçar, askerim onu tutar.


Edebiyatın üç vazgeçilmez teması çağlar değişse de değişmeyecek gibi görünüyor. Belki edebiyatın güzelliği de burada değişmeyen temalarla yüzyıllardan beri özgün eserler verilebilmekte. Her dönemin kendi zihniyeti içinde gelişen anlatım yöntemleri sürekli yenilenmektedir. Başka bir çok evrensel temanın yanı sıra en çok okuyacağımız temalar sanırım bunlar olmaya devam edecek.

 
Toplam blog
: 36
: 2748
Kayıt tarihi
: 14.10.08
 
 

1970 Kaş doğumluyum. Trakya üniversitesi edebiyat fakültesinden 1992'de mezun oldum. Halen edebiy..