Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk, sevgi, kıskançlık

Aşk, sevgi, kıskançlık
 

AŞK,SEVGİ,KISKANÇLIK


Üçüde yakın arkadaşım. Üçünün de tüm özelliklerini bilirim. Kıskançlık; sırası gelince, bana –hatta ve en başta kendine- karşı bir türlü dürüst olmayı beceremez

Korku; tüm diğer insani duyguları yok ederken, nedendir bilinmez aşk denen duyguyu besler, güçlendirir, vazgeçilmez kılar. Belkide; çoğu insan neden bu kadar seviyorum diye kendine sorarken, aslında içindeki duyguları vazgeçilmez kılan unsurun, yine içinden gelen – ve üstelik kendi yarattığı- korkuları, olduğu gerçeğini kaçırır. Uzun bir cümle oldu biliyorum, ancak anlatımımım tam ifadesi bu.

Hepimiz hayat boyu bir veya birkaç kişiye aşık olmuşuzdur. Kendimizi onun bulunduğu ortamlarda daha bir huzursuz hissederken –mide krampları, kalp çarpıntıları, gereksiz davranışlar…. bir kaç belirti- yine de varlığı düşüncelerde huzur verir, onu vazgeçilmez kılar. Aşk belirli bir süre sonra sevgiye dönüşürken korkular paranoyaklaşır. Kendi iç dünyamıza yönelik analiz yapma vaktini bulamazken, dost sohbetlerinde bu paranoyalara, kıskançlık tanısı konulur. Artık korkuların ismi, kıskançlık olmuştur.

Kıskançlığın ne zaman ortaya çıktığı araştırıldığında, aşktan sevgiye çark dönemine tekabul ettiği görülür. Bir bakarsın; dünyada bir sen ve bir o, yok artık. Sokakta, pastanede, postanede….vb. alakalı alakasız her yerde insanlar senin için birer rakiptir. Aslında herkesin güzellik anlayışının farlı olduğunu ve senin dünya güzeli aşkının bir başkası için tipsiz sayılabileceği gerçeğini kabullenmek istemeden, insanların gözlerinin senin sevgilinin üzerinde olduğu saplantısına kapılırsın. Ruh halini de dengede tutman gereklidir tabi ve genelde ;

‘Aşkım, inan ben sana değil çevrendekilere güvenmiyorum!!!???!!!…’ cümlesini çoktan, sık kullanılanlar! fihristine atmışsındır.

Hepimizin hayatında böyledir. Konu duygusallıksa ve duygusallığınız hat safadaysa kafa karıştıkça karışır, tüm imgeler birbirine girer, içinden çıkılmaz bir hal alır. ‘Bu sefer neden böyleyim ben???’ soruları havada uçuşur. Kendi duygularının içinden çıkamadığın an dostlarına koşarsın, ancak herkesin böyle birkaç hatırası vardır onları anlatmak isterken, sen yine bir yerlerde sıkışırsın. Düşünür, taşınır, afalladıkça afallarsın, kendine kızarsın çoğu zaman ama en sonunda kabullenmek zorunda kalırsın;

‘Aşıkdın, dünya ikinizin yörüngesinde dönüyordu. Aşkın; yerini, derin ama çok derin bir sevgiye bıraktı. Bu kez diğerleri gibi sanal değil, herşeyin paylaşıldığı daha doğrusu gerçeklerin paylaşıldığı bir sevgi yaşıyorsun ve ilk kez gerçek olanı, senin olanı kaybetmekten korkuyorsun. Korkuların seni bastırıyor bazen ve paranoyak bir vaka halinde sevdiğin insanı herkesden, daha doğrusu herşeyden kıskanır oluyorsun, kendini kıskanç olmuş buluyorsun.’

İşte bu sıradan, safhadan sonra…Kıskançlık olgusunun sizi nerelere alıp götüreceği, sürükleyeceği konusu…. biraz daha zorlu ve hatta biraz daha nadürüst diyebiliriz.

Ancak sanırım, üç yakın arkadaşım; Aşk, Sevgi, Kıskançlık üzerine aktardığım saptamalar sizce de doğrudur. Aynı fikirdeyseniz, bu arkadaşların ruhi açıdan sizde bırakacağı izler, yeni yıl ve daha nice yıllar bir o kadar kalıcı olur.

 
Toplam blog
: 43
: 909
Kayıt tarihi
: 05.09.08
 
 

Yazmak her zaman bir tutkuydu benim için, bu tutku zamanla bildiklerimi paylaşma aracına dönüşmüş ol..