Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk Anketi Yorumları

"Odam kireçtir benim" türküsünü hepimiz biliriz. Böyle bir eseri dinlerken bile taa nerelere gidiyor insan değil mi? Peki o türkünün bestesini, güftesini yazanlar? Acaba böyle güzel bir eseri yaratırken nasıl bir duygulanım içinde idiler? Bunu zaman zaman düşünürüm. Aşk işte böyle birşey. Düşman donanmasına atmak için 200 kiloluk mermiyi sırtlayan Seyit Onbaşı'nın ya da arabanın altında kalan yavrusunu kurtarmak için aracı elleriyle kaldıran annenin öyküsünde olduğu gibi, Ferhat'a dağları deldiren bir olgu aşk. Materyalist açıdan elle tutulup, gözle görülmediği için varlığına inanmayanlar da olduğu gibi, aşkı "hayatın herşeyi" olarak yorumlayan ve yaşamında önemli bir yere oturtanlar da var.

Aşk gibi soyut bir kavramı irdelerken sosyal bilimlerin fen bilimlerinden olan farklılıklarını gözardı etmemeliyiz. Aşk genellenemiyor, her zaman aynı tepkiler sergilenmiyor ve aşkın dinamikleri zamana, uzama ve diğer boyutlara göre oldukça değişken. Biraz iddialı bir söylem olacak ama, neredeyse; "ne kadar insan varsa o kadar aşk yorumu vardır" diyebiliriz. Olgun insanların "nerede o eski aşklar" söylemleri, aşkı "eski İstanbul" gibi bakir bir kavram yapıyor bir taraftan. Şimdiki zamanın "düzeyli(!) ilişkileri" ise aşkı, ardışık tek eşli ilişkiler zinciri olmaya zorluyor. Hangisi daha güzel? Onu elbette biz bilemeyiz. Ama sonuçta aşk, artıları ve eksileriyle sosyal bir varlık olan insanı epey meşgul ediyor.

16 sorudan oluşan bir Aşk Anketi düzenledik. Sonuçları Galatapera Kültür Derneği'nde yaptığımız sunumda irdeledik. Anket içeriğini talep olursa burada ele alırız diyorum.

Benim anket sonuçlarından çıkardığım yorum; aşkın heyecanlı, özlenen, sağlıklı bir duygu olduğu; yaşı başı olmadığı; uğrunda ödün verilecek bir duygu olduğudur. İnsanların acı çekse de devam edip, yokluğunda özleyip, ardından da bir yıl içinde ya başka bir aşka yelken açıldığı; ya da acının dindiği bu duyguyu bu kadar özel kılan şey nedir diye çok merak ediyorum.

Kanımca aşkı besleyen en önemli eşlik eden faktör; Ulaşılmazlık'tır. Kerem Aslı ile evlenseydi, on yıl sonra, Aslı'nın kucağında altı çocuk, geçim derdiyle mücadele halinde geçen yılların ardından o aşk ne hallere düşerdi? Dahası-lütfen örnekler için mazur görünüz- gecenin ortasında Kerem'in gaz çıkardığını, Aslı'nın uyurken salyasının aktığını, sabah uyandığında pörtlemiş göz kapaklarını, yoğurt yerken Kerem'in bıyıklarına bulaşan beyazlığı aşkın neresine sığdıracağız?

Çiçek dalında güzeldir misali, avuçlarımızda soldurmadan, biraz uzakta tutabildiğimiz sürece, aşkı da, aşkın objesi olan insanı da örselemeden koruyabiliriz diye düşünüyorum. "Hanımkızım" sıfatıyla hitap ettiğimiz ya da "Bilge adam ile öğrencisi çekirge" konumlarındaki insanların arasındaki iletişimde de aşk, bal gibi olabilir. Bu aşk cinsel ögelerden uzaktır belki ama yine de aşktır. Ve ulaşılmazlık o aşkın sigortasıdır. Yoksa uzun vadede, mülkiyet hevesiyle ille de bizim olan, ama taşıdıkça parmaklarımızın arasında eriyip yok olan güzellikleri koruyamadığımızın hergün üzülerek farkına varırız. Belki iletişim devam eder ama onun adı artık aşk değil "geçinme" dir. Biz de birçok ortamda gayet iyi geçinip gidiyoruz. Ama birbirimize aşık değiliz. Saygılarımla...

 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..