Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '13

 
Kategori
Magazin
 

A.Ş.K dizisi iyi ki Hazal demiş…

A.Ş.K dizisi iyi ki Hazal demiş…
 

Sezonun iddialı dizilerinden biri olan A.Ş.K sonunda izleyicisi ile buluştu. Gördüğüm kadarıyla da çarşamba günü gibi zor bir günde önemli bir çıkış yakalayıp seyircinin beğenisini kazanmış. Henüz izleyemediğim için diziye dair yorumlarımı sonraya bırakıyorum.

Bu yazıyı yazmamda ki ana neden de dizide herkesin gözüne batan o meşhur hatası. Dizinin kendisinden çok hatasıyla gündeme gelen ilk bölümü.

Aslı Tandoğan’ın canlandırdığı Şebnem karakterinin doğum günü partisine katılan Azra ve Kerem’in tartışma sahnesinde Hakan Kurtaş’ın sevgilisi rolünü oynayan Azra karakterine gerçek ismiyle seslenmiş yani Hazal demiş.

“Hazal başlama yine” repliği ile bu söylemi gerçekleştirmiş.

Açıkçası bu hatayla alakalı haberler çarşaf çarşaf çıkmasaydı farkına varmazdım belki de. O sahneye dikkatli bakınca Hakan Kurtaş’ın Hazal Kaya’ya “Hazal” diye seslenişini bariz şekilde fark ediyorsunuz. Ama dediğim gibi haberler sadece dizinin bu hatası üzerinde durmasaydı kaç kişi fark ederdi ya da üzerinde durulur muydu?

Dizilerdeki hatalar sadece tek bir diziye de has değil. Televizyonlarda yayınlanan ve ilgiyle izlenen pek çok dizide hatalar mevcut.

İzleyenlerin bir kısmı hataların farkına varmazken, bir kısmı içinse keyif kaçıran ayrıntılara dönüşebiliyor.

Ve tabii birde dizlerdeki hataları bulmayı kendilerine meslek edinenler var. Buldukları hataları basında boy boy paylaşırlar… Karşılıklı bir alış veriştir aslında bu. Ya da dizinin konuşurluğunu artırmak.

Velhasıl A.Ş.K dizisiyle ilgili hatanın da böyle bir hata olabileceğini düşünmeden edemiyorum.

Hataya bakıyorum devamlılık hatası değil, çekim hatası diyemiyorum, mantık hatası olarak da göremiyorum. Hatayı adlandıramıyorum. Doğal olarak da böyle profesyonel bir ekibin bunu atlamış olması bana inandırıcı gelmiyor. Bilinçli, bilerek bölümün içine yerleştirilmiş gibi geliyor bana.

Zaten dizilerde bazı hataların özellikle yapıldığını düşünüyorum. Bilerek ve isteyerek. Buna bir örnek geçmişten verelim;

Meşhur Yaprak Dökümü dizisi. Son bölümde Ali Rıza Bey’in ölümüyle İstanbul’dan Trabzon’a yerleşmeye karar veren ailenin Trabzon’a tren bileti alması herkesi şaşırmıştı. Günlerce eleştirilmişti. Çünkü Trabzon’a tren yolu yoktu.

Sonrasında hata olarak değerlendirilen olayın aslını dizinin yapımcı şirketi Ay Yapım’ın sahibi Kerem Çatay açıklamış şunları söylemişti;

“Trabzon’da demiryolu olmadığını herkes gibi biz de biliyoruz. Ancak dizinin final bölümünden önce görüştüğümüz TCDD Genel Müdürü Trabzon’a demiryolu inşa etme projelerinin olduğunu ve bu konuda toplumu bilinçlendirmek istediğini bize bildirdi. Bunun üzerine senaryomuza Trabzon’a trenle gidiş sahnesi ekledik. Yani bu sahne herkesin bahsettiği gibi bir hata değil, bilinçli yapılmış bir hareketti” diye açıklamıştı o zamanlar.

İki durum birbirinden farklı duruyor biri bilinçlendirmek diğeri gündemde yerini korumak. Ama ortak nokta bilerek isteyerek yapmak.

Bence sorulması gereken soru dizilerde ki hataların nereye kadar hata olduğu nereye kadar olmadığı olmalı.

Yapılan hataların dizinin kalitesini etkileyip etkilemediği üzerinde durulmalı.

Örneğin devamlılık hatalarına bakalım.

Film ve dizi yönetmenlerinin kabusu olan devamlılık hataları birbirini takip eden iki sahne arasında zaman, mekan, kostüm, makyaj, aksesuar farklılıkları dikkat edilmeyince ekrana önemli bir hata olarak yansıyor.

Amerikalılar bu işi yıllar önce çözmüşler. Yönetmen yardımcıları arasından birini devamlılık asistanı olarak görevlendirmişler. Onların işi; sahneleri dikkatle takip etmek bir sahnede boğazlı kazak giyip devam eden sahnede tişörtle çıkmasını önlemek. Ya da bir sahnede fönlüyken devamı olan sahnede atkuyruğu ile çıkmasını önlemek.

Onlar işi böyle çözerken bizde bu hataların önü kesilmediği gibi mazeretimiz de hazır. Bir hafta içinde 90 dakikalık dizi yetiştirme telaşı.

Yani devamlılık olayını hata olduğunu kabul ediyoruz ama bunun olmaması için önlem almak yerine mazeret sunuyor seyirciyi aptal yerine koyuyoruz.

Gelelim mantık hatalarına;

Yayınlandığı günden beri tartışma yaratan “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin Muhteşem hataları günlerce yazıldı çizildi konuşuldu.

Bir ikisini hatırlayalım. Padişah, Batılılar gibi masada oturuyor. Sarayda masa kullanımının hangi yüzyılda olduğunu bilmeyen biri için bile dikkat çekici ve inandırıcı olmayan bir sahnedir böyle bir hata.

Yine Padişah sofrasının olduğu bir sahnede ki detaylar ekmeklerin bugün ki gibi dilimlenmiş olması, günümüz peçeteleri, metal kaşıklar. Ve Vezirlerin önlerinde olan servis tabakları.

Böylesi hataları tarih bilgisine sahip olmayan insanlar bile fark edip, bilirken dünyaya açılmış bir dizinin bilmemesi atlaması fazlaca düşündürücü gelmiyor mu sizlere de?

Şimdilerde Fatih dizisi başlamadan eleştiriler alıyor. Göze batan en önemli hata olarak Fatih’in yaşı olsa da işlendiği tarihlerle ilgili yapımın açıklaması bir yerde bu hatayı tolore ediyor ama ya diğer hatalar…

İstanbul fethedildiğinde Sultanahmet Meydanı'ndaki, hipodrom yokken dizide ekrana yansıyan hipodrom görüntüsü böylesine önemli bir dizi için yeterince büyük bir hata değil midir?

Ve Çalıkuşu dizisi. Kullandıkları dile bakalım. Bir eski Türkçe bir günümüz Türkçesine gidip gelen dil. En bariz göze batan kelime ise “Yuh”. Günümüz argosunun o yıllarda ne işi var?

Örnekler çoğaltılabilir şekilsel hatalar mı önemlidir, içeriksel hatalar mı, hatalar yapılırken hata olsun diye mi yapılıyor yoksa farkında olmayarak mı gerçekleşiyor, yapılan hatanın topluma yansıması, etkisi nedir ona bakılmalı düşüncesindeyim.

Bir tarih dizisi çekiyorsunuz örneğin.                

Yukarda verdiğim Muhteşem örneğinin şekilsel hatalarının dışında senaryonun kurgusal hataları. Bu hatalar tartışmadan öteye gitmedi.

Büyük hataların atlanması, önemsenmemesi her şeyi biz biliriz anlayışından mı kaynaklı yoksa post-modern dünyanın etkileri tarihsel geçmişe de şırıngalanmak istendiği için mi yapılıyor?

Kitlelerin tarihi yeniden inşa edilirken büyük eserlerden ziyade popüler kültür araçlarını kullandıkları bilinen bir gerçektir.

Post-Modern bir dünyada “tarih” yeni biçimlerde üretilmekte ve kitlelere nakledilmektedir.

Ülkemiz dışına çıkalım;

“The Tudors”dizisinde pek çoğu bilinçli olarak yapılan hatalar, tarihçiler tarafından eleştirilmiş ancak tartışma bunun ötesine taşınmamıştır. Tarihçiler tarafından yapılan hatalar utanç verici olarak belirtilirken dizinin senaristi “ benden tarih çalışması değil eğlendirici, izlenecek bir senaryo hazırlamam istendi” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

Bizde ise bu eleştirilere verilen cevap belgesel çekmiyoruz ya da dizilerden tarih öğrenilmez şeklinde olmuştur.

Aslında ortak noktada cevap aynı yere çıkıyor.

Yani bir dizide Hazal denmiş denmemişten çok dizinin içeriği üzerinde yapılan hataların neden yapıldığına bakıp bu sorgulanmalıdır.

Bu ister dönem, ister tarih dizisi olsun isterse güncel bir dizi ayrıntılara takılırken asıl yapılmaya çalışılandan uzaklaştığımızı, uzaklaştırıldığımızı düşünüyorum.

Mazeretler kılıflar aramak yerine biz neredeyiz ve neyi niçin nasıl yapıyoruza bakmak gerek.

A.Ş.K Hazal diye seslenirken bunu büyük hata diye empoze etmeye çalışanlar, Hazal’da takılı kalanlar ne hatalarla uyutuluyoruz ona baksınlar…

 

oyatekin@gmail.com               

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..