Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk doğmak ister

Aşk doğmak ister
 

Kadın


Sevmeyi ve sevilmeyi kendilerinden daha çok seven kadınlar… 

Çocukluk yılları bitmiş ve vücutlarında ki hormonsal değişiklikler başlamıştır. Östrojen isimli sırdaşla, 25 yıllık bir dans başlayacaktır. 

16-17 yaşların en çılgın dönemlerinde tanışırlar, aşk dedikleri şeyle. Havalı, gösterişli, süslüdürler. Bu yıllarda, başka bir dünyanın merkezi olduğunu, güçlü bir şekilde anlamaya başlamıştır kadın. 

Erkeklerin… 

Önceleri çekindiği, kızdığı, kafasını çevirdiği, utandığı, kızardığı ya da yolunu değiştirdiği erkekler... 

Genç bir kız için, artık o bakışların esiri olmak değil, onları esir etme vakti gelmiştir. 

Etek boyu biraz daha yukarıya kaldırılır. Gömleğin bir düğmesi açılır. Vücut hatlarını tüm detayları ile belli eden kıyafetler giyilir, takılar takılır… 

Büyük bir savaşa hazırdır kadın, ya da öyle zanneder… 

Algı mekanizması çalışmaya başlar… 

Yatlarda, sonar sistemleri vardır. Karanlık suları görünür kılar. Yaklaşan cisimleri algılamayı sağlayan… Kadın da, bir çeşit sonar sistemi vasıtasıyla, saniyenin onda biri kadar sürede, çevresinde ki yabancıları algılayabilir. 

Yakışıklı, karizma, orta boylu, sıska, esmer, tarz gömlek, anahtarlık, saat, güzel kız…. 

Not verildi… Geçer… 

Genç yaşta ve aşk arayan bir kadın rekabeti sever. Referanslar önemlidir… Başka bir kadın, bir erkeğin kalite mühürüdür. Gereksiz bir kaç detay ile birlikte, vizeler için geçer not çoktan verilmiştir. 

Neticede tek bir erkek, kadının gözünde diğerlerinden abartılır ve kadının ilgi odağı olmayı başarır. 

Nobel ödüllü yazar Bernard Shaw’ın sözlerini hatırlıyorum. 

’Aşk, bir kişi ile geriye kalan herkes arasında ki farkın, çok fazla abartılmasıdır’’  

Başlarda erkek çok sıkıntı çeker. Telefonlar açılmaz. Bol bol küsülür… Kaprisler dayanılmayacak derecededir. 

Aşk dediği yalancı duygu tatma eşiğinde ki kadın, tutkuludur. Hırçındır. 

Patlamaya hazır bir yanar dağın ilk ruh depremlerini yaşar. 

 

Yabancı bir el, elini… 

Yabancı bir dudak dudağını hapseder ve ilk aşk başlar. 

 

Filmlerde, şarkılarda, ablaların fiskoslarında dinlenen aşk… 

Hep iyi, hep güzel, ulvi ve yüce aşk… 

İnsanların bir ömür boyu peşinden koştuğu ulaşılmaz aşk… 

Ne geçmiş vardır ne gelecek… Karınca misali…Ölümüne çiftleşen, çiftleştikten bir süre sonra ölen ve evrim teorisini bile çürüten karıncalar… 

Bir süre sonra, ışıklar söner, perde kapanır. Oyuncuların terleyen yüzlerinden makyajları akmaya başlar. 

Gerçek hiç olmasını istemeyeceği kadar gerçektir. 

Tutkulu kadın ilk aşktan yaralı ayrılmıştır. Kırgın, üzgün, büyümüş ve pişman… 

Ama kendinden başkasına, hiçbir zaman pişmanlığını itiraf etmez. Aşkına ve seçimine sahip çıkmazsa psikolojik bir yıkıma uğrayacaktır. 

Bir Sertap Erener şarkısında dışa vurur tüm hislerini 

Ben yazdım kadere hüznü perişanı 

Sonu gelmez, bitemez hüzünler 

Yoksa bahçemin eski şanı,  

Sebebi koparılan çiçekler… 

 

Sonra 17-18 yaşının heyecanları biter. Acabalar ve hayata dönme çabaları… Hatalar hataları sürükler. 

Ama hayat en büyük kozunu henüz oynamamıştır. 

Bir gün biri çıkar gelir. Her şeyin tam zamanıdır… Mantık, sevgi, aşk, yer, zaman, mekân… Hepsi olması gerektiği yerdedir. 

En büyük yıkım ve ölümcül darbe ansızın belirginleşir. Kadın tüm varlığı ile sevdiği adama özel olduğunu hissettiremez. Zamanı geri çeviremez, durduramaz, eğip, bükemez… 

Adam ise, büyük bir tutku ile sevdiği kadını, en acımasız şekilde öldürür bilinçaltında. Sevdiği kadar aşağılar. Arzuladığı kadar uzaklaşır ve kadını tamamen bitirir içinde. 

Nerde o filmlerde en ateşli şekilde tarif edilen aşk 

Nerde o özgür hayatların pompalandığı diziler 

Şairler, yazarlar, çizerler, sinemacılar, edebiyatçılar, filozoflar, televizyon kanalları, artistler ve hatta arkadaşlar… 

Karşısında ona bakan bir çift göze ‘’dur gitme’’ diyemeyecek kadar hür iradesi çalınmış, yalnız, güvensiz ve çaresizdir kadın… 

Kadın tarihin tozlu sayfalarından kopup gelmiş, bildik bir sonu daha yaşar. 

Artık, ikinci bir kimlik, iyiden iyiye baskın olmaya başlar kadında. Güçlü, otoriter, daha özgürlükçü, şehirli, kendine yetebilen, çağdaş bir portre… 

Tüm kırılgan yanlar, hayatın eğlenceli yüzünün paspası altına itilir. 

Bir başka bahar daha beklenmez. Doğanın ve kendi genetik yapısının tamamen dışına çıkmıştır kadın. 

Gerçek şudur. Kadın tek eşlidir. Duygusaldır. Kırılgandır. 

Kim ne derse desin… 

Bir kadının hayatta ki asli görevi doğurmaktır. 

Basit gördüğümüz hayatların ulaştığı sonuçlar; üstün gördüğümüz düşünce yapımızla elde ettiğimiz sonuçlardan, daha elle tutulabilir ve gerçektir. 

İster kabullenin, ister kabullenmeyin… Sadece yaşadığınız çevreye bakın… Zihni Fakir sandığınız düşünceler, aslında gerçeğin tamamen kendisidir. 

Aşk yedi saniye, heves 7 dakika, pişmanlık bir ömür boyu sürer 

Zihni Fakir 

 
Toplam blog
: 46
: 555
Kayıt tarihi
: 24.06.10
 
 

1981  doğumluyum. Galatasaray Üniversitesi sosyoloji bölümü mezunuyum. Şuan özel bir kurumda danı..