- Kategori
- Deneme
Aşk Düşümü
Mevsimler uzunluğunca peşinden geldim. Bilge KARASU
Ufkun kızıllığında yiten o yolun, izleri silinmiş yolcusuydum. Koşulsuz yetinmeler kabullenmiştim, aşkın sonsuzluğunca. Vefasızlıklara çaresiz kalışlarım; nice aldanışların cezasıyla döndü bana. Hüzün siyahına gömülmüş umutlarımı, bir kıvılcım irkilişinde diriltmekti çabalayışım. Yazık ki olmadı. Olmayacağını bilişimde, yanılamadım...
Yalnızlığımca büyüyordu özleyişlerim. Menekşe hareli gözbebeklerinin hülyasıyla sarhoş, dönüyordu başım. Daha çok yanmayı istedim bazen, pişmanlıklara inat. Bazen de olmayan dokunuşların ürpertilerine bırakarak tenimi, hiç esmeyecek bir imbatı bekledim.
Hayaller kuytusunda bir masal bahçesiydim. Nedensiz incitilmişliğimdi her açışı nergislerimin… Gelişini bir kır çiçeğinin arıyı beklediğince arzuluyordum. Yokluğuna direnebilmek için, sabrımı avutacak hayallere sığındım. Ama sen, gönülsüz bir kararın hükmüne rıza göstererek gelmiştin. Yüzünde sevinç belirtisi ya da çekingen bir gülümseme görmeyi ummuşken, küskünlüğün diliyle susmuştun. Ta içimde yankı bulan seslenişsiz bir çığlığın sanrısıydı, duymamı istediğin. Dudaklarındaki mührü çözecek meltemden gayrisini beklemiyorken; uğultulardan, tenimi donduran kavrayışlardan, hayal bozan savruluşlardan can bulan bir susuştu seninki. Bir bakıştı; ayrılık gerçeğinde kavuşmasız bırakan…
Sahildeydik. Akşamdı, karşımdaydın. Veda hüznünü paylaşmaya istemsiz, teselli beklentilerime aldırışsızdın. Bulutlu, yıldızsız bir gökyüzünün altında, birbirimize mesafeli ve karanlık gölgeler içindeydik. Sonra, beklenmedik bir ışık, bu durgunluğu birden bölüvermişti. Bir vapur ışıldağının uçarı parıltısı yüzüne değip geçtiğinde; munis dalgaların kumsaldan çekilişi gibi sessiz, uzaklaşmıştın… Gün ve gece ayrımında yitmişti zaman. Suyun, ateşe sözü geçmemiş, başına buyruk esişlerini unutmuştu, rüzgâr.
Bu gidişi durduracak tek söz bile söyleyememiştim. Ama bir yemin kararlılığına tutunmuştu düşüncelerim. Artık, diyordum; görmeyecek bu sahil beni bir daha. Öpmeyecek gölgem, kumsaldaki izlerini. Coşkuya doğan hercai köpüklerin, mavi girdaplarca emilişine tanıklık etmeyeceğim. Bir daha ne hırçın dalgalara meydan okuyacak, ne de serseri çalkanışları küçümseyeceğim. Korkularımın eşiği olmayacak, karanlıklar. Siyahın sırdaşlığına, gün yüzü görmemiş duyguların cesaretiyle sokulacağım. Güzele olan hayranlıklara da, yitirişlerin verdiği kederlere de kapalı duracak kapılarım. Ve yaşanamaz duyguların ilk sırasına, aşkı yazacağım.
TEMRİN / ARALIK 2010 SAYISI