Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk insanı nasıl büyütür? (Kendime yolculuk)

Ne zor şey itmeden sevmek, kırmadan bitirmek, kopmadan esnemek ve belki de en zoru kendine ve sen yürürken orandan burandan sarkıp ayaklarına dolanan zaaflarına inat ‘orada kalmak’ ‘bulunmak’ ‘durmak’

Düz dünya düş sevgilimi saymazsak,
Bir adamla alma verme biçiminde sevgili olmaya çalışmayı
16 yaşımda denedim ben ilk defa
Ne çatışmalar
Ne kaçınmalar
Ne çılgınca sen ben histerisi ve ne dolmamış incir çekirdekleriydi o ilişki Tanrım.

Nell diye yıllarca ormanda yalnız kalmış bir genç kız karakteri vardı bir filmde
En az onun kadar güvensiz ve vahşiydim sadece onunla değil herkesle ilişkimde.
İlişki diyorum ama daha çok bir yontulmaydı o benim için.

Yoksa
Sakin ve huzurlu,
Kestanesi avucunda,
Ayaklar sımsıcak battaniyenin altında…
Öylesi bir ‘ilişme’ durumu hiç olmadı bizde.

Aslında her şey bende olup biterken karşımdaki de şaşkın şaşkın beni bir psikiyatriste götürmekle sevgisini ispata çalışmak arasında gidip gelip en sonunda da gittiği yerde kalmayı tercih etti.

Gitmeye karar verdiği dönemlerde kendisi her ne kadar hayatta idi ise de eminim ki kafasının içinde işe yarayan her şey kuruyup çekilmişti. Bendeki kararsızlık, histeri, şüphe, isyan ve öfke onun beynindeki tüm reseptörleri şu ters çevirilince kar yağıyor muş gibi olan masa süslerindeki gibi allak bullak etmişti tahminimce.

Sonra topladı tabi kendini,
Sigarayı bıraktı
Mutlu olmak üzere yeni sayfalar açtı
Ve ben terminatör gibi değdiğimi devirerek yürümeye devam ederken, en az benim kadar çatlak bir kızla evlendi.

Yaşadığını biliyorum, arada düşümde görüyorum ama nasıldır hiç fikrim yok.
Ben, bir tek onunla ayrılmayı hiç istememiştim.
Belki bu sebepten belki de aşkımın dansitesinden bilemiyorum

Uyursam uyanamayacağımı ve ciddi ciddi kaskatı donup öleceğimi düşünürdüm acıdan.
Onu görme ihtimalim, sevme, dalaşma şansım olmayan bir hayat imkansız dayanılmaz gibiydi.
Bazukayla tam karnımın ortasından vurulmuştum ve tıpkı filmlerdeki gibi karşı taraf görünüyordu ama ben her nasılsa yürüyüp,
Uyanıp,
Okula gidebiliyordum.

Konuşurken genzim yanıyordu (belki de yeni başladığım sigaranın etkisiyle).
Nasıl desem, sanki bir dehşet gecesinde kıyamadığım herkes gözlerimin önünde vahşice öldürülmüş de ben bunu unutup unutup tekrar hatırlıyordum.

Ve kısacık ferahlamalarım, minicik zevk almalarımın boşunalığı da bu gecenin anonsuyla ben budalaya saliseler içinde hatırlatılıyordu.
Koyu-ılık bir iltihap gibi ensemden akıp toza yere karışan hevesim, yerine sevimsiz gerçeklerle dolsun diye derin sinüsler bırakıyordu.

Ağlamamdan, anlatmamdan kimse yanıma yaklaşmaz olmuştu.

Islak çamaşır kokusu ve onları yıkayan kızların kimi kuvvetli kimi sıska umutlarından izlerle dolu çatı katına saklanıp boğula boğula ağlarken bodozlama sigaraya başladım ilk günden yirmi sigaranın canına düşerek.

Sanırım bu ilk macerayı en iyi sigara denen meret anlatır.
Şimdi bile parmaklarımın arasında duran şu zıkkımı
O bıraktı ben başladım
O yıkandı arındı çıktı
Ben bulandım.

Konsantre aşk acım çok sürmedi aslında
Ardından çok yakışıklı bir oğlanı beğendim.
En uygun kelime bu herhalde beğendim, tutturdum, tepindim
Ve bir süre iki avucumun arasında tuttum.
Ama başından beri belliydi hercai olduğu zaten
Uzun sürmeyeceğini hep bildim
Kısa süre sonra gitmek istedi
Zorlanmadan bıraktım.

Tek bir mektup bile yazmadım
On gramlık bir dilek bile yatırmadım.
Oysa göndermesem bile deste deste yazmak gibi bir alışkanlığım vardır

Üçüncüyü atlıyorum
Zaten halen krem rengi keten bir yorgan gibi hayatımda duruyor, altında ısınıp, üstünde uyuyup geçinip gidiyoruz.

Dördüncü sevdi beni eminim
Aşık oldu
Onun ağzındaki pas tadı da ben oldum.
Israrlar, uzun telefon konuşmaları, hediyeler, tıpkı bana aldığı oyuncak kedininki gibi boncuk boncuk yeşil gözler…
Çok kusursuz bir yüz ve 12 yaş civarı sosyal zekasıyla cıvıl cıvıl koşarak girdi hayatıma
Ve çıktı aynı hızla.
Ona karşı hep dürüst oldum.
Acımasız ve düşüncesizsen dürüstlük önemli midir?
Ve canını yakmak üzere dürüst dürüst yürürken birinin üstüne, kendine yalan söylüyor olabilir misin?

Ayrılık konuşmamız, onunla, koca gövdeli soğuk, nemli, kıpırtısız bir yılan arasında geçiyor gibiydi. O kadar büyüktü ki sevimsiz, denetimsiz kabalığım şöyle dediğimi hatırlıyorum

‘Arkadaşlarınla konuşurken sana ‘böyle sebepsiz ayrılık mı olur, git tekrar konuş belki de barışırsınız falan’ derlerse onlara inanma barışma ihtimalimiz yok, ben kararımı verdim’

Ne aymaz, ne bencil, tahammülsüz olabilirmişim meğer vazgeçtiğimde.

Ama her vazgeçilen sevgili bu durumun gerçekliğine ayıp uyanana kadar gel-git ve ısrarlı doğrulatma girişimlerine sabırla katlanılmayı hak eder hem de nasıl.

Sonra kötü bir şey oldu bana
Hesap etmeye başladım
Nasıl oldu bilmiyorum ama
Kalbimin işine aklım burnunu sokmaya başladı.
Bu kesinlikle sonradan oldu.

Kim ne derse desin bence ergenlik burada bitiyor
Hesabın başladığı yerde…

İşler-güçler
Yaşlar-aileler
Konumlar-sadakatler hesaplanıyor çünkü.
Hayaller bitiyor
Yükleme bitiyor
Ergenlik bittiğinde, eksilme de başlıyor.

Benim ergenliğim çok güzeldi
Zarar verdi
İncitti
Ama
O zamanki kadar hevesle hayal kurabileceğim bir tek gün için
Hiç düşünmeden ömrümü verebilirim.

Elif ORAL

 
Toplam blog
: 39
: 625
Kayıt tarihi
: 31.07.07
 
 

34 yaşına girdim profilde hala 30 yazıyor bir türlü değiştirmeyi beceremedim, dur bakalım bu sefe..