- Kategori
- Kişisel Gelişim
Aşk kapıyı çalınca açmalı mıyız ?
Her gün dünyanın farklı bir köşesinde milyonlarca insan, AŞKın kapılarını çalmasını bekler. Günlük hayatın bitmez tükenmez telaşı, iş stresi, para kaygısı, yaşamsal zorunluluklar dahil hiçbir şey, insanları aşka duydukları hevesten vazgeçiremez.
İnanırlar ki aşkın tanımlanamaz yoğunluğu, tüm sıkıntılarını huzura dönüştürecek, tüm hırçınlıklarını sakinlikle kaplayacak.
Bilmezler ki aşkın kendisi, bir huzursuzluk halidir. Gecenin gündüzün bilinmediği, bir tanımsızlık sürecidir. Anlamazlar ki aşkta sakinlik yoktur. Aşk, hareket halinde olan, akışkan bir enerjidir.
Kendini her şeyden değerli hissettiren bir şımarıktır aslında AŞK. Yaşa başa bakmaksızın alabora eden bir fırtına gibidir.
Aşkın sesi, dünyanın en büyük şelalesinden akan suların sesinden daha gürdür.
Aşkın dansı, bir flemenko dansçısının tempolu dansından daha ritmiktir.
Aşkın resmi, Picasso’nun yıllardır anlaşılmayı bekleyen tablolarından daha karmaşıktır.
Aşkın içinde ölüp yeniden doğmaya cesareti olmayanlar, zil çaldığında asla kapıyı açmamalıdır.
AYPERİ FERDA ORAL
EĞİTİMCİ-SPİRİTÜEL YAŞAM KOÇU