Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '11

 
Kategori
Kitap
 

Aşk Köpekliktir, Hachiko ve Mine Kırıkkanat

Aşk Köpekliktir, Hachiko ve Mine Kırıkkanat
 


Çoğu zaman bilinçli olarak, ne alacağımı, kimi aradığımı bilerek giriyorum kapıdan içeri . Bu sefer bilmeden girdim. Bir önsözde, arka kapak yazılanlarında ve çokça sayfaların aralarında uzunca bir süre keyifle saklandım, kayboldum kitapların arasında . Ne kadar zaman geçmiş hiç farketmedim. Çıkarken ilginç başlıkların, ilginç isimlerle buluştuğu iki kitap kalmıştı elimde.
"Aşk Köpekliktir - Ahmet Ümit", "Aşk Varmış, Aşk Yokmuş- Mine Kırıkkanat". Bir de aklımda "Hachiko"

Geçen yıl köpek ve bir insan arasındaki sevgi ve sadakatin gerçek öyküsünü bir sinema filminde gözyaşları içerisinde seyretmiş ve çok etkilenmiştim. Safkan akita cinsi beyaz bir erkek köpek olan Hachiko ve onun sahibi olan profesörün ( Richard Gere) sevgisi ve dostluğu öyle güzel anlatılmıştı ki... Köpek her gün sahibini işe, tren istasyonuna kadar uğurluyor ve iş dönüş saatinde de onu yine aynı yerde karşılıyor. Sonra birgün işyerinde sahibi profesör, kalp krizinden hayatını kaybedip evine dönemiyor. Ama Hachiko onu beklemeye devam ediyor. Yaz- kış, soğuk- sıcak demeden her gün, aynı saatte. 10 yıl boyunca ölümüne bir ümit ve sadakatle bekliyor. Ve sonunda yine onu beklerken tren istasyonunda hayatını kaybediyor.  

Hikayenin aslı 2. Dünya savaşı öncesi Japonya'nın Tokyo şehrinde yaşanmış. Japonlar, sadakat ve insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak Tokyo Shibuya istasyonunun kapısına Hachiko'nun heykelini dikmişler.

"Aşk Köpekliktir". Bu tanım ilk anda olumsuz bir algı yaratabilir insanda. Köpeklik bir vazgeçiş. İnsanın en değerli varlığı olan özgürlüğünden sadece gördüğü ya da göreceği sevgi ve ilgi karşılığında gönüllü vazgeçişinin, gönüllü köleliğinin sembolik ifadesi. Tüm varlığıyla, sevgisi ve sadakatiyle ancak bir köpek bu kadar teslim olabilir sahibine .Her şeyiyle onun hizmetindedir, gönüllü kölesidir. Her zaman sahibini düşünür ölümcül bir bağlılıkla. Onu sevmesi, oynaması, beslemesi karşılığında yalakalık düzeyinde bir sevgi gösterisine adar kendisini.

Yazar, kitaptaki son öyküsü "Aşk Köpekliktir"e Rus şair Mayakovskiy'in sevgilisi Lili'ye yazdığı bir mektupla başlangıç yapmış.

Moskova, 28 Kasım 1921

“Canımın içi, sevgili Liliciğim! Ben her zaman senin küçük köpeğinim, bir tek seni düşünerek yaşıyorum, seni bekliyorum, sana tapıyorum…
Yaz bana canımın içi, yaz bana yavrucuğum, sev beni küçük sevgilim. 150.000.000 kez öpüyorum seni.
Tümüyle senin olan, ölene dek seni bekleyen küçük köpeğin”

Vladimir Mayakovskiy

Aşkı köpek gibi yaşamak çoğu kimsenin kabullenemeyeceği bir onursuzluk, gurursuzluktur. Ve ancak aşktan çok kötü canı yanan bir kişinin ya da aşkını köpek gibi yaşayan birisinin tanımlaması olabilir, ya da aşkın bütün hallerinin içinde, teslimiyetin ve sadakatin en iyi ifadesi. Ya da aşkın sadece trajik yanlarının şahitliğinde bir itiraf.
Benimse aklıma Hachiko geldi.

Bu çarpıcı kitap başlığı, aynı zamanda yazarın bir iddiasını içeriyor. Polisiye romanlarıyla tanıdığımız Ahmet Ümit'in bu iddiasını nasıl örnekleyeceği, nasıl anlatacağı dahası kendi tarzına yabancı olabileceğini düşündüğüm aşk gibi bir kavram konusundaki söyleyeceklerini merak ederek tuttum elimde kitabı. Kitap 10 öyküden oluşuyor. Ahmet Ümit'in kitaptaki öykülerini okudukça aslında tarzına fazla da ihanet etmediğini görüyoruz.
"Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır" demiş bir söyleşisinde Ahmet Ümit. Çoğu zaman ve özellikle cinayet söz konusuysa, olumlu olarak algılanmayacak bir sıradışılık bu. Yaşamı kesintiye uğratan sıradışı bu iki durumun arasındaki ilişki ise; yeryüzünde işlenen cinayetlerin ilk üç sırasında aşkın yer alıyor olması. Yazar da aşkın bu trajik tarafından yola çıkarak kurgulamış öykülerini.

Önceden yazarın Beyoğlu Rapsodisi, Patasana, İstanbul Hatırası kitaplarını okumamış olsaydım belki daha tatmin olabilirdim bu kitaptan. Ama hani Ezginin Günlüğü'nün söylediği bir şarkı var ya..."Eksik bir şey mi var..."

*****
Arka kapak yazısı "Oval odadaki sarışın adam, elleriyle fermuarını okşadı" cümlesiyle başlıyor . Ve erotik sayılabilecek ayrıntılarla devam ediyor. Kim bu oval odadaki sarışın adam demiyorum.
Ama "Aşk varmış, Aşk Yokmuş" ve Mine Kırıkkanat isimlerini yan yana görünce ise "ne alaka" diye aklımdan geçirip doğrusu içinde yazılanları merak ederek okunacaklar listeme ekliyorum kitabı.

Özellikle siyasi yazılarıyla bir köşe yazarı ve bazen de denk gelirse televizyonda yine siyasi tartışma programlarındaki keskin uslubuyla bir gazeteci olarak tanıyorum Mine Kırıkkanadı. Edebiyat alanında ise roman , öykü ve deneme türünde eserleri olduğunu duymuştum ama hiç okumamıştım. Şimdi "arka kapak yazısı ilgimi çekmedi" demiyeceğim...Ama esas olarak siyasi yazılarıyla tanıdığım yazarın farklı bir konudaki görüş ve anlatacakları ilgimi çekti. İyi ki de çekmiş...Sanatın ve siyasetin magazinini aşk ekseninde öyle güzel kurgulayıp öyküleştirmiş ki... bayıldım.
Devlerin aşkları, aşkın halleri, aşkın ihanet hali yani aşka dair ne varsa gülerek bazen de hüzünlenerek okuyacaksınız...Şiddetle tavsiye ediyorum.

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..