Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk manzarası

Aşk manzarası
 

Gümüşlük Akedemisi'nde seninle randevulaştığım yerde, rüzgarın duyguları dalgalandırdığı, anıların yapraklarını sallandırdığı tepedeyim yine. Buraya her geldiğimde, en az bir kere kaçıp bu tepede kendimle yüzleştiğimde senin yüzünü gördüğüm, manzarasında dağ, tepe, orman ve denizin görüldüğü, yani aşk manzarasının önümde uçsuz bucaksız uzadığı tepedeyim. Bu tepenin adını kendimce koyuyorum. "Nurbanu'nun Tepesi"  çünkü burada duygularımın en tepesine çıkıyorum. Buradaki kurumuş otlar ve dikenler benim gözyaşlarımla sulanıyor  ve yeşilleniyor, en güzel imgeler sırtımı dayadığım bu kayalıkta aklıma geliyor, yaratıcılık sancılarım burada doğum yapıyor. Memelerini gökyüzüne dikmiş tepeler, onu emzirirken benim sütümle besleniyor....

Bu aşk manzarasını seyrederken zaman delikli uykusundan bana göz kırpıyor. Göğün göğsü yırtılıyor sıcaktan, süt sağılıyor yaratıcılığın memesinden. Hayat beni acıya bulanmış sütüyle besliyor. Saçlarımın örgülerinden geçiriyorum acının ilmeğini. Kırılıyor bütün hayaller ömrümün cam kafesinde. Anılar yaralanıyor zamanın savaş meydanında. Bir yaz daha sensiz geçiyor. Öfkenin  şarapları kıpkırmızı yüreğime dökülüyor. Pişiyor yüreğim ağustosun sıcağında. Gölgelerin altında öğlen vakti boğuluyor. Ah bu sıcak öldürüyor beni. Zamanın bıraktığı külleri yeniden alevlendiriyor. Sessizliğin gözleri yaşlarla doluyor. Sensizliğin kulakları uğulduyor, sevdanın başı yanıyor, sevincin burnu kanıyor, sevginin dudaklarında ölüyor sözcükler... Sen sevdayı öldürürken zamanın savaş meydanında, sen sensizliği diriltiyor, sevgiyi yaralıyor sessizliğin derin çukuruna gömüyorsun.

" Elveda" sözcüğü geçersiz kalıyor yüreklerde. Geceyi aydınlatan ateş böceklerinin üstünde, söylenen söz ve zaman eriyor. Zamanın karanlığına gömülmüş aşkın mezarında ateş böcekleri pervane oluyor. Anılar diriliyor mezardan, hayaletlerin peşinden sürükleniyorum. Hep bu esen rüzgar, hain rüzgar geçmişin kokularını burnuma getiriyor, burnum kanıyor ve burnumun ucunu görmüyorum kararan sevda yüzünden. Perdeler çekiliyor günle arama, sabah yıldızı almıyor odasına beni, kara saplı bıçak saplanıyor bağrına gün ışığına çıkmış anıların, geceye mahkum ediyor. Ben kendimi sana hapsediyorum. Önümde uzanan bu eşsiz manzarayı görmüyorum hep arkama bakmaktan.

Saçlarım yeri süpürüyor....

Ağustos/2014 

 
Toplam blog
: 71
: 1292
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öğretmenim, şu anda yurt dışında görev yapıyorum. ..