Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk mı, huzur mu?

Aşk mı, huzur mu?
 

Yine aşka dönmeye karar verdim dostlar. Bir süredir mizah, siyaset derken, kürkçü dükkanı ağır bastı. Ona dair duyguları yazmak geldi içimden.

Aşk var olmasına var da, yerin bin kat altında çoğu zaman, ara ki bulasın. Hadi buldun diyelim, bu kez de huzur denen duygu aşkı pek sevmediğinden, o kaçar yerin altına, o zamanda işin yoksa onu ara dur. İki duygu birbirleriyle adeta köşe kapmaca oynarken, siz de sersemlemiş vaziyette mutlulukla mutsuzluk arasında bir yerde gidip gelirsiniz.

Her şeyin bir bedeli olduğu düşüncesi bu konuda da kendini gösteriyor. Aşksız ama huzurlu bir yaşantınız vardır. İşinize gider, gelirsiniz, günlük aktiviyelerinizi yerine getirirsiniz, arkadaşlarınızla buluşursunuz, bir de sağlığınız yerindeyse, ne mutlu size.

Ama bir eksiklik vardır, nasıl demeli? Yediğiniz yemeğin baharatında, tadında bir yavanlık olması gibi. Çok şeyler var, ama birşeyler noksandır gönlünüzde. Ruhunuza bir tembellik çöker. Herşey iyi hoş da, şöyle sizi günlük yaşamda her konuda motive edecek, gününüze daha coşkulu başlamanızı sağlayacak, bedeninize bir enerji, ruhunuza kelebeğin hafifliğini verecek, kalbinizi heyecandan küt, küt attıracak farklı bir duygu girse benliğinize ne harika olur diye düşünürsünüz. Kimimiz bu duyguya farkındalık içinde, kimimiz de aniden bastıran bir sağanak gibi beklemediğimiz bir anda kapılır, gideriz.

İlk sersemleme duygusu döneminde, ayaklarımız yerden kesilir, gözler körlük derecesine gelir, biz o birkaç gün öncesindeki biz değilizdir. Artık şarkıların başka türlü bir anlamı vardır, aynadaki bize bakan yüz pırıl pırıl ve coşku dolu bakışlarla dünyayı seyretmektedir.

Telefonun sesi, en güzel bir müzik sesinden daha hoş gelir insanın kulağına, sevilen kişiyse eğer arayan. Hele bir de o da sizinle aynı duyguları hissediyorsa sizden mutlusu yoktur dünyada.

Bu böylesine sürüp giderken, rahat durmaz benliğimiz. İnsanoğlu bu, mutlaka rahatsız olacak, kendi huzurunu kaçıracak bişeyler bulmakta üstüne yokdur doğrusu.

Merak etmeler, aradı, aramadı kaygıları, seviyor mu, sevmiyor mu sıkıntıları, doğru mu söylüyor, yanlış mı endişeleri, en önemlisi aşkın zamk gibi ruhunuza yapışan tılsımı karşısında öyle alışırsınızki o duyguya, bu kez de birgün gelip de kaybetme korkusu sarar benliğinizi. Hadi bakalım bu noktadan sonra bul bulabilirsen huzuru.

Ama, zamanla olayların, gözümüzde yücelttiğimiz davranışların, aşık olunan kişinin duygularının bizi düş kırıklığına uğrattığı bir dönem gelirse eğer, işte o zaman gözlerdeki körlük belirtisi yavaş yavaş yok olur ve bir zaman sonra bugünkü biz, dünkü bize şaşkın duygularla bakakalırız. Hatta artık kendimizi tanımakda da zorlanır, '' o ben miydim? O muydu aşık olduğum kişi "diye mırıldanır gönlümüz.Geçmişdeki aşk sandığımız duygularla bulamaç olan bu düş kırıklığı, yüreğimizi sinsice acıtır birsüre.

Aşkın acısı, coşkusu, endişeleri, tutkuları yok olup gittiğinde artık yalnızlığımız, ve aşksız huzurumuzla başbaşayızdır. Ama bu dinginlik de çok sürmez, bu kez de huzurumuzu yeniden kaçırmanın yollarını ararız.

Aşkın sevgiye dönüştüğü noktada değmeyin insanoğlunun keyfine. Çünkü aşkın bir nedeni olmasa da, nedensiz bir tutku da olsa yaşanılan, sevginin artık bir nedeni vardır. Niye aşık olduğunuzu bilmeseniz de, neden sevdiğinizi bilirsiniz, sevginin mantığıdır artık mutlu kılan. Hastalıklı dönemi atlatıp keyifli döneme geçmenin huzuru yansır tüm benliğinize.

Bugün aşka dair bu duygular çıktı gönlümden ve kalemimden.

Sağlığı, huzuru, aşkı ve sevgiyi en güzel şekilde yaşamak dileğiyle..

 
Toplam blog
: 34
: 1734
Kayıt tarihi
: 15.05.07
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji bölümü mezunuyum. Farklı sektörle..