Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '10

 
Kategori
Öykü
 

Aşk mı? Sorumluluk mu?(Üçüncü ve son bölüm)

Aşk mı? Sorumluluk mu?(Üçüncü ve son bölüm)
 

www.aksam.com.tr/images/2009/11/01/ask.jpg


Birinci bölüm için"tıklayın"

Yemekte aldıkları birkaç kadeh şarap, her ikisini de etkilemişti. Aslında onları sarhoş eden şarap mıydı? Yoksa aralarındaki oluşan duygusal yakınlık mıydı? Herhalde ikincisi daha çok etkiliydi. Hakan dişlerini fırçalamak için banyoya girmişti. Yeşim ise o işi daha önce yapmıştı. Banyodan çıktığında Yeşim’i çift kişilik yatağa yatmış olarak gördü. Yeşim yatağın bir ucuna gitmiş, üstlerine örtmeleri gereken nevresimin bir ucunu kaldırarak Hakan’ı yanına gelmesini bekliyordu. Hakan yatağa girdiğinde kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Kızın sutyeninin kopçasını açtı. Biraz sonra dudakları birleşti. İkisi de bir boşlukta yuvarlanmış gibi kendilerini kaybetmişlerdi sanki. Sonunda Hakan’ın merakı da böylelikle giderilmiş oluyordu. Yeşim bakire değildi. Ama o gece o duygusal yoğunluk içersinde hayatındaki en güzel sevişme anı olarak hatırında kalacaktı. Hayatının en güzel üç günlük tatilini ise hiç aklından çıkarmayacaktı.

Üç gün boyunca balayına gelmiş çiftler gibi sık sık birlikte oldular. Sevişmeleri saatlerce sürüyor, birbirlerine sarılmış vaziyette uyuyakalıyorlardı.

Son gün deniz kenarında güneşlenirlerken, yanlarına tur gurubunda bulunan üç tane yaşlı bayan geldi. İkisinin kocaları ölmüş, biri de daha genç yaşken boşanmıştı. Yanlarına gelerek sohbete başladılar. Hakan onlardan biraz uzaklaşarak, elindeki günlük gazeteyi okumaya başladı. Ancak konuşulanlara da kulak misafiri oluyordu. Kadınlardan biri asker karısı olduğunu söylüyordu. Kocasının kendisini başka bir kadınla aldattığını ve boşandıklarını detayıyla anlatıyor. Yeşim de ayıp olmasın diye dinlemek zorunda kalıyordu. Kadın bir ara Yeşim’e “Bak ikiniz birbirinize çok yakışıyorsunuz. Kocana sahip ol, başkasına kaptırma, kadınlara güven olmaz, pat diye insanın kocasını elinden alırlar, dikkat et” diye nasihat ediyordu. Aslında kadın gerçekleri bilseydi bu şekilde konuşamazdı tabii diye düşündü Hakan da. Bu konuşmanın Yeşim’in canını sıktığını tahmin etmiş olmalı ki, kıza “Haydi kalk denize gidelim” dedi. Kadınlardan uzaklaşırken, mutsuz olan bu kadından etkilenmemesini, şimdilik bu anı birlikte yaşamaları gerektiğini anlatıyordu.

Üç günlük tatil, göz açıp kapayana kadar geçmişti sanki. Her ikisi de “Keşke zaman dursa, hep böyle kalsak” diye düşünüyordu. Uçağın bir saatlik rötar yapması nedeniyle, Pazar günü saat 21,30 da Atatürk havaalanına indiler. Hakan havaalanı parkından arabasını alırken, üç günlük park ücretinin ne kadar yüksek olduğunu düşündü. Ama bu tatil her şeye değmişti. Kızı evine bırakıp, evine döndü. Yeşim’i nasıl olsa ertesi günü işyerinde yine görecekti.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hakan ilk defa aynı işyerinden biriyle ilişki kurmuştu. Yeşim iş bahanesiyle sık sık yanına geliyor. Hakan’da sanki onu göz hapsinde tutuyormuş gibi izlenim veriyordu. Bu ilişkiyi kimse anlamamalıydı. Yoksa bu Hakan’ın kariyeri için de, Yeşim içinde kötü sonuçlar doğururdu.

Hakan akşamları eve gittiğinde eşinin yüzüne baktığında ilk defa kendini suçlu gibi hissetti. Eşiyle severek evlenmişlerdi, ancak şimdi başka birini de seviyordu. Eşi ise çocuklarının annesiydi, onlara karşı büyük sorumluluğu vardı. Kızları kolejde okuyor, eşi de evlendiklerinden beri kendisine karşı her türlü fedakarlıkta bulunuyordu.

Samimi arkadaşı olan Fikret ağabeyi, çapkınlıklarında kullandığı evinin anahtarını Hakan’a da vermişti. Hakan daha önce de o evi kullanmıştı. Şimdi ise oraya artık tek bir kişiyi götürecekti. O da Yeşim olacaktı. Haftada birkaç gün Yeşim’le o eve gidiyorlardı. Hakan da, Yeşim de güzel yemekler yaparlardı. Ancak zaman yüzünden ızgara etleri tercih ediyorlar. Şarap eşliğinde akşamları yemek yiyorlar, ve geç vakte kadar birlikte oluyorlardı. Hakan’ın Marmara Ereğli’sinde yazlığı vardı. Yazları eşi ve çocukları yazlıkta kalıyorlar. Hakan hafta sonları ile Çarşamba günleri yazlığa gidiyordu. Bu durumda diğer günlerde Hakan, Yeşim’le beraber Fikret ağabeyinin anahtarını verdiği evde kalıyorlardı. Her ikisi de bu ilişkinin evli oldukları takdirde bu kadar güzel olmayacağı konusunda hemfikirdiler. Hakan aynı anda iki evlilik yaşıyordu. Bugüne kadar da ne Hakan ailesinden detaylı olarak söz etmiş, ne de Yeşim eşi hakkında fazla bir soru sormuştu. Ancak bu ilişkiyi ne zamana kadar, hangi şartlarla sürdüreceklerdi. Hakan sorumluluk sahibi biriydi. Ne kadar severse sevsin eşini ve çocuklarını bırakmayı düşünmezdi. Yıllar önce “Mutluluk” adlı bir film izlemişti. O filimde adam, hem karısını hem de sevgilisini seviyordu. Yalnız sevgilisiyle veya yalnız karısıyla birlikte olduğunda mutluluğu hep yarım kalıyordu. Ancak ikisi birbirini tamamlıyordu. Bir gün karısına her şeyi açıklamaya karar verdi. Sevgilisinden söz etti. Onu da kendisini de çok sevdiğini ve ikisinden biri hayatından çıkarsa mutlu olamayacağını karısına anlatmaya çalışıyordu. Filmin sonu adamın karısının intihar etmesiyle son buluyordu. Kadın kocasını başka biriyle paylaşacağına ölümü tercih etmişti. Yıllar önce izlediği bu film Hakan’ı o zamanlar çok etkilemişti. Eşine böyle bir şeyi söylemesi söz konusu olamazdı. Peki Yeşim bu duruma ne kadar katlanacaktı?

Hakan’ın eşi yazlıktayken, Yeşim’le çok sık birlikte oluyorlar ve bir arada olduklarında mutluluklarından başka bir şey düşünmüyorlardı. Ancak okullar açıldığında eşi ve çocukları yazlıktan dönmüşlerdi. Hakan’ın artık her akşam eve gitmesi gerekiyordu. Bu nedenle haftada bir gün buluştuklarında, eskisi gibi sabaha kadar kalamıyorlardı. Yemek yiyip, bir iki kere seviştikten sonra Hakan, kızı evine bırakıp o da kendi evine dönüyordu. Bir gün yemek sırasında Yeşim birden ağlamaya başladı. Hakan çok şaşırmıştı. Yeşim’i ilk defa ağlarken görüyordu. Ne oldu? sorusunun cevabını aldığında korktuğu başına gelmişti. Yeşim ilişkilerinin geriye doğru gittiğini, yazları çok sık birlikte olurken, şimdi kendisini sıradan kadınlardan, yani yatmak için biriyle birlikte olan kadınlarla aynı kefeye koyduğunu düşünüyordu. Bu sırada Hakan ona bir soru sordu. Sorduğu soru ise şuydu: “Bekar olsaydım benimle evlenir miydin?” Yeşim’in bu soruya cevabı ise biraz şaşırtıcıydı. “Teklif edersen evlenirim”. Hakan bu cevaba sadece acı bir tebessümle karşılık verdi. Gerçekten Hakan, bekar olsaydı, onunla evleneceğini düşündü. Öyle bir şey olabilir miydi? Askerlik yaptığı yıllar aklına geldi. O askerdeyken, yolda 6 yaşındaki bir kız çocuğu kendisini karşıdan karşıya geçirmek için yardım istese, kıza yardımcı olurdu ama o kızla ilerde evlenmeyi herhalde düşünmezdi. İşte aradaki yaş farkı bu kadardı. Kırsal kesimde doğup, erken evlenmiş olsa şimdi Yeşim kadar kızı olurdu. Belki de ilk defa Hakan’ın içine sıkıntılar girmeye başlamıştı.

Bir ara Yeşim, Hakan’a bir kız çocuk istediğini söylemişti. Hakan soruyu anlamamış gibi kimden? diye sormuştu. Yeşim de bu soru üzerine “Ne biçim şey söylüyorsun? Tabii ki senden” diye cevaplamıştı.Gerçi birlikte olduklarında Yeşim’in doğum kontrol hapı kullandığını biliyordu. Ama ya bu hap kullanma işini bırakırsa, bir de evlilik dışı bir çocuğu olursa, bunu kimseye izah edemezdi.

Tabii ki bu böyle süremezdi. Karşısında birlikte olduğu genç kızın da bir hayatı vardı. O aslında ikinci kadın olmayı hak etmiyordu. Hakan gerçekten onu çok seviyordu. Onunla birlikte çok da mutluydu. Ama kız da artık ondan bir şeyler beklemeye başlamıştı. İlk günlerde öyle bir sorunu yoktu ama, şimdi ne yapacaktı?

Bir tarafta aşk, diğer tarafta sorumluluk. Sorumluluk aşkından ağır basıyor ancak aşkından da vazgeçemiyordu.

Bir gün akşamüzeri tam çıkmak üzereyken, holding merkezinden bir telefon geldi. Bolu şubesinde bir sorun olmuştu. Saat kaç olursa olsun, bu gece orada olmalıydı. Bolu şubesinin muhasebecisi ile müdür yardımcı bir suistimal yapmışlar, olay savcılığa intikal etmişti. Güvenilir olarak bilinen bu kişiler nasıl böyle bir olaya bulaşmışlardı? Yoksa esas suçlular başkaları mıydı? Bolu biriminin başındaki müdüre hiç güvenmiyordu. Acaba işin içinde onun parmağı da mı vardı?

Bolu’ya şirketin arabasıyla gidecekti ve arabayı kendi kullanacaktı. Hava kararmıştı. Suçlanan kişiler nezaretteydi. Onlarla bu akşam mutlaka konuşmalı ertesi günü konuyu merkeze rapor etmeliydi. Yola çıktığında ise önce hafif başlayan yağmur, Ümraniye gişelerine geldiğinde bayağı hızlanmıştı. Hakan yolda giderken Bolu’daki olayı değil, bir taraftan Yeşim’i diğer taraftan eşini ve çocuklarını düşünüyordu. En zor zamanlarında kendisine destek olan eşini ve kızlarını sevdiği kadın uğruna hiçbir zaman bırakamazdı. Hayatının en zor dönemlerinde en büyük desteği eşinden almıştı. Şimdi Kocaeli sapağına geliyordu. . Normal şartlarda Ümraniye gişelerinden Düzce çıkışıyla biten birinci TEM otobanın bir saat yirmi dakikada alırdı. Ancak şimdi yağmur vardı. Yeşim yine gözünün önündeydi. Birlikte yaptıkları tatil. Saatlerce süren sevişmeleri, ancak o hayali başka bir hayal bitiriyordu. Kızlarının “Babacığım yarın okulda toplantı var. Sen de gelecek misin?” sesleri sanki kulağında yankılanıyordu.

Kocaeli’nden çıktıktan sonra, Bilecik yol ayırımını geçince Sakarya mevkiinde birkaç keskin viraj vardır. Orada birçok ölümlü kaza olmuştur. Hakan ne zaman o yoldan geçse aklına o kazalar gelir, iki samimi arkadaşının o yolda hayatını kaybettiğini hatırlar ve dikkatli giderdi. Ama şimdi o kazalar hiç aklına gelmemişti. Gözlerinin önüne tekrar Yeşim geldi, Onun “Ben evlenmek istiyorum, ilk tercihim de sensin” sözü aklına geldiğinde elinde olmayarak gaza hızla basınca, araba birden patinaj yapar ve bariyerlere çarparak birkaç takla attığında, Hakan kendini kaybeder.

İnsanlar öldükten sonra, kendi cenazelerini camide tepeden seyrederlermiş. Hakan’ın cenazesi de çok kalabalıktı. Bir tarafta eşi ve çocukları cenazenin başında dururken, diğer taraftan iş arkadaşlarının yanında gözyaşlarını tutamayan Yeşim. Belki de Hakan’ın ruhunun gördüğü son görüntülerdi. Sonra beyaz bir ışık ve sonsuzluğa yolculuk.

******

Aradan 7 yıl geçmiş, Yeşim, Hakan’ın ölümünden hemen sonra şirketten ayrılıp, başka bir uluslar arası firmaya geçmişti. İlişkilerini kimsenin bilmediğini sanan Yeşim, aslında bu ilişkiyi herkesin bildiğini en yakın arkadaşından öğrenmişti. Arkadaşlarının bakışlarında, sanki ölümünden kendisi sorumluymuş duygusuna kapılan Yeşim, güzel anılarının olduğu bu yerde artık daha fazla durmanın bir anlamı olmadığını anlar.

Bir Alman şirketinde çalışmaya başlayan Yeşim, bir müddet sonra orada tanıştığı bir Almanla evlenir. 2 yıl sonra bir erkek çocukları olur. Evliliğinin 3. üncü yılında ise eşinin kendisini aldattığını öğrenir ama o bunu sineye çeker ve ikinci kadını hiçbir zaman suçlamaz...

SON

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..