Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk midede kramptır

Aşk midede kramptır
 

alıntıdır


 
Aşık olduğunuzda ne hissedersiniz? Agresifleşip, huysuzlananınız var mı? Mümkün değildir eminim. Aşk midede kramptır en fazla. Ya da kalpte tatlı bir çarpıntı. İnsan sevdiğini her gördüğünde gözlerinin içi güler mi? Gülen gözleri her daim aynı aşkla bakabilir mi? Bakabilir tabii. Aşk ruha gıdadır, sevgi dolu bir kalp ise bedene şifadır.
 
Paylaşmak onunla anlam kazanır. Gülmek onunla bir başkadır. Sokak isimlerini tutarsınız aklınızda. Birlikte yürüdünüz sokaklar kazınır hafızanıza. Aşk beyini sınayan en güçlü duygudur aslında. Onu her anımsayışınızda güçlenir hafızanız. Ve siz onu muhtemelen günün her saati anımsarsınız.
 
Üzerinizdeki en ufak bir değişikliği bile önce fark etsin istersiniz. Çünkü onunla bir başka anlamlısınız. Kendinizi fazlasıyla özel, fazlasıyla önemli hissetmeleriniz başlar. Aşk’ın evreleri insanı kendisiyle yüzleştirir, sabırla sınar.
 
Can Dündar'dan dinlemiştim uzun bir süre önce Aşk’ın Tarifini… Ve hangi kelimeler anlatabilir ki demiştim insanın kendi içinde yaşadığı, kendine özel aşk’ın hissettirdiklerini.
 
Sonra onun yazdıklarını dinledim kendi dilinden ve benzer özelliklerle karşılaştırdım içimden.
 
Kaçımızın yüzü kızarmadı aşık olduğu kişiyi görünce, kaçımız zamanın hızlı geçmesinden şikayet etmedik sevdiğimiz yanımıza gelince?
 
Ve kaçımız içimizden kıskançlık etmedik cılız bir öfkeyle?
 
Aşk mideye sebepsiz saplanan bir kramp gibi kaçımızı yakalamadı kıskıvrak, olduğu yerde?
 
Direndik, kaçtık ve her seferinde yenildik beklide.
 
Şimdi bugüne dair dakikaları geride bırakırken kaçımız unuttuk uğruna bin bir duygu fırtınası yaşadığımız sevgiliyi?
 
Belki de o sevgili artık her akşam kapınızı çalan eşinizin eski ismi.
 
Şimdi bugünü kendinize adayın!
 
İlk günkü hisleri gözünüzde canlandırın. Şarkı tutun birbiriniz için. Akşam çaldığı kapıyı açma hevesini nasıl iliklerinizde hissederdiniz o an ı hatırlayın.
 
Ve bu akşam kapıyı o ilk günkü tebessümle açın.
 
Solmasın yüreğinizdeki o sevgi, bitmesin gözlerinizde aşkın rengi.
 
Bakın Can Dündar Diyor ki;
 
“Aşkın Tarifi
 
O’nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz.. ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
 
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...
 
Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... okusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep
 
O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde yarın sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz…
 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..