Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

Aşk mıdır yoksa seks mi bizi düzelten? bölüm III

Aşk mıdır yoksa seks mi bizi düzelten? bölüm III
 

kız pandiye, doğru dur, zaten nesil tehlikede.


Turnikelerden geçerken çıkan o " tırrrk tırrrk " seslerine bayılıyom nedense. İkide bir geçesim gelir. Bunu bi gün sabaa karşı deniycem ortalıkta kimse yokken. Makineyi ankesörlü telefonlarda olduğu gibi şaşırtmak suretiyle bakalım geçebilcek miyim diye meraktan. Ama bi kezden fazlası olunca insanın başı döner biraz da bacakları ağrır sonradan. Neyse bu kez sadece bi kezle sınırladım kendimi ve vapurun yanaşacağı sirkeci tarafında henüz tek tük bekleşmeye başlayanların arasında dikelmeye başladım.

Bi yandan denizi seyretmeye bi yandan da turnikelerden geçebilenlerin yüzlerindeki mutlu ve rahatlamış ifadeleri izlemeye koyuldum. Kimisi jeton düştüğü halde turnikeden geçemeyince bi an nası da hayal kırıklaması ve hüsran yaşıodu tanrım. Hüzünlendim o anda.

Denizin bende çağrıştırdığı kararsız ve hırçın duygularla bi süredir “Boğultan” kelimesinin birdenbire dilime dolanmak suretiyle işlediği “ dile tecavüz suçu”nun bundaki etkisini düşündüm ister istemez. Tamamen istemim dışı ortaya çıkan bu durumdan kendimi kurtarmak için bu eylemsel fi(i )le– tekabül eden başka suç ortaklarının peşine düştüm haliyle.( bana bak lem -i- misin nesin burda ikinizden biri fazla, senden bi tane daha var öyleyse sen git)-

Bu filler (tilt oldum lem, bi türlü çözemedim senin gibi i.neyi - (iğne anlamında tabbi) ondan attım o i.neyi burdan gitti) başta” düzelten” olmak üzere “daraltan”, ve arkadaşı "bolaltan" , “yamultan” ve “kertilten”, "burultan", "kısaltan", "çoğaltan", "azaltan" olmak üzere bi grup çete üyeleridir. Arada bir böyle hiç yeri yokken dilime dolanmak suretiyle suç işlerler. Ama elebaşlarını daa ele geçiremedim bi elime geçirsem zaten ne yaptıracağmı biliyom ben.

Şimdi bu “boğultan ya da boğaltan” denilen şahıs polisteki ilk ifadesinde şunları söylemişti:


“abi ben masumum. “ hep Denizde boğuldu" denir. Peki bu adam denize kendi isteğiyle girmedi mi yani? Hem kendi kendine mi boğulur bi insan yoksa deniz tarafından mı boğulur ya da o anda onunla deve gibi güleşmek isteyen arkadaşı tarafından mı boğulur ? Anlaşılmıyo kimin kime ne yaptığı abi. fark yok ki arada.

"Yüzme bilmezsen boğulursun tamamen seni ilgilendirir yani bu durum. ya da denizle bi sorunun varsa girme o zaman denize menize. kiminle nereye girdiğin de önemli ayrıca yoksa boğulturlar adamı. Girdiysen ve de boğulduysan da kendin ettin kendin buldun. Bize ne ki alla alla. "

"burada ” boğulmak” filiyle bi denizin ya da adamın, tamamen pasif oldukları halde, aktif bi katil ya da zanlı gibi sunulması tamamen dilbilimsel bi suçtur asıl. Ama mesela katilin gerçekten deniz olduğu bi durumdaki olayda aktif taraf olarak beni, "boğultmayı gerçekleştiren özne olarak kullanmanız lazım diye araya giriyom ben ii. niyetle. tecavüz falan etmedim kimsenin diline."

"Cümle içinde kullanayım kendimi mesela (polisteki ifadesi aynen )":

“Yüzme bilmediği halde kızlara hava atacam diye denize giren adamı deniz boğulttı. " cümlesini anal-iz edelim

İşte ne güzel, sayemde kimin ne olduğu belli. Kim aktif kim salak kim pasif belli. Bakınız "deniz onu boğdu" demiyom. deniz anca bozar adamı. Denizin eli mi var da boğsun adamı. kim vurduya gidiyo adam ben olmayınca. Yani hem aktif hem pasif bi eylemim ben. kendi kendime yeterim her anlamda gerekirse. Kendi çapımda bi vakayım ben."

"Ya da efendim, örnekleri çoğaltabiliriz. çamaşır makinesine atılan bi tişörtü 90 derecede yıkarsan ve de tişört kısalırsa bunun suçlusu kim? Her şeyden habersiz Tişört mü, şuursuzca makinenin düğmesine basan sen mi yoksa her içine girene hiç ayırd etmeden aynı muameleyi yapan bi makinemi. Tabi ki de sensin canım kardeşim. Bu durumda tişört de bi kurbandır deniz de. Kimin aktif kimin pasik (pardon elim sürçtü ) pasif olcaane kim karar verir? Tabbbi ki de zaman. Olay bundan ibarettir komserim. "

"Bu olay, sonunda komiseri bile hakkaten boğulttı" diye düşünürken nedense her zaman olduğu gibi birikmiş kalabalık yolcu kitlesi olarak hepimiz iskeleye yanaşmış olan vapura ve binlerce kez gördüğümüz bu yanaşma işlemine kayıtsızca bakmaya başlamıştık. Vapurun yanaşmasını sabırsızca bekleyemeyen yolcuların en fırlamalarının birer ikişer iskeleye atlamaları, halatı alıp babaya takan (gemicilikte bi adı var kesin de aklıma gelmedi) halatçının milyon kez aynı işi yapanlarda da olan o sallapati ve kayıtsız tavrı,

giderek arkadan ittirenler yüzünden henüz açılmayan kapılara yapışan kalabalık ve bayanların çantalarına ve popolarına bayların da hem arka ceplerine hem çantalarına hem de popolarına koruma amaçlı yaptıkları hamleler,
bu arada vapurdan inenlerin tamamen boy hapsine tutulup incelenmesi ve aniden kapının açılmasıyla ahırdan boşalmış inek sürüsü gibi hepimizin birden vapura hücum etmesi. Tüm bunlar yaşanmıştı dakikalar içinde.

Sonra birden ortaya çıkan yer kapma telaşıyla bi üst kata çıkan bi alt kata inenler, "ulan ne tarafa oturursam nereyi görürüm" ya da "neresi güneş neresi rüzgar olur"un hesabını yapanlar, bi iskele tarafına bi sancak tarafına (bak bunu biliyom işte) geçenler, hiçbir yeri beğenmeyip sonunda ortadaki merdivende dikilenler içinde ben daha önceden her bindiğim vapurda yaptığım gibi beğenerek seçip oturduğum yere bi çentik atmak suretiyle adımın baş harflerini kazıdığım ahşap yeri bulmuş ve ayaklarımı küpeşteye dayayıp biraz sonra ikide bir önümden geçeceklere aldırmadan ve hiç görmemişçesine uzaklara bakmaya başlamıştım bile.

Artık aşk nedir sorusunun yanıtları yavaş yavaş zihnimde uçuşmaya başlıyordu. Ama şu iskeleden bi çıkamadı ki bu kaptan “ben bile daa iyi çıkartırım şu gemiyi limandan ama çoook yorgunum sen beni bekleme kaptan” dedim içimden. bi martı yanaştı, sonra bi tane daha. sonra usul usul uzaklaşırken o limandan, içimi kaplamaya başlayan hüzünle selamlaştım yine.

O an önümde bi martı çifti gördüm çiftleşen. Havada hem de. Oha dedim. Bu kadar da aleni ve pervasızca, hem de "yalnız yerde" "yalnız zamanda" "yalnış" vaziyette olmaz ki. böyle de uçulmaz ki lem. Der demez havada çiftleşen bir çift martının bende yarattığı hüzün duygusunun ne kadar derin olduğunu fark ettim bi anda. Ayaklarım ıslandı aynı anda gözlerim de buğulandı sandım ama gözlüklerim ıslanmıştı aslında.

Dedim ki kendi kendime, “ hem uçabilmek için kanatların var hem de havada kapmışsın bi sevgili, eğer sevdiceğizini alıp aşkın için sığınacak bi kovuk bile bulamamışsan bu hayatta, sen koskoca bi hiçsin.”

-devamı olur herşeyin bittiği bi anda-

(boğazı geçerken herkesi kıskançlıktan çatlatan martılara bakmak için) http://www.heggle.com/item/2293201/Great_Video_Of_Seagulls_Following_A_Ferry

fotoğraf:
http://jalupo.blogspot.com/2007/04/mating-seagulls.html

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..