Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

aşk mıdır yoksa seks midir bizi boğultan?

aşk mıdır yoksa seks midir bizi boğultan?
 

ne gördün de öyle bağırıyon?


O gün sokağa çıktığımda kafamda tek bir soru vardı. Aşk nedir sorusu. Kapıyı hızla çekip anahtarı içerde unuttuğumdaysa aklıma başka bi soru daha geldi - ki o da “seks nedir “diye çınlayan ve sonuna soru işaretinden ziyade “seks dediğin nedir ki getir ondan bi çuval yiyem “ anlamında aşağılayıcı bir ünlem işareti konuşlanmış sıradan bi soru cümleciğiydi kendisi. Aynen Freud denilen o ukalanın söylediği gibi anahtarı içerde unutmamın aslında ne anlama geldiğini düşündüm.

bi filmde bi sahne izlemiştim. Kadın psikoloktu daha doğrusu psikolok numarası yapan ve pariste boş bi evde beleş kalmaya çalışan bi kadındı. Ki hakkaten de kendimin de diploması duvarda bile değil rafta duran psikolok olduğunu hatırlayıp eğer parise gidersem (sanat yapcam ya ondan) ve psikolog numarası yaparsam belki bi evde beleş kalabilirim dedim. Aslında daha sonra astrolok psikolok ya da " vantirilog astrolok psikolok " olarak ev halkının ve komşuların doğum haritalarını çıkararak istediğim evde istediğim kadar beleşe kalabileceğimi de düşündüm ve parlak bi fikirmiş gibi geldi o an.

Neyse o filmdeki kadın aslında psikolok numarası yaparken duruma Fransız kaldıydı ve gerçekte fransızdı zaten. kendisi julyet binoştu. tabii çok basit olarak psikolokların kim gelirse gelsin onları sadece susup dinleyerek para kazanabildiklerini ilkokul çocukları bile bildiğinden, sessizce oturup o evde bi psikolok var diye gelen hastaları ordaki deri divana yatırıp dinleme numarası yapıyordu. Zaten bu filmde oynaması teklif edilince içinden demiştir ki “yuh be o kadar para alacam hem de psikolok numarası yapmak için susup oturup dinleyen bi hatunu oynamak için hiç konuşmayacam, ballı rol diye ben buna derim (juliet binoştu kendisi söylemiş miydim). Demiştir kesin.

Neyse ben bunları düşünürken sokaktaki hıyar satıcısının kapuklarını soyup da “abla bi denesene “ diye burnuma doğru uzattığı o hıyarı elimin tersiyle itip “sağol az önce kendiminkini yedim” demek zorunda kaldım. Sokağın iki tarafına park etmiş olan araçların arasından bir kedi suratlı kedi sabah kahvaltısı olarak tam da altına girdiği arabanın sahibinin çocuğunun annesinin son anda zorla eline tutuşturduğu şokellalı ekmeğin yarısı yenmiş ve kalan yarısı yere düşmüş kısmını didikliyordu.

Ben evden çıkarken kafamda döndürdüğüm sorumu tekrarladım. Aşk nedir ve seks nedir. Tam o anda uzaktan geçen martı seslerininin bu sorumu cevaplamama yardım edercesine çığlık atmaları beni kendime getirdi. Evet aşkın ne olduğunu düşünmek için vapura bineydim ya. Orda kafama ne olduğu kesin dank ederdi nasılsa. Hemen vapur iskelesine yollanmak üzere dolmuşlara seyirttim. Bu arada ister istemez kafamda durmadan psikolok numarası yapan kadın ve filmde aşık olduğu ev sahibisi vardı.

Aslında bu filmde kadın sankim filmin sonunda aşkın ne olduğunu bize anlatmaya çalıştıydı. tamamen yalan dolanla başlayan bir illüzyon gösterisimiydi yani aşk. Diye soracağımızı planlamıştı sanki senaryocu. Kadın aslında parise aşıktı da hem de evi olan bi psikolok mu bulmayı amaç edinmişti sanki. Saçma olurdu o zaman, yok bence kadın aslında psikolok olmayı hep istemişti. Gençliğinde çocukluğunda hep psikoloji kitapları okumuş, insanları dinlemiş bi keresinde tımarhaneye girmiş ve ordaki muameleden nefret edip "göreceksiniz kesin psikolok olacam olmasam da olmuş gibi yapacam herkesi tımarhaneden salacam" diye yemin etmişti belki de kimbilir.

neyse biz aşk sorusu ve aşk gemisine dönelim ya da vapur diyelim ne fark eder eskiden gemi vapur ayrımı mı vardı. hepsi kayıktı bunların. Dolmuşu durdurduğumda şöförün hemen yanındaki tek koltuğun boşluğu bende ister istemez sıkışmış bacak sendromu yaratsa da az sonra bineceğim geminin yan tarafında martılarla konuşacağım anı düşleyip o daracık koltuğa yan oturmaya karar verdim. Şöförü izlediğim sanısına kapılmasın diye de kafamı direk arkaya çevirdim. bi keresinde yine böyle yan oturup aslında şöförün solunda kalan camdan yola bakarken şöför de bana anlamlı anlamlı baktıydı ben durumu anladığımda bana “yolcuları bırakınca senle emirgana gidelim mi dediydi. Yine aynı duruma düşmek istemediğimden direk arkaya bakmaya başladım ama bu sefer de arkadaki azami 22 yolcunun genelde erkek olanları bana anlamlı anlamlı bakmaya başlayınca bunun da iyi bi çözüm olmadığında karar kılıp koltuğa sığmayan bacaklarımı toplayıp bağdaş kurdum. Bence en iyisi özüne dönmektir zaten. -devamı haftaya?-

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..